Sosyal Medya ve Kusursuz Kadın

Sosyal medya, hayatımızın bir parçası olmaktan çıkıp, adeta ikinci bir gerçeklik inşa etti. Bu dijital evrenin en çok dayattığı ve manipüle ettiği konuların başında ise "kusursuz kadın" imajı geliyor. Ekranlarımız, pürüzsüz ciltler, sıfır bedenler, her daim bakımlı saçlar ve "mükemmel" hayatlar sunan bir vitrine dönüştü.

Abone Ol

Sosyal medyanın gücü, seçilmiş anları ve filtreli görünümleri mutlak bir standart olarak sunmasından kaynaklanıyor. Oysa gördüğümüz her fotoğraf, en iyi ışıkla çekilmiş, saatlerce süren bir makyaj rutininin eseri, profesyonel bir düzenleme programından geçmiş ya da en azından bir "Instagram filtresi" ile cilalanmış bir karedir. Bu kareler, sivilceleri, çatlakları, göz altı morluklarını, yorgunluğu ve en önemlisi sıradanlığı dışlar.

Bugün sosyal medya uygulamalarını açtığınızda, karşınıza çıkan kadın profillerinin çoğu sanki aynı kalıptan çıkmış gibi. Her biri “doğal” pozlar verse de, aslında doğallıktan kilometrelerce uzakta bir tabloyla karşı karşıyayız. Instagram’da ya da TikTok’ta gördüğümüz bu kadın figürleri; “güzel”, “başarılı”, “fit” ve “mutlu” olmanın tek bir biçimini temsil ediyor. Ama bu temsillerin gerisinde; kaygılar, karşılaştırmalar ve yetersizlik hissiyle boğuşan gerçek kadınlar var. Mükemmellik, bir hedef değil; bir illüzyondur. Sosyal medya, bu illüzyonu cilalayıp pazarlıyor, bizler de farkında olmadan satın alıyoruz.

Kadınlar, bu yapay standartlara ulaşmak için sürekli bir baskı altında hissediyor. Bu durum, yalnızca özgüven eksikliğine değil, aynı zamanda beden dismorfisi gibi psikolojik sorunlara da yol açıyor. Bu kusursuzluk algısı, elbette dev bir endüstri tarafından besleniyor. Sosyal medya fenomenleri, her gün yeni bir kozmetik ürünü, zayıflama çayı, diyet programı veya estetik müdahaleyi "mutluluğun ve kabul görmenin anahtarı" olarak pazarlıyor. Kadınlar, doğal hallerini bir eksiklik olarak görmeye teşvik ediliyor ve bu eksiği kapatmak için sürekli tüketmeye yönlendiriliyor. Bu döngüde, "kusursuz kadın" sadece estetik bir ideal değil, aynı zamanda sürekli harcama yapan bir tüketici modelidir. Ne kadar çok eksik hissedilirse, bu endüstri o kadar çok kazanır. "kusursuz kadın" bir hedef değil, bir tuzaktır. Kusursuzluk peşinde koşarken kaybettiğimiz zaman ve enerji, asıl değerli olan şeylerden çalıyor: Özgünlük, iç huzur ve gerçek bağlantılar.

Belki de bu dijital baskıyı kırmanın yolu birbirimize gerçek olmaktan geçiyor. Birbirimizi “daha güzel”, “daha zayıf” ya da “daha trend” olmak üzerinden değil, daha gerçek olmak üzerinden destekleyebilsek; sosyal medya da bir yarış alanı değil, bir dayanışma sahnesine dönüşebilir. Sosyal medyada gördüğümüz “kusursuz kadın” imajı, aslında kimsenin tam anlamıyla ait olmadığı bir vitrindir. Gerçek kadınlar kusurlarıyla, yaralarıyla, kırık gülüşleriyle güzeldir. Mükemmellik, filtrelerde değil; samimiyette gizlidir.