Ülkemizde, herkesin de kabul edeceği üzere bir sokak hayvanı gerçeği var.

Bu, üzerine oturulup kitaplar, tezler yazılabilecek derinlikte bir konu. Çünkü bu konunun bir yanda geçmişten günümüze kadar gelen kültürel ve toplumsal yönü var, diğer yanda yasaları, yerel ve merkezi kurumları ilgilendiren ayakları var.

***

Sokak hayvanları, sahibi olmayan canları kapsayan bir kavram… Büyük çoğunluğu kentlerde biz insanlarla yaşadıkları için, uysal canlardır ve adeta toplumsal hayatın kurallarını benimsemişlerdir.

Ama aralarında vahşi doğalarından kopamamış, agresif davranışlarda bulunabilen canlar da var.

Özellikle agresif köpekler problemli ve hassas bir konu. Çünkü bir kedinin agresifliği başka hayvanlara ve insanlara zarar vermez ama söz konusu iri yapılı köpekler olunca, işin rengi değişiyor.

***

Büyük köpekler güçlü hayvanlardır. Ve yukarda da dediğim gibi aslında çoğu uysaldır, insanları sever. Ama bu hepsi için geçerli değil. Bazı köpekler, binlerce yıl önceki ilkel içgüdüleriyle hareket edebiliyor.

Bu içgüdüyü ortaya çıkaran birçok sebep var. Şiddet görmüş olabilirler, aç kalmış olabilirler, kısırlaştırılmadıkları için kızgınlık döneminde olabilirler, bölgelerini koruyor olabilirler veya Alfa eğilimli olabilirler.

Köpeklerin agresifliğini açıklayabiliriz ama yok sayamayız. Özellikle de şiddet olayları olduğunda, bunun arkasında durmak, sorunu çözümsüzlüğe sürüklemek olur.

***

Biliyorsunuz, geçtiğimiz gün İzmir Konak sahilinde yürüyüş yapan iki kadın, köpeklerin saldırısına uğradı. Bir tanesi can havliyle kendini denize attı, diğerini belediye işçileri zorlukla kurtardı.

Konak sahil bölgesinde duyumlara göre iki Alfa köpek var. Maalesef köpekler gruplaştıklarında, sürü içgüdüsü devreye giriyor. Alfa köpekler eğer agresif eğilimliyse bu, sürüyü de etkiliyor.

Her iki kadının da durumu çok şükür, iyi… Hatta HAYTAP Temsilcisi Esin Önder’den öğrendiğim kadarıyla saldırıya uğrayan kadınlardan biri “Onların doğalarını anlıyorum ve kızamıyorum” diyecek kadar hayvansever.

Durum şu ki; agresif köpeklerin sokakta olması hem insanlar için hem de diğer köpekler ve hayvanlar için tehdit oluşturuyor. Yani yapılması gereken şu: Agresif olduğu tespit edilen köpekler ilk etapta bakımevlerine alınmalı; sonrasında da sahiplendirilmelidir.

Ancak bu da, sorunun yüzeysel çözümüdür…

Asıl çözüm; sokak hayvanlarının Türkiye genelinde eşzamanlı kısırlaştırılması, bu yapılırken üretimin ve petshop’tan satışların durdurulması; aynı zamanda da sahipli hayvanların sokağa terk edilmelerinin önüne geçmek için ciddi yasal yaptırımların ve denetim sisteminin getirilmesidir. Unutmayalım:

  • Kısırlaştırma büyük oranda hayvanların agresifliğini azaltır.

  • Kontrolsüz çoğalmalarını ve dolayısıyla sürü oluşumunu engeller.

  • Kısırlaştırma sokak hayvanlarını birçok hastalığa karşı da korur.

***

Uzun vadede, sokak hayvanlarının esenliği için çözüm belli. Bu konunun resmi kurumlar tarafından titizlikle ele alınması, yasal düzenlemelerin yapılması gerekli. Tabii bu süreçte STK’ların dinlenmesi ve çözüme dâhil edilmesi de çok önemli.

***

Hayalet ağlara ve plastik kirliliğine dur de

WWF Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) denizlerdeki yaşamı tehdit eden hayalet ağlar konusunu gündemden düşürmüyor. Vakıf, change.org üzerinden bir süre önce imza kampanyası başlatmıştı.

#Hayalet Ağlara Dur De etiketiyle de sosyal medyada farkındalık yaratmaya çalışan WWF Türkiye, imza kampanyasına destek vermeleri için herkese bir kez daha çağrıda bulundu.

Kurum “Denizleri korumak için hemen harekete geç, imza ver. Deniz altındaki yaşam, hayalet ağlarla boğuluyor! Plastik kirliliği, denizlerimizi etkileyen ve en hızlı büyüyen küresel çevre problemlerinden biri. Plastik atıklarla mücadele etmek ve denizleri korumak için çağrıda bulunuyoruz: #HayaletAğlarıDurdurun #DenizleriKoruyalım” mesajını paylaştı.

Ayrıca WWF farkındalığı artırmak için duyarlı tüm insanların bir deniz canlısının fotoğrafını çekerek #HayaletAğlarıDurdur/#stopghostgear etiketi ile sosyal medyada paylaşmalarını da istedi.

