Lütfü Savaş...
Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı...
Feryat ediyor; ''Ankara'da benim feryadımın duyulmasını isedim. Bizim torunlarımızın yarın orada demografi değiştiğinde, Suriye tarafından yönetilmesini istemiyorum... Reyhanlı'da okullardaki çocuklara bakın, yaklaşık yüzde 70'i suriyeli çocuk... Ülkede 1 milyon 300 bin suriyeli çocuk doğmuş. Hatay'da 500 bin suriyeli var. Türkiye'nin 46 ilinden fazla. Suriyeliler bazı yerlerde isterlerse seçimleri kazanabilirler. Çiftçilermiz topraklarını terk ederken Suriyeliler gelip toprak satın alıyorlar... Gazi Mustafa Kemal'in son emanetidir Hatay...''
Hangi cümlesi yanlış. Adama demedikleri kalmadı. Ne faşistliği kaldı, ne ırkçılığı kaldı, ne bölücülüğü... Bir de Vali bey soruşturma açtırmış. Neyi soruşturacaksa.
Araştırmalara bakın. Hatay'ın nüfusu 1 milyon 670 bin. Resmi verilere göre kentte 500 bin suriyeli var. Gayriresmi sayı ise 800 binin üzerinde. Yani her iki kişiden biri Suriyeli. Hatay'daki doğumların yüzde 75'ini suriyeli kadınlar yapıyor. Yeni doğan 4 çocuktan üçü suriyeli. Erkeklerin çoğu da 3-4 eşli.Varın gerisini siz düşünün.
Ülke çapında ele alırsanız resmi rakam 5.3 milyon Suriyeli. Kayıt dışı olanlarla birlikte 8 milyon sığınmacı. Yani ülkenin yüzde 10'u. Yıllık maliyetinin 50 milyar doları aştığı hesaplanmış. Hastaneler ücretsiz. Tüp bebek tedavisine bile ücret ödemiyorlar. Ödediğimiz her 100 liranın yarısını Suriyeliler için ödüyoruz. Öğrenciler devlet üniversitelerine sınavsız giriyor. 2017 yılına kadar her birine 1200 lira burs ödeniyordu. Esnafları vergi ödemiyor. Kaçak sigara, kaçak içki satışları da cabası.
Aslında Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa, Mersin, Adana gibi iller de aynı sorunlarla karşı karşıya. Hatay bir simge. Lütfü Savaş'ın dediği gibi Ata'nın son emaneti. Ulu Önder'in ölümünden önceki en büyük hayali Hatay'ı Türk toprakları olarak görmekti. Cenevre'de yapılan Uluslar Derneği Konseyi toplantısında Hatay'ın bağımsız bir devlet olarak kabul edilmesi Atatürk'ün müthiş diplomasi başarısı sonucu gerçekleşmişti. Ancak Ata bununla yetinmemiş, Meclis kürsüsünden Hatay'ı Türk topraklarına katacağı sözünü vermişti. En büyük engel vücudunu haince saran hastalıktı. İşte böyle üzüntülü olduğu günlerde Milli Mücadele kahramanlarından Şükrü Kanatlı, (ki Ata'nın ölümünden sonra birlikleriyle Hatay'a girmek ona nasip olmuştu)' Atatürk'ün karşısına dikilmiş şöyle demişti;
''Paşam izin ver, yalnızca elimdeki güçle, değil Hatay'ı , Suveyş'e dek bütün kıyıyı sana teslim edeyim. Sonra beni ayaklanıcı diye as! Yeter ki sen üzülme !''
Şükrü Kanatlı gittikten sonra şöyle demişti Ata;
Ektiklerimiz ürün verdi. Artık ölsem de gam yemem.''
İşte böylesine bir son emanetti Hatay...
Şimdi bu Hatay'da Suriyeli bir öğretmenin (Biz gitmeyeceğiz, Türkler gidecek. Gülek Boğazı'na kadar bizim) dediği şeklinde korkunç iddialar var.
Profesör Ümit Özdağ'ın iddiaları da tüyler ürpertici; Ülkenin örtülü bir istila ile karşı karşıya olduğunu söyleyen Özdağ, selefi teröristlerin ve Suriyeli mafya gruplarının başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlere yerleştiğini öne sürüyor. Profesör Özdağ ayrıca Suriye'den kaçanların boşalttıkları alanlara PKK'lıların yerleştirilmesini amaçlayan emperyalist planın uygulamaya konu!duğunu savunuyor.
İddialar doğru olsun ya da olmasın Suriyeli sorununun, demografik olumsuzlukların yanında sosyal, ekonomik ve siyasal alanlarda da Türkiye'nin başına bela olacağını görmemek mümkün değil.
Sorunun tek çözümü Şam Yönetimi ile karşılıklı görüşüp bu insanların güven içinde ülkelerini dönüşünü sağlamaktır. Böylece Ata'nın yalnızca son emanetine değil, emanetinin tümüne sahip çıkılacaktır.