Şiir bireysel duruşun, duygunun, özün yanında toplumsaldır, toplumcudur, toplumcu gerçekçidir de. Şair bu bilinci, sorumluluğu yüklendikçe, şiir daha işlevselleşir, eylemci bir devinim kazanır. Aşkın, sevdanın, sevginin, barışın, coşkunun yanında toplumsal işleviyle de öne çıkar. Özellikle 1940’lı yıllarda, gelişen siyasal ve toplumsal devinimlere bağlı olarak Türk şiiri toplumcu gerçekçi yapılanmadan etkilenmiştir. Eylemliliği amaçlayan toplumcu gerçekçi şiir, edebiyatın ve sanatın her alanında etkisini gösterir. 

Toplumcu-gerçekçi şiir yaşama ve insana  toplumsal gözle bakar, savaşa karşıdır, barıştan, eşitlikten, aydınlıktan yanadır. İşçi, emekçi ve köylü sınıfının yanında yer alır; Atatürk ilkelerinden özellikle halkçılık ve köycülük anlayışından da yararlanır. Sanatta sürekliliği, değişkenliği, devingenliği savunan Gelecekçilik (Fütürizm) akımından da etkilenmiştir. Bizde toplumcu gerçekçi şiir deyince akla ilk gelen Nâzım Hikmet olmuştur. İlk şiirlerini hece vezniyle, halk şiiri etkisiyle yazan, daha sonra Garip şiirine yakın anlayışı benimseyen Ceyhun Atuf Kansu, bu dönemi geçip “Toplumcu” anlayışla şiirler yazmıştır. 

 Attila İlhan, İlhami Bekir Tez, Ercüment Behzat Lav, Cahit Irgat, Ömer Faruk Toprak, Rıfat Ilgaz,  Niyazi Akıncıoğlu, A.Kadir, Hasan İzzettin Dinamo toplumcu gerçekçi şiirimize ivme kazandıran şairlerdir.  

*** 

Düşünsel ve ideolojik birikimi içeren radikal imgelerin tek başına kullanıldığı kavganın şairi Enver Gökçe, İkinci Yeni duyarlığını, yapısını daha sonra toplumcu anlayışı epik anlayışla bağdaştıran Kemal Özer, toplumsal sorunları, sokağın dili ile anlatan, yergi ve ironi öğelerini söylevci  tonlamayla birleştiren, coşkun, geniş soluklu, bireysel şiirlerinin yanında Anadolu’nun antik yönünü vurguladığı haksızlık, adaletsizlik, emperyalizm ve eşitsizliğe karşı çıktığı toplumcu şiirleriyle Hasan Hüseyin Korkmazgil, tepkisel çığlığı, yerelden evrensele uzanan duyarlılığı ile Ahmed Arif;  Mehmed Kemal, Vedat Türkali, Şükran Kurdakul da toplumcu-gerçekçi çizgide şiirleriyle belleğimize kazınmışlardır. Daha sonraki süreçte toplumsal içerikli, toplumcu-gerçekçi derinlikli şiirleriyle iki kadın şairimiz Gülten Akın ve Sennur Sezer’i de bu bağlamda değerlendirebiliriz. “Bir Siyasinin Şiirleri"yle (1974) toplumsal eleştiriye uzanan Can Yücel'i de toplumcu gerçekçi şiirden ayrı tutmak olası mı?

*** 

Rıfat Ilgaz 1940 toplumcu kuşağını değerlendirirken, şöyle diyor: “… gerçeği yaz da nasıl yazarsan yaz mantığında değildi hiçbir zaman. Bugün diğer arkadaşların şiirleri irdelendiğinde, konularımızın yaşamdan alınmış olunduğu görülür, ama bunu şiire dönüştürmek için verilen özgün çaba da görülür. Tabii herkes bunda başarılı olmamış olabilir. Her zaman da öyledir zaten. Önemli olan çabayı vermiş olmamızdır.” 

1960 kuşağı şairleri, 1961 anayasasının sağladığı göreceli özgürlükle birlikte, Nâzım Hikmet’in kitaplarının yayımlanmasının serbestleştiği, siyasal ve güncel dergilerin yoğun olarak okunduğu, gündemi belirlediği bir ortamın etkisinde kalarak, toplumcu çizgide, hatta toplumcu gerçekçi anlayışı da benimseyerek yapıtlar sunmuşlardır okurlara. “Yeni Gerçek”, “And”, “Halkın Dostları”, “Militan” gibi dergiler çevresinde toplanan şairler, şiir anlayışlarını, ideolojilerini bu dergilerde açıklamaya çalışmışlardır. Ataol Behramoğlu, İsmet Özel, Süreyya Berfe, Özkan Mert, Refik Durbaş, Nihat Behram  o dönemin genç ve atak, toplumcu şairleri olarak anılır.