Peki hayalet ağlar nedir? Neden canlı yaşamını tehdit ediyor? Ve bu problem giderilemediği takdirde bizi ne gibi sonuçlar bekliyor?

İşte WWF Türkiye’nin kamuoyuyla da paylaştığı “Hayalet Ağlar” dosyası:

DENİZLERİN SESSİZ AVCISI

Hayalet ağlar olarak bilinen, terk edilmiş, kaybolmuş ya da atılmış balık ağları… Bu atıklar deniz tabanını kazımakta, denizaltındaki yabani hayvanların kapana kısılmalarına ve boğulmalarına neden olmakta, denizcilik ve balıkçılık ekonomisini tehlikeye atmakta.

  • Her yıl yaklaşık 8 milyon plastik denizlere karışıyor!

  • Küresel ölçekte, deniz memelilerinin %45’i, deniz kuşlarının %25’i ve deniz kaplumbağası türlerinin tümü hayalet ağlar da dahil olmak üzere denizel atıklardan etkilenmekte.

  • Denizlere karışan hayalet ağlar mercanları kırıyor, dibe bağlı yaşayan canlıların doğal ortamını tahrip ediyor, bitki örtüsüne zarar veriyor, tortu oluşumuna sebep oluyor ve canlılar için önemli yaşam alanlarına hava akışını engelliyor.

  • Denizel atıkların en azından %10’unun balıkçılıktan kaynaklandığı belirlendi. Bu da demek oluyor ki her yıl 500 bin ila 1 milyon ton arasında av aracı denizlere karışıyor.

ÇÖZÜM NEDİR?

Hayalet ağlar da dahil olmak üzere plastik kirliliğinin sebep olduğu sorunlar küresel boyuta ulaşmış durumda; fakat henüz denizlerde plastik kirliliğini durdurmaya yönelik uluslararası bir sözleşme bulunmuyor.

WWF, hayalet ağlar ile mücadele etmek ve denizlerimizin plastik içinde yüzmesini durdurmak için hükümetlere, av aracı tasarımcılarına/teknoloji uzman ve üreticilerine, balıkçılara ve halka çağrıda bulunuyor. Bu küresel bir sorun: yeni bir Küresel Plastik Sözleşmesi oluşumunu destekleyerek hep birlikte hareket etmeliyiz.

Hayalet ağlar, plastik denizel atıkların en ölümcül olanıdır. Tüm dünya liderlerine çok geç olmadan harekete geçmeleri için çağrıda bulunuyoruz! Plastik kirliliğine hayır.

***

SEHAYDER can dostlariçin destek bekliyor

STK’lar özellikle de pandemi döneminde can dostların ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor. Neden diyecek olursanız; pandemi nedeniyle uzun süredir dernekler bağış etkinlikleri veya gelir getirecek organizasyonlar yapamıyor. Dolayısıyla da gelirler, pandemi öncesine göre büyük oranda azalmış durumda.

Seferihisar’daki sahipsiz hayvanlara kucak açan ve onların beslenme başta olmak üzere birçok gereksinimlerine yetişmeye çalışan SEHAYDER de bu STK’lardan bir tanesi.

Seferihisar Doğa ve Hayvan Dostları Derneği (SEHAYDER) Başkanı Fevziye Özkan “Her türlü destek bizim için son derece önemli. Pandemi nedeniyle gelir getirecek etkinlikler de düzenleyemiyoruz. Bu anlamda bize destek olmak isteyen duyarlı vatandaşlarımız www.sehayder.com adresinden bizimle ilgili bilgilere erişebilirler” diyor.

***

Sosyal Medyadan İnciler

Bu hafta takip ettiğim bir Twitter hesabında okuduğum Kızılderili Atasözünü sizlerle paylaşmak istiyorum. Doğru öngörülerle dolu bu söz, hafta sonuna girerken bana birçok düşüncenin kapısını açtı.

“Bir gün bakacaksınız; gökteki kartallar, dağlar örten ormanlar yok olmuş, atlar ehlîleştirilmiş ve her yer insanoğlunun kokusuyla dolmuş. İşte o gün insanoğlu için yaşamın sonu ve varlığını sürdürebilme uğraşının başlangıcı başlamış olacak.”

***

Kimi takip etsek?

Bu hafta sizler için Twitter’dan bir takip önerim var. Hesabın adı “Why you should have a cat”, yani Türkçesiyle “Neden bir kediniz olmalı?”

940 bin takipçisi olan hesabın profilinde şöyle yazıyor: Kedi almak istiyorsanız ebeveynlerinize göstereceğiniz en mükemmel hesap bu.

Ev kedilerinin birbirinden komik, eğlenceli ve şirin fotoğraflarını Twitter/ @ShouldHaveCat adresinde bulabilirsiniz.

***

Haftanın Karesi

Doğa fotoğrafçıları zorlu koşullarda çalışıyor. Tabii bu zorlu koşullar bazen vahşi hayvanların sevimli anlarına da sahne oluyor.

Meraklı kızıl tilkinin korkusunu yenip, fotoğrafçıya yaklaşması ve sonrasında ortaya çıkan kare gerçekten görmeye değer…

Fotoğraf: Dan Dinu