Sıra kedilerde!

Abone Ol

Bundan yaklaşık 13 ay önce yürürlüğe giren 7527 Sayılı yasa, hayvanlar için çok ciddi bir tehdit haline geldi. Aslında bizler yani hayvan severler bu yasanın katliamların önünü açacağını ta en baştan söylemiş; yasaya itiraz etmiştik. Ama ne dinleyen oldu, ne de umursayan.

Gelinen noktada bu yasanın da verdiği güçle; Türkiye’nin dört bir yanında göstere göstere köpeklerin öldürüldüğü korkunç olaylar peşi sıra yaşanır oldu.

*

Hayvanları Koruma Kanunu’nda değişiklikler içeren 17 maddelik bu yasa hatırlayacağınız üzere sokaklarda sahipsiz köpek olmaması için çıkarılmıştı. Avrupa örnek gösterilmiş; “bakın orada da sokakta köpek yok” denilmişti.

Yasa tüm köpeklerin sokaktan toplanmasını öngörüyordu ama Türkiye’nin bunca köpeği düzgün koşullarda barındıracak sayıda ve kapasitede bakımevi yoktu.

Tüm belediyelere 2028’e kadar bakımevi yapma zorunluluğu getirilmişti ama köpeklerin hemen toplanması isteniyordu.

Kapasitesi dolan bakımevlerinde hayvanları nasıl bir son beklediği belliydi. Bu işin köpeklerle sınırlı kalmayacağı endişesi oluşmuştu.

Yani şu çok açıktı; bu yasa mevcut durum iyi değerlendirilmeden, doğru dürüst planlanma yapılmadan ve en önemlisi de hayvanların en temel hakkı olan yaşam hakkı umursanmadan çıkarılmıştı.

Aradan geçen 1 yılı aşkın zamanda hayvan severler maalesef tüm endişelerinde haklı çıktı. Öyle ki artık bu yasa “Katliam yasası” olarak anılıyor. Ve şimdi toplamalar kedilere de sıçradı!

*

Hayvan Haklarını Koruma Federasyonu’nun (HayFed) bildirdiğine göre İstanbul’da “güvenlik sorunu” gerekçesiyle köpeklerden sonra kediler de toplanmaya başlamış. Kediler acaba nasıl bir güvenlik sorunu yaratıyor olabilir? Hadi bu absürt gerekçeyi geçtim; kedilerin toplanması mevcut yasaya aykırı!

HayFed İstanbul’daki 39 belediyeden sadece 9’unun bakımevine sahip olduğu vurgulayarak; bu 9 bakımevinin de çoğunun ruhsatsız veya yetersiz koşullarda çalıştığını da açıklamış.

39 belediyenin sadece 9’unda bakımevi varsa; olanların da çoğu yetersiz ve kötü koşullara sahipse, 1 yılı aşkın zamandır toplanan köpeklere ne oldu? Şimdi bir de kediler toplanıyorsa, bunca hayvana nerede bakılıyor? Bakımevlerine sığmayan hayvanlar öldürülüyor mu?

*

Hayfed Başkanı Nihal Aydın Kasa’ya ulaştım. Benimle paylaştığı bilgiler şöyle: “Aslında bu durum sadece İstanbul için geçerli değil. Tüm illerde Valilikler, belediyelere olan yazılarında ‘sahipsiz hayvanlar’ diyerek yasada yer almadığı halde kedilerin de toplanmasını yasaya aykırı şekilde talimatlandırıyor. Bu kanunsuz talimatlar sonucunda fırsatçı belediyeler tarafından sadece İstanbul’da değil her yerde kediler de toplanıp yok ediliyor. Örneğin, bundan bir süre önce İnegöl’de barınağa götürülen kediler orada bulunamayınca ormanda aç sefil perişan halde bulunmuştu.”

