Demokrasi ,insan hakları ve barış kavramlarının yaratıcısı ve medar-ı iftiharı batı dünyasının ne yazık ki soykırım geçmişi sarsıcıdır. ATO’nun yıllar önce yaptığı bir çalışmada AB ülkesi 25 ülkenin buna yönelik tarihsel sicili kamuoyu ile paylaşılmıştı. Raporda, elbette insanlığın hafızasından hiç çıkmayan ikinci Dünya Savaşı'ndaki Almanların Yahudilere karşı yaptığı soykırımdan, Belçika’nın Kongo ve Ruanda'daki katliamları (1974), Fransa’nın Cezayir mezalimi, İtalya’nın Mussolini zamanındaki Etiyopya ile İngiltere’nin Avustralya yerlileri olan Aborjinlere ve Amerika’nın Kızılderililere olan sistemik eredikasyonu ilk başlıkları oluşturuyor. Avrupa'nın da kendi içinde birbirine karşı da kitlesel temizlik yaptığı dönemler olmuştur. İtalya’da Mussolini tarafından yapılan Yugoslavya, Danimarka’nın Alman Mültecilere (1915) ve Rusya’nın İnguş, Karaçay ve Kırım Türklerine karşı yaptığı etnik temizlik bu kapsamdadır. Ayrıca İspanya ve Rusya’nın vatandaşları içinde 30 ila 100 binleri bulan muhalif yurttaşlarına karşı yaptığı katliamlar da burada dile getirilmeli.

24 yıl önce, Avrupa’nın tam ortasında Srebrenica’da, Sırpların sadece beş günde yaptığı katliamın acısı ise hala içimizde. Katledilen, 8 bin 372 kurban olarak tespit edilmiş olsa da bu savaşta genel tablo 312 bin kişinin hayatını kaybetmesi, 2 milyon kişinin evlerini terk etmesi ve 27 bin 734 kayıp ile insanlık hafızasında dehşetle anımsanmaktadır. Bu hafta, Bosna Hersek Kayıpları Araştırma Enstitüsü, DNA araştırma sonuçlarına göre kimliğini yeni tespit ettiği 28 kurbanı daha Potacari mezarlığına törenle defnecek.

Önceki yıl, Hollanda Temyiz Mahkemesi, Srebrenica katliamında, Hollanda devletinin kısmen sorumlu olduğuna karar verdi ve Birleşmiş Milletler (BM) Barış Gücü kapsamında görev yapan askerlerin Bosnalı Sırplara teslim ettikleri yaklaşık 350 Müslüman için yakınlarına tazminat ödenmesine hükmetti.

Ancak mahkeme, Srebrenica katliamı sırasında hayatını kaybeden yaklaşık 6 bin kişinin öldürülmesiyle ilgili başvuruyu ise "Birleşmiş Milletler görev ve sorumluluklarının Hollanda devletine mal edilemeyeceği" gerekçesiyle reddetti.

Srebrenica'da General Ratko Mladiç komutasındaki Sırp güçler tarafından iki yıl boyunca devam eden kuşatma esnasında, binlerce Müslüman erkek, kadın ve çocuk, kasabanın hemen dışındaki Potoçari'de bulunan Hollandalı askerlerin denetimindeki BM Barış Gücü karargahına sığınmıştı. Hollandalı askerler karargaha sığınanlara burada güvende olacaklarını söylemiş ancak askerler, Sırpların 300 kişinin sorgulamak için kendilerine teslim edilmesi talebini kabul etmişti.

Askerler, daha sonra da bu karargahtan ayrılarak, binlerce Müslümanın Bosnalı Sırpların eline düşmesine neden olmuştu. Üstelik tüm bunlara göz yuman BM Komutanı da Hollandalı Thom Karemans idi. Hollanda, yüzyılımızın bu vahşetinin sorumluluğundan kaçamaz.

Serebrenica’da neler olduğunu yeniden hatırlayalım.

Dünya vicdanının en büyük yaralarından birisi yirmi iki yıldır kanamaya devam ediyor.

Geleceğe umutla bakmanın yollarından biri yaşanan acılardan ders çıkarmaktır ancak bazen acı, dram ve trajedi o kadar yoğundur ki bunun kaskatı gerçeği karşısında insanlık onuru nefessiz kalır ve çaresizliğin verdiği dehşet ile umutlarını derinlere gömer. İşte Bosna’da yaşanan buydu. İnsana dair tüm değerlerin can çekişmesi oünyanın gözü önümde gerçekleşti.

1995 yılının 11 Temmuz'unda, 8372 Boşnak kardeşimizin acımasızca katledilmesi, insanlık tarihinin yüzkarası günlerinden biri olarak hafızalara kazındı. Üstelik bu katliam, Birleşmiş Milletler'in kontrolündeki bir bölgede Hollandalı bir komutanın denetiminde gerçekleşti.

Her şey, Yugoslavya’nın dağılması sonrasında başlayan iç savaş ile başladı ve katliamdan 3 yıl kadar önce Sırplar doğuya doğru saldırdılar ve hızla ilerleyerek, çoğunluğunu Müslüman Boşnakların oluşturduğu Srebrenica’yı kuşattılar. Ancak bir iki ay içinde Boşnaklar kenti geri almayı başardı. Savaşın diğer kasaba ve kentlere de yayılması ile binlerce insan zorunlu göçe tabi oldu ve Srebrenica bölgede Müslüman Boşnaklar için güvenli bir toplanma merkezi haline geldi. 1993 yılından itibaren ise, savaşın şiddetinin artması, Birleşmiş Milletler'in Srebrenica dışında Zepa ve Gorazde’nin de dahil olduğu 3 bölgeyi “güvenli bölge” ilan etmesi ile sonuçlandı. Böylece nisbi bir güvenlik sağlandı, ancak çevredeki Sırp kuşatması, çoğalan nüfus nedeni ile giderek artan besin ve ilaç sevkiyatını önlemeye devam etti ve insani yardımlar engellendi .Bu, oradaki mültecilere açlık ve hastalık olarak yansıyacaktı. Güvenli bölge olarak buraya gelen tüm sığınmacıların silahlarının, BM askerlerince toplandığını da belirtmek isterim.

1995 Yılı başından itibaren, dönemin Sırp Devlet Başkanı Başkan Sloban Miloseviç ile Genelkurmay Başkanı Ratko Mladiç’in ortak oluşturdukları katliam planları devreye girdi ki bu, daha sonra “Krivaya 95” ismi ile anılacaktı. BM Barış gücüne saldırdılar, Hollandalı askerleri esir aldılar ve Srebrenica’yı bombaladılar. Esir Hollandalı askerleri geri verme karşılığında Birleşmiş Milletler'in Srebrenica’yı boşaltmalarını talep ettiler. Tarihin 2.Dünya Savaşı sonrası göreceği en büyük katliam ve soykırım, BM Barış Gücünün Hollandalı Komutan Thom Karremans’ın emri ile kenti boşaltması ve sığınmacı 25 bin Boşnak'ı Sırplara teslim etmesi ile başladı. Bu gelişmeler karşısında, binlerce sivil dağlara kaçtı, şehirden kaçamayan çocuk, genç ve yaşlı sekiz bin Srenrenicalı Boşnak okul, depo ve fabrika alanlarında katledildi. Bu toplu Kıyım, Akrepler denilen Sırp özel güvenlik güçleri ve bizzat Sırp Ordusu tarafından 5 gün boyunca devam etti. 8 bin 372 kişi yok edildi. Cesetleri parçalanıp iskelet kemikleri ayrıldı ve sonra da yakıldı. Kimlikleri tespit edilmesin diye yapılan bu vahşeti 64 toplu mezara gömdüler. Öyle ki bugün bile DNA analizleri ile bir parçacık dokudan kimlik testleri yapılıp kayıplar ailelerine teslim edilmeye çalışılıyor. 22 yıl sonra, 2017’nın 11 Temmuz'unda bu şekilde tespit edilen elliyi aşkın cenaze için toplu gömme töreni yapılacak ve hala çalışmalar devam etmekte. Bu yıl, katliamın yirminci ikinci yılında, şehitler için Potoçari Anıt Mezarlığı'nda tören yapılacak. Törende defnedileceklerin çoğunun çocuk olduğu tespit edilmiş durumda.

Avrupa’nın göbeğinde, Birleşmiş Milletler gözetiminde, hümanizmanın doğduğu coğrafyada, insanlığa karşı en büyük vahşet belgeli bir şekilde gerçekleşti.

Katliamdan 11 yıl sonra, Ratko Mladiç ve Radovan Karadziç yakalandı, ancak uluslararası mahkemeye teslim edilmedi, tıpkı diğer sorumlular gibi. Momcilo Krajisnic, Bilyana Plavsiç, Zdravko Tolimir ve sayısız alt rütbeli asker ve er. Tabii bu listeye BM adına görev yapan ve her türlü yetkiyi taşıdığı halde müdahale etmeyen Hollandalı yüz karası komutanın ismi de yazılmalı. Thom Karremans. Karremans’ın, şehri teslim ettiği sırada Sırp komutandan gülerek hediye aldığı görüntüler, insanlığa yapılan en büyük suçlardan birisi olarak arşivlerden hiç silinmeyecek.

26 Şubat 2007’de Lahey Adalet Divanı bu katliamı “soykırım” olarak kabul etti. Dönemin Sırp Cumhurbaşkanı Sloban Miloşeviç, 11 Mart 2006’da savaş suçlarından yargılandığı sırada Lahey’de öldü.

İronik biçimde, Lahey Adalet Divanı'nda soykırım sucundan müebbet hapis ile cezalandırılan dönemin Sırp Komutanı Ratka Mladiç, katliamın 23. yılında,10 Temmuz 2018 tarihinde çıktığı temyiz davası ön duruşmasında, tutukluluk şartlarından yakınıyordu.

Bosna savaşından, Sırplar, askeri, siyasi ve psikolojik kesin bir yenilgi ile çıktılar ve ulusal tarihlerindeki kara sayfayı, 2. Dünya Savaşı sonrası yaşanan en büyük soykırım ve vahşet olarak insanlık tarihine ve vicdanlara kazıdılar.