Cumhurbaşkanı Erdoğan muştuyu verdi: "2023 yılı sonunda Dünya yörüngesinde ateşleyeceğimiz kendi milli ve özgün hibrid roketimizle Ay'a ulaşarak sert iniş gerçekleştireceğiz.”

Bundan böyle kimse “eller aya, biz yaya” diye yakınmayacak, kükremeyecek! Taşı, tozu, toprağı, madenleri, engebeleriyle ay’da yerimizi alacağız artık!

Jules Verne 1865’te yazmış Aya Yolculuk ve Ay Çevresinderomanlarını.Ay’a ayak basılmasına 104 yıl varken… Bu romanlarla Jule Verne, hem merakını hem bilimsel düş gücünün sınırsızlığını taşır bize.

Ankara’da TRT’nin ilk canlı yayınında izlemiştim Ay'a ilk ayak basan insan Armstrong’u. 20 Temmuz 1969’da. Bir süre gizi, gizemiyle bizi büyüleyen aydedeye kuşkuyla bakmıştım!

Yıllar sonra yeniden böylesi bir tedirginliği yaşıyorum. İçimden, Ay’a sert inişin şiirimizi inciteceğini düşünüp duruyorum!

***

Nâzım’ın Kuvây-i Milliye Destanındaki dizelerin coşkusunu nasıl yorumlayacağız bundan sonra? “şimdi ayın altında / kağnıların ve hartuçların peşinde / harman yerine kehriban başlı sap çeker gibi / aynı yürek ferahlığı, / aynı yorgun alışkanlık içindeydiler. / Ve onbeşlik şarapnelin çeliğinde / ince boyunlu çocuklar uyuyordu. / Ve ayın altında kağnılar / yürüyordu Akşehir üzerinden Afyon’a doğru.”

Ahmet Muhip Dıranas “Üzerinden örtüyü mü çekti bir el? / Gece ayaklarından akıp giden sel; / Seyrine doyulmuyor ruhunun, güzel / Bu manzara gibi, bu ay ışığında... / Yeniden yarattı seni gizli bir el!” der miydi bu haberleri duysaydı.

Cahit Sıtkıbu haberi alsaydı çilingir sofrasını kürar, Abbas’a seslenir miydi? “Şu ağacın gölgesinde olsun; /Tam kenarında havuzun. / Aya haber sal çıksın bu gece; / Görünsün şöyle gönlümce.”

Şair Halim Yazıcı bir ay gecesinde “bergama'da, atmaca mahallesinde / elinde klârnet, elinde bakır, dudaklarının kıvrımı dans”ıyla çingeneleri, hüznü, ezgiyi, aşkı nasıl buluşturup “bilin ki her ay bir akdeniz / her aşk bir ay taşır alnında.” diyerek ruhumuza, gönlümüze girebilir mi?

Adnan Yücel “Ayışığında” şiirini yazarken, o görkemli dokunuşları yapar mıydı ola? “Geceler midir tükenip giden / Aylar mı yoksa ay ışığında / Ey soluğumu soluğunda sevdiğim / Sesimi sesinde dinleyip,yüreğinin rengine gönül verdiğim. / Bil ki senden uzak ne kuşları avutabilir beni buranın”

Şair Ahmet Günbaş’ın Ay Avlusu’nda nasıl söyleşeceğiz gürültülerin arasında? “Ah çırak dursak ay avlusuna / bir aşk aralığı bulsak da havalansak / cumbası çınlasa kahkahaların / Öğütülmüş zamanın unuyla / halkalansak ocakbaşı... / Çatkapıkimsece sokulsak?..”

Ben de yazmıştım “Datça’da Ay Düğünü”nü. Dostlarım Orhan Baykal, Hasan Kinaş ve Mustafa Kaptanoğlu’yla birlikte yaşadığımız anların dostluğu, sıcaklığıyla. 2002’de Bellek Pazarı kitabıma da girdi o şiir: “Knidos’ta tanrılar bekler bizi / gözleri antik yeşil / tanrıçalar sevda yörüngesinde / tosun duygulu / paylaşırız ay düğününde / tarihin görkemini”

***
Hele bir Ay’a ayak basılsın, yolculuklar başlasın. Şairlere de yol açılırsa, bakalım şiirlerin imgesi, izleği, rengi ne olacak?

 Sahi şimdiden “Ay’a bir iki. Ay yolcusu kalmasın.” seslerini duyar gibi oluyorum. Düş mü, hayal mi, kurgu mu ne derseniz?

BİR SÜRGÜN ÖYKÜCÜ

Öykü, roman, anlatı, gezi, günlük, deneme,anı… Hepsi, ama öncelikli olan öykücülüğü. 1980 Eylülü eşiğinde Prof. Ümit Doğanay’ın öldürülmesiyle başlayan İsveç yolculuğu, 12 Eylül yasalarıyla sürgüne dönüştü. Ancak 1989’da yurduna dönmeye izin verildi. 

1950 kuşağının unutulmaz öykü yazarı Demir Özlü 13 Şubat 2021 günü Stockholm’de yaşamını yitirdi.

Ay ve yıldızlar yoldaşı olsun, ışıklarda uyusun.