AKP, 2002 yılında iktidara gelmeden önce allayacağı pullayacağı sihirli bir şifre bulmuştu. “Bizde öyle bir sihirli şifre var ki bu şifre milletimizi umutsuzluktan kurtaracak.” demişti. “Yolsuzlukla, yoksullukla, yasaklarla mücadele edeceğiz.” dedikleri sihirli şifre “3Y” diye sembolize edilmişti. Bunu akıl edenler müthiş bir buluş yapmışlardı. 2002 seçimlerinde halkın karşısına böyle çıkacaklardı ve öyle de oldu. Halk buna inanmıştı, güvenmişti. Halkın bu inancı AKP’yi iktidara taşımıştı. Şimdi aradan tam 16 yıl geçti. AKP bu uzun süreli iktidarında ne yaptı acaba?
Ne demişlerdi halka:
“Yolsuzluk ve yoksulluk karşıtı bir program izleyeceğiz. Tüm yoksulların, ezilenlerin, dışlananların sesi soluğu olacağız. Özgürlüklerin sınırlarını genişleteceğiz.”
Ne yazık ki 16 yıllık iktidarlarında, verdikleri bu sözlerin içini dolduramadılar. AKP iktidarı, Türkiye’yi çok boş işlerle meşgul etti ve aradan koskoca 16 yıl geçti. Yoksullar daha yoksul oldu, ezilenler ne yazık ki daha çok ezildi. AKP’ye yakın zenginler ise Karun oldu.
Sıfır terör sorunu giderek azdı, binlerce vatandaşımız ne yazık ki hayatlarını kaybetti. İşçiler, köylüler hiçbir dönem bu kadar mağdur olmamıştı, bu iktidar döneminde olduğu kadar. Özgürlük isteyen gençlerimiz hiçbir dönemde bu kadar ezilmemişti, öldürülmemişti. Yani nereden bakarsak bakalım, “3Y” sihirli formülü hiç işe yaramamıştı. Çünkü AKP iktidarının böyle bir formülü uygulamaya niyetleri hiç yoktu. Cemaatlerle sıkı fıkı ilişkiler kurularak cumhuriyetin bütün kazanımları yok pahasına satılıp savruldu.
“Ne istediniz de vermedik” dedikleri, “Beraber yürüdük biz bu yolları” dedikleri o muhterem efendilerine bu ülkeyi nasıl da emanet ettiler. Devletin tüm kurumlarının içine sızan bu FETÖ,
kumpas üstüne kumpas kurarak aydınları, yazarları, gazetecileri, askerleri içeriye attı. Devletin bütün gücü elinizin altındayken yargıyı, emniyeti, istihbaratı bu kadar siyasal buyruğunuz altına almışken olup biten bütün bu FETÖ dümenlerini, bu halk unutacak mı?

Başına bir şey gelen Türkiye’dir. Başına bir şey gelen milletimizdir.

Şimdi soruyorum sizlere: Mum gibi eridiğini, giderek tükendiğini gören Devlet Bahçeli ve ekonominin kötüye gittiğini gören Sayın Cumhurbaşkanı apar topar bir baskın seçim kararını niye aldılar? Çünkü yürümeyen bir ekonomi içte ve dışta sarmala alınan bir Türkiye tablosu, eriyen bir MHP, giderek güç kaybeden bir AKP, mecburen erken seçim kararı almak zorunda kaldılar. Baskın seçime giderken bütün hesaplarında, İYİ Parti’yi devre dışı bırakma planları vardı. YSK da bu dümenin içindeydi. YSK, sanki bu baskın seçimin 3. ortağıydı. Hep derim, siyaset satranç gibidir, iyi hamle yapma işidir, hesap kitap işidir.
Kılıçdaroğlu, mükemmel bir hamle yapıp 15 CHP milletvekilini İYİ Parti’ye vererek iktidarın oyununu bozdu. Devlet Bahçeli, İYİ Parti’nin seçime giremeyeceği konusunda kendisinden çok emindi. CHP, iktidarın bu demokrasi dışı oyununu ustaca bozunca iktidar adeta şaşkına döndü.
Şimdi bu halk sormaz mı bu iktidara:

Her şey iyi gidiyorsa niye erken seçime gidiyorsunuz?
Şimdi bu ülkede işlerin iyi gitmediğini gören, tüm cumhuriyet yanlıları; Sağcısı, solcusu, muhafazakârı, tarafsızı, taraflısı ile birlik olmaya, ittifak yapmaya hazırlanıyor. Herkesin önüne şimdi umulmadık bir anda yeni bir fırsat geldi, ufukta yeni bir umut doğdu. Şimdi tüm demokrasi yanlıları, Türkiye’nin önünü açacak bir birlikteliğe koşuyor. Kutuplaşmış Türkiye, 24 Haziran’da yeniden el ele kardeşliğe ve dostluğa birlikte uzanacak.

Şimdi bir şarkı söyle bana, içim hoş olsun…