Şair tüm çağlar boyu özgür düşünmenin, muhalif duruşun, sezgici, söylemi varsıl, etkisi güçlü bir yazın-sanat emekçisi olarak algılanır.

O yüzden hemen her çağda tepkileri üzerine çekmiş, sorgulanmış, şiddet görmüş, hapisler yatmış, sürgünlere gönderilmiş...

Derisi yüzülen Nesimi, asılan Pir Sultan da unutulmamıştır.

Namık Kemal’in, Ziya Paşa’nın, Şair Eşref’in, Ziya Gökalp’in, Mehmet Akif’in, Nâzım Hikmet’in, Enver Gökçe’nin, A.Kadir’in, Ahmed Arif’in, Hasan İzzettin Dinamo’nun… daha nice şairlerin sürgünlük, baskı, yıldırma yılları da belleğimizdedir.

İzmir Araştırmaları derneği İZARDER’in ikincisini düzenlediği şiir etkinliğinin konukları Mehmet Sadık Kırımlı, Özge Sönmez,Önder Çolakoğlu, Dilek Özkan’dı. Kemeraltı’ndaki Mirkelam Han o gün yine şiirle donandı.

Özge Sönmez, yaşadığı bir olayı paylaştı izleyenlerle. Bir şiir etkinliği için çağrılı olduğu okulda, kitabında Ali İsmail Korkamaz’a adanan şiiri yüzünden etkinliğin iptal edildiğini anlattı.

Çok da şaşırmadım. Buna benzer olaylar yaşanıyor değişik yerlerde ve tarihlerde.

Aklıma Ocak 2016’da İzmir’in Kiraz ilçesinde, Eğitim-Sen Kiraz temsilciliğince düzenlenmek istenen şair Şükrü Erbaş dinletisine Kiraz İlçe Emniyet Müdürlüğü’nce yasak getirilmişti.

Daha sonra Kiraz’da bulunan otele alınan etkinlik için, Emniyet Müdürlüğü’nden ilginç bir kısıtlama var ki içler acısı. Şükrü Erbaş’ın şiirlerini ancak “oturarak” okuyabileceğini, şiirlerini ayakta okuması durumunda “Emniyet Güçleri”nce karşı konulacağı iletilir şaire.

Güler misiniz, ağlar mısınız? Ne gülün, ne ağlayın! Bu hız çağında, teknoloji devriminde, yaşanan gülünç duruma yazıklanmamak olası değil.

Bu kez yine İzmir’de şair Haydar Ergülen’e bir engelleme olayı yaşandı. İzmir’in seçkin liselerinden İzmir Atatürk Lisesi’ndeki etkinlik iptal edildi.

“Yıllardır ders kitaplarında adım geçiyor, beni okula almamaları ilginç oldu tabii. Çocuklarla elbette şiiri konuşacaktık; ama TÜGVA'dan, ENSAR'dan da bahsedecektim. Gittiğim her yerde bu konuda konuşuyorum. Burada da konuşacaktım. Etkinliği engelleyerek belki bunu engellemiş oldular” diyerek tepkisini dile getirmiