Sokaklar şehrin aynasıdır denir. Sokaktaki vatandaşın sesi de bir şekilde seçim sandıklarının aynası olma özelliğini taşır.
Gerek televizyonlarda, gazetelerde gerekse sosyal medyada sık sık karşımıza çıkan sokak röportajları, bu sesleri evlerimize taşıyor.
İşçi, memur, emekli, esnaf, köylü, ev kadını, işsizler, gençler kendilerine uzatılan mikrofonlara içlerini döküyorlar, dertlerini dile getiriyorlar. Neler söylemiyorlar ki;
'Kiramı mı ödeyeyim? Karnımı mı doyurayım? '
'Ben makarnayla yaşayamam. Bir maydanoz 5 lira oldu. Ben açım demektir.'
'Kurbandan kurbana et yiyoruz. Yolunmuş tavuğa döndük.'
'Benim evimde 6 kişi Ak Partiye oy verdi. Çocuklarımıza biz AK Parti'yi aşıladık. Verin dedik, iyi yanlarını da gördük. Son birkaç aydır bize verdiği her şeyi burnumuzdan getirdi. Tok açın halinden anlamaz.'
'Biz Demirel'i, Ecevit'i herkesi eleştirdik. Şimdi eleştirince ya çoluğun-çocuğun FETÖ'cü diyorlar, ya PKK'lı. Her tarafta hırsızlık, yolsuzluk, adam kayırmacılık.'
'Gece yarısı karar alıyoruz,sabah uyguluyoruz. Gece Ahmet gidiyor, sabah Mehmet geliyor. Böyle ekonomi düzelir mi?'
'Bunlar milletin aklıyla oynuyorlar. Seçim zamanı hesap soracağız.'...
Daha neler var; geçim sıkıntısından böbreğini satışa çıkaran işsiz vatandaş, okuduğuna pişman olan öğrenci, yurt dışına gitmenin yollarını arayan doktor. Bu yalnız ve güzel ülkenin mutsuz vatandaşları...
Sokakta yalnızca medyaya konuşan vatandaşlar yok. Muhalefet partilerinin temsilcileri de bir süredir halkın arasında, zaman zaman esnaf ziyaretleri yapıyor, halkın nabzını yokluyor, onların dertlerini dinliyor, çözüm yollarını anlatmaya çalışıyorlar.
Muhalefet Partileri sahaya iner de AKP inmez mi?
100 Günlük bir saha çalışması programlanmış, milletvekilleri, bakanlar, il ve ilçe yöneticileri sahaya inip halkla(!) görüşecekler, onların dertlerini dinleyeceklermiş.
Göründüğü kadarıyla ilk 20 gün fiyasko. İl, ilçe başkanları, birkaç milletvekili bindirilmiş kıtalarla esnaf ziyareti yapıyor. Bakın şu diyaloğa;
-Başkanım esnaf kan ağlıyor.
-Bu senin kendi görüşün.
-Hayat çok pahalı, mal satamıyoruz.
-Canım benim. Evet pahalı,bunu biz çözeceğiz. Canını sıkma.
Diğeri;
Başkanım iyi olmamız için bir sebep söyleyin. Gençlere yazık, esnafa yazık.
-Gençlere başkaları yazık ediyor.
Bir başka diyalog. Bu sefer Bakan dert dinliyor;
''-Bir Ak Partili olarak size söylüyorum, şu ekonomiye bir el atın.
- Atıyoruz.
Bu da başka bakan;
-Bu ülkenin başaramayacağı hiçbir şey olmaz. Sabredin.
- Ekmek 5 Lira oldu. Unun çuvalı 500 lira. Ne olacak bu?
- ???'
İşte AKP'nin saha çalışması bu çerçevede. Bir de medyatik bakan Nurettin Nebati var. Akıllara ziyan bir açıklama; ''Yabancı bir bakanla konuşuyordum. Bana enflasyonun yüksekliğinden bahsetti. O'na 'Ben bu enflasyonla sokağa çıkabiliyorum. Siz yüzde 10 'la çıkamıyorsunuz'dedim.''
Ne demeli? Sayın bakan insanların sokakta neler konuştuğunun gerçekte farkında değil mi acaba? Kaç kişilik koruma ordusu ve bindirilmiş kıtalarla sokakta dersiniz? Bu açıklama sonrası muhalefet yetkilileri çok ağır açıklamalar yaptılar, ancak biz yine de sayın bakanın mahcubiyet duygularını sorgulamakla yetinelim...