Sorun ve çözüm

Abone Ol

Dahası bu itiraf, ahval ve akıbetimiz için ne kadar doğru bir saptamaysa, kimin ve niçin yaptığı belli olmayan bu uygulamalar da, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, hepimizle ve bu ülkeyle alay etmek, bataklığa çekmektir. Bu konuda acilen harekete geçilmesi ve sorumlularının hesap vermesi gerekmektedir.
Kumpas davalarıyla başlayan ve her birinin yobaz bir çetenin marifeti olduğu su yüzüne çıkan korkunç bir sürecin ardından, 15 Temmuz gibi antidemokratik, gerici ve faşist bir kalkışmaya tanık olduk. O günden beri, OHAL ortamında ve KHK’lerle yaşıyoruz. Çeteyi yok edeyim derken, hedef, amaç, yöntem ve uygulama karmaşasının yol açacağı sosyal bunalım ve travmalar konuşulmuyor, tartışılmıyor. Olay o kadar saçaklandı ki, bölük pörçük açıklama yapan iktidar sözcüleriyle, neyi neden savunduğunu ya da reddettiğini bilmeyen fanatikler dışında, beğenen ya da savunan kimse kalmamış durumda.
Gazeteciliği, iktidar yanlılığına devşirip, işi ihbarcılığa ve tetikçiliğe vardıranlar bile, en azından rahatsızlıklarını dillendirmeye başlamışsa, bu hikayenin böyle sürüp gitmeyeceği herkes tarafından iyi anlaşılmalıdır. Evet dedikleri doğrudur, “Bu işin içinde, anlamadığımız bir iş var!” Bunu hangi argümanlarla söyledikleri, ne anlatmak istedikleri, ellerindeki kanıt ve belgelerin ne olduğu, söyleyenlerin sorunudur. Amaç, paranoyaya dayalı toplum mühendisliğine taşeronluk ve iktidarın sorumluluklarını unutturup, kendilerince çizdikleri rotayı onaylattırmaksa, söylediklerini daha baştan ve kendi elleriyle imha ediyorlar demektir.
Bizim bu “doğru”ya yaklaşımımız bellidir. Özetleyecek olursak;
Yapılanlar demokrasi algısını yok etmektedir. Bu ülkenin entelektüel birikimini mahvetmektedir. Kamunun kurumlara ve işleyişe yönelik algısını ve güvenini sarsmaktadır. Türkiye’nin insanlık ailesi gözünde ve evrensel değerler karşısında elini zayıflatmakta, imajını düzelemez hale getirmektedir. Toplumsal yapıyı ayrıştırmakta, onulmaz bölünmelere sürüklemektedir. Kimseye kendimizi beğendirmek zorunda değiliz demek, işe yaramamaktadır. Bizi alkışlayanların çıkardıkları gürültüyü başarı saymak, sadece kendimizi kandırmaktır.
Bunları karanlık bir tablo çizmek, içine sürüklendiğimiz bunalım ve umutsuzluğu pekiştirmek için söylemiyoruz. Bu fotoğrafı hepimiz net biçimde göremezsek, neyi ve nasıl yapacağımızı bilemeyiz. Bir sorunu, ondan daha büyük sorunlarla ortadan kaldıramayız.
İçerde ve dışarda çok cepheli bir mücadele veriyoruz iddiası, verilen mücadelenin niteliği bilim, akıl ve etik ölçütleriyle belirlenmiyor ve paydaşlık yaratmıyorsa, tek taraflı kof propagandadan başka bir işe yaramaz. Toplumsal temizlik mi, muhalefetten arınmak mı? Bu soruya, inandırıcı bir yanıt verilmedikçe ve uygulamada gösterilmedikçe, sorun çözülemez.
Suçlu mu, elbette hukuk ve demokrasi kuralları içinde, hesabını vermeli, cezasını çekmelidir. Hele ki bu ülkeyi bölmeye ya da gericiliğin yoz bataklığında Cumhuriyet ilke ve değerlerini boğmaya kalkanları kimse savunamaz. Bu ülkenin yıllarını ve canlarını çaldılar!
Sayın Cumhurbaşkanı doğru söylüyor, eğitim ve sanatta gerçekten acınası bir haldeyiz. Eğitim ve sanatımız böyle olduğu için, demokrasimiz bu halde. Demokrasimiz bu halde olduğu için, eğitim ve sanat nefes alamıyor, işini yapamıyor. Sorun, aralarındaki bağı görüp, onlardan ne anladığımıza dair kendimizle yüzleşmekte yatıyor. Biri olmadan, ötekinin olamayacağını bilmedikçe, bu yara kanamayı sürdürüyor. Çünkü tanıyı koymadan, tedavi olunamıyor.