Sözcükler arası yolculuklar

Abone Ol

Kimi sözcükler kötücül duyguları, baskıyı, kıyımı, kıranı, hüznün ve üzüntünün rengini, acımasızlığını, hayınlığını, düşmanlığını, aymazlığını, yozluğunu anlatır.

Kim sözcükler ülkeyi yöneten siyasal erklerin fotoğrafını çeker; insanların kaygı, kuşku, ürkü, korku içindeki durumlarını, davranışlarını, tepkilerini yansıtır.

Kuşkusuz insan tensel ve tinsel dokunmaların, yapılanmaların, oluşumların toplamıdır. Ne çok duygusallık, ne aşırı duyarlılık, ne sürekli hüzünlülük…

Öte yakaya geçersek; vurdumduymazlık, tepkisizlik, duyarsızlık, sevgisizlik, çıkarcılık…

***

Atlanta’da, Woodstock’ta, Alpharettta’da, Marietta’da ortalık günlük güneşlik. Buralarda bulunduğum 22 Ekim’den beri arada yağmurlar da var; ama genellikle açık, pırıl pırıl bir gökyüzü, ılık bir hava, yeşil bir doğa, dingin bir çevre…

Kaldığım sitenin her yeri yeşil. Ağaçlıklı. Bir geniş alan daha var ki, yeşil boyalı, ahşap bir oturmalık.

Her gün orada oturmak, düşünmek, yazmak, okumak, anmak, anımsamak, kimi sözcükleri düşünce süzgecinden geçirmek iyi geliyor bana.

İşin ilginç yanı ben gündüz düşleri, kurguları içindeyken, Türkiye’den de uzak değilim elbette. Sanal ortamdan, Türk Tv’lerden haberleri izliyorum. Dostlarımla yazılı, sözlü iletişim kuruyorum.

***

Bu güzel havada sözcüklerimi güncelliyorum; umudu, barışı, sevgiyi, dostluğu, kardeşliği, dayanışmayı, özveriyi, erinci, gönenci, kıvancı, aydınlığı, aşkı, sevdayı, gönüldeşliği…

Şiir gelip baş köşeme oturuyor. Tanıdık kuş seslerini dinliyorum. Sonra Sait Faik’i: “Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her sey. burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor.”

Öykünün şiir dokulu ustası Sait Faik “Alemdağ’da Var Bir Yılan” öyküsünden böyle seslenir bize. Sevmek eylemine yeni bir boyut, anlam, renk katar gibi. Gerçekten o eylemi insan yerine getirmek için çabalasa, uygulasa.

Dünya sevgisizleşiyor giderek.

Kavga, şiddet, linç, silah, kan, kin, öfke… Gündemin baş sıralarında. Korku sarmalında yaşıyor gibiyiz. Sevgi, barış, umut artık ad olarak konuyor insanlara.

Şafak sökerken baskın gibi gözaltılar, tutuklamalar, damaltına atmalar… Sansürler, sıkıdenetimler, iftiralar, sokak ortası saldırıları, etkin pişmanlık adı altında şarlatanlıklar, linçler…

Sosyal medyada tozu dumana katan linç girimleri, sanki yeni bir linç kültürünü oluşturuyor. Hukuka olan güvensizliği de arkasına alarak…

Sahi böyle bir durum oldu mu, bugün de var mı? Yok be yahu! Güldürmeyin beni!

Devinimin, orantısız gücün, yeğinliğin, sertliğin adresi “şiddet”, kadın öldürümleriyle özdeş oldu sanki! Ara vermeksizin, hemen her gün…

Ya döneklik?! Kendimizi bildik bileli döneklikle, döneklerle ilgili haberleri duyarız, biliriz. Son yıllarda siyasette, yazılı-görsel basında bu tür döneklerin örneklerini sıklıkla duyar, görür olduk. Üstelik hiç yüzleri kızarmadan ortalıkta dolaşıyorlar.

İşin ilginç yanı ne biliyor musunuz dostlar? Özellikle siyaset alanında halka hizmet sunmak, görev yapmak için seçilmişlerin geçmişte birbirilerine küfür edenler, hakaret yağdıranlar, bugün sarmaş dolaş olmaları. Geçmişte sesleriyle, görüntüleriyle belgelenen siyasi parti sorumluları, önderleri, bu görüntülerini izlerken de sıkılmıyorlar, utanmıyorlar!

***

Dengeler bozuldu, dil kirlendi, davranışlar çirkinleşti; arı-duru, incelikli, içtenlikli, sevgiye, saygıya yönelik sözlerimiz, sözcüklerimiz, tümcelerimiz yerini kabalığa, yozluğa, soysuzluğa, onursuzluğa doğru hızla yelken almaya başladı!

O zaman haydi hep birlikte Adnan Yücel dizeleriyle seslenelim:

“Tarihin en güzel yerinde son sözü hep direnenler söyler.../ Bitmedi daha sürüyor o kavga/ Ve sürecek/ Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek”

WOODSTOCK - ATLANTA / 25 KASIM 2025