Bir psikiyatri profesörü, tehlike halinde kadınların nasıl davranacağını inceliyormuş. Bir kumral, bir esmer ve bir de sarışın kadına ayrı ayrı sormuş; “Küçük bir kayıkta üstsüz güneşlenirken, içinde bir sürü erkek olan büyük bir yatın üzerinize doğru geldiğini görürseniz ne yaparsınız?” Kumral, cevap vermiş; “Küçük bir kayıkta olduğuma göre kıyıdan çok uzakta değilim demektir. Hemen can havliyle küreklere asılır, kıyıya ulaşmağa çalışırım.” Esmer, cevap vermiş; “Kürek çekerek yatı geçme şansım olmadığına göre, her zaman yanımda taşıdığım bıçakla son nefesime kadar kendimi korurum.” Sarışının cevabı daha kısa olmuş; “İyi de sorun ne ki?” Yıllardır, dilimiz döndüğünce, aklımız yettiğince Türkiye’nin sorunları anlatıp duruyorduk. Bazıları da fıkradaki sarışın gibi davranıp aklımızla alay ediyorlardı. Aslında en temel sorun demokrasi sorunuydu. Alt başlıklara gelince; EĞİTİM; Temel'in çocukları sokak lambasının altına koyulan masada ders çalışmaya başlayınca, Dursun merakla sormuş; "Ula Temel, pu soğukta uşaklari dondurmak mı isteysun?" "Sen karişma Dursun!" demiş Temel "Uşaklarimi dışarda okutmaya karar verdum! Dışaruda okuyanlarun iş bulmasu garantiyimuş!” (Bir Ulvi Puğ fıkrasıdır.) Siz bakmayın Temel’in çocuklarını nerede okutabileceğine karar vermesine. Aslında çocuklarınızı özel okula gönderecek paranız yoksa seçebileceğiniz tek şey çocuklarınızı hangi İmam Hatip lisesine göndereceğinizden ibaret. Eğitim kalitesi mi dediniz. Omurilik sarımsağı diyen tıp doktorumuzda var, kurbağaların dolaşım sistemi nasıldır, sorusuna ; “ Zıplaya zıplaya dolaşırlar” cevabını veren öğrencimiz de... SAĞLIK; Temel, Dursun’la meyve yerken çakısıyla parmağını kesmiş. Biraz ötedeki yeni açılan yeni sistem kurulmuş bir sağlık ocağına koşmuşlar hemen. Temel: “Sen bekle! demiş Durdun’a “ Pen hemen pir pansuman yapturup çikayum!.” İçeri girince karşısına iki kapı çıkmış. Birinde “Hastalıklar”, ötekinde “Yaralar” yazılıymış. Yaralar, kapısından girmiş Temel. Yine iki kapı çıkmış önüne. Birinde Et, ötekinde Kemik yazıyormuş. Et kapısından girmiş Temel. Yine karşısında iki kapı. Birinde “Önemli ”, ötekinde “Önemsiz” yazıları varmış. Önemsiz yaralar kapısını açmış Temel ve kendini sokakta Dursun’un yanında bulmuş. “Nasi yarana pansuman yaptular mi?” diye sormuş merakla Dursun.“ Hayır!” demiş Temel kanayan yarasını göstererek “Ancak şunu da pelirtmeden geçemeyeceğum, herufler müthiş pir SİSTEM kurmuşlar!” Sağlık sistemimiz de fıkradakinden farklı değil. Hasta garantili devasa şehir hastanelerimiz var. Hastanelerde de derde devamdan gayrı her şey var. ADALET; Temel, oğlu Dursun’a nezaket dersi veriyormuş: “Pak uşağum!” demiş“ Pir kadun ayaktayken pir erkek asla oturmaz!” Küçük Dursun, hemen itiraz etmiş;” İyi de papaciğum! Şu püfenun üstündeki gençluk resminuzde sen oturaysun, annem yanunda ayakta durayi!” “O iş paşka uşağım.” demiş Temel “ O fotoğraf evlendiğimizun ertesi günü çekildu. Ne penum ayakta duracak halim, ne annenun oturacak durumu varidu.” Adaletin de oturacak durumu kalmamış olacak ki Adli Yılı Yürütmenin sarayında açıp Yürütmenin Başını ayakta alkışlıyorlar. Durum böyle olunca da Adalet, Adalet Sarayından çıkıp, herkesi SARAY’ın adaletine muhtaç hale getiriyorlar. EKONOMİ; Patronu, zam isteyen Temel’e çıkışmış; “ Bu zam isteği de nereden çıktı?” “Pizum uşak pu sene okula paşladu da efendum!” demiş Temel. Patron daha da kızarak bağırmış; “İyi de kitapları zaten hükümetimiz veriyor, kırtasiyesi kaç para tutacak da utanmadan bu kadar zam istiyorsun?” “Mesele kırtasiye değul efendum!” demiş Temel ezile büzüle “ Pizum uşak okulda bazı çocuklarun günde üç öğün yemek yeduklerinu öğrenmiş de...” İşte milletin gözünün açıldığı nokta da tam burası. Millet artık gerçekten yoksulluk ve açlık sınırında. Gençler ümidini yitirmiş, yaşlılar ‘ Ölsem de kurtulsam’ diyor. Biz de; Bu hayattan kurtulmak çözüm değil, diyoruz. Çözüm; Bu iktidardan ve bu saçma sapan Hükümet Sisteminden kurtulmak. Çünkü; temel sorun DEMOKRASİ. Onu düzeltmenden alt başlıkları düzeltmek mümkün değil. En sevdiğim düşünür Fa- Lanca’nın bir sözüyle tamamlayalım yazımızı. “Bir ülkede iktidardakilerin gözü doymuyorsa, o ülkede milletin karnının doyması mümkün değildir!”