*

Adı “Hayvanları Koruma Yasası” ama doğru okumamız lazım. Bu yasa belediyelere “aman ha sakın hayvanları koruma” diyor. Çünkü adında “korumak” fiilinin kullanıldığı bir yasanın kalkıp da en temel hak olan yaşam hakkını gasp etmesi büyük çelişki olurdu!

Biyoçeşitliliği tehdit eden avcılık yasaklanmalı

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yangından etkilenen alanlarda 2025-2026 döneminde avcılığı yasaklaması doğa ve hayvan haklarına yönelik çalışmalar yapan STK’lar tarafından olumlu karşılanmıştı. Buna karşın büyük orman yangınlarının yaşandığı Çanakkale’de av yasağının il genelinde değil sadece merkeze bağlı köylerde yasaklanmasına Doğal Hayatı Koruma Vakfı - WWF Türkiye’den tepki geldi.

Avcılığın günümüzde bir ihtiyaç olmadığını tam tersine biyoçeşitliliği yok eden tehditlerden biri olduğunu vurgulayan WWF Türkiye, ülke genelinde av turizmine konu olan türlerde popülasyon kaybının %90’ın üzerinde olduğunun altını çizdi.

Vakıf yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “Çanakkale’de geçtiğimiz günlerde büyük orman yangınları yaşanmış olmasına rağmen, il genelinde av yasağı uygulanmadığına dair duyumlar alıyoruz. Avcılık yalnızca merkeze bağlı köylerde yasaklanmış durumda. Fakat hayvanların yangından kaçıp sığındığı komşu alanlarda, köy arazilerinde ve meralarda av hâlâ serbest. Bu durum, zor koşullarda hayatta kalmaya çalışan yaban hayatını daha da savunmasız bırakıyor. Yangınların devam ettiği bir dönemde av ihalelerinin açılması da ekolojik dengeiçin yeni bir risk oluşturuyor. Ekosistemlerin toparlanabilmesi için avcılığın kısmen değil, tamamen yasaklanması gerekiyor. Yangınlardan etkilenen illerde av yasağı kararı il genelinde uygulansın ve karar yaygınlaşsın, tüm Türkiye’de kara avcılığı yasaklansın.”

Ev içi hava kirliliğinin zararı büyük

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ev içi hava kirliliği ve buna bağlı sağlık etkileri üzerine yeni bir rapor yayımladı. Teknik detayların yer aldığı makalede yemek pişirme, ısınma, aydınlatma gibi evsel enerji kullanımı ile meydana gelen hava kirliliğinin sağlık üzerindeki etkileri sıralanırken temiz enerjiye geçişin desteklenmesinin önemi ve buna yönelik eylem yolları da ele alındı.

Raporda şu veriler paylaşıldı:

-Dünya nüfusunun yüzde 25’inden fazlası hâlâ açık ateş veya odun, kömür gibi katı yakıtlarla yemek pişiriyor.

-Dünya genelinde 2019’da yaklaşık 3.2 milyon erken ölümün ev içi hava kirliliğine bağlı olduğu tahmin ediliyor.

-Ev içi kirliliğin dış hava kalitesini de kötüleştirdiği, çevresel zararlara yol açtığı ve hatta küresel iklime etkileri olduğu belirtiliyor.

WHO raporunda hükümetlerin girişimleri, uluslararası iş birlikleri, bilişim ve izleme sistemleri gibi çözümlerle temiz enerji kaynaklarının yaygınlaştırılmasının ev içi hava kirlilik seviyelerini düşüreceğini ve buna bağlı sağlık sorunları ile çevreye zararlı etkilerin azaltılacağını bildirdi.

KULAĞIMIZA KÜPE OLSUN

"Hayvanların haklarını inkâr etmek, ırkçılıkla aynı ahlaki hatadır.

Sırf bizimle aynı türe mensup olmadıkları gerekçesiyle onların çıkarlarını göz ardı eder ya da önemsiz görürsek, kaba ırkçıların ve cinsiyetçilerin mantığını benimsemiş oluruz.”

— Peter Singer / Filozof