Eski Hürriyet’çiler sosyal medyada iki gündür Erol Simavi’nin ölüm yıldönümü nedeniyle taziye mesajları paylaşıyor…
Çalışanının patronuna güzelleme yapması, emek-sermaye çelişkisine ters.
Dahası, eşyanın doğasına aykırı ama patronun ismi Erol Simavi olunca işler değişiyor.
Yaşadık ve gördük…
Biz 3’e razıyken, adam 5 verdi. 
Çok çalıştık ödüllendirdi.
Az çalıştık, “Bir sebebi vardır” dedi.
Başımıza kakmadı…
En önemlisi, 
“Kalemini kır ama sakın satma” mottosunu beynimize nakşetti.
O ve onu temsil eden gücü hep arkamızda hissettik.
Kimseye boyun eğmedik.
Bu yüzden özgür gazetecilik yaptık.
Tek yanlışı, “Satmam” dediği Hürriyet’ini satmak oldu…
Bugüne dönersek; 
Bazı dostlarım, yol arkadaşlarım her fırsatta Demirören Grubu’na saydırıyor.
Sanki gazete Doğan Grubu’ndayken her şey güllük gülistanlıkmış gibi…
Oysa sömürünün en ağır biçimini Doğan Grubu’ndayken yaşadık.
Tüm kazanımlarımız,
Dişimizle-tırnağımızla elde ettiklerimiz,
Özlük haklarımız
Birer birer elimizden alındı…
Sendikadan istifa etmemiz istendi.
Ağabeylerimiz, ustalarımız, müdürlerimiz,
Yani; inandığımız, güvendiğimiz insanlar
“Hiçbir kaybınız olmayacak, korkmayın, atın imzayı” dedi.
Kuzu kuzu imzaladık…
Direnen arkadaşlarımız oldu.
Kar etmedi…
Kursağımızdaki lokmaları da söküp aldılar sonunda…
“Amiral Gemisi” yalanıyla yıllar yılı üç otuz paraya çalıştırdılar, gıkımız çıkmadı.
Hürriyet’in kölesi olduk resmen…
Sonra, gün oldu, devran döndü, 
Doğan Grubu iktidarın önünde diz çöktü.
Gazeteler, dergiler, televizyon kanalları 
Altın tepside Demirören Grubu’na sunuldu.
O günlerde hemen herkes, “Hürriyet satıldı” dedi.
Oysa Hürriyet 1994’te satılmıştı.
2018’da ise yalnızca el değiştirdi.
Durum budur…
(Bu vesile ile Erol Simavi’ye rahmet diliyorum. Nur içinde yatsın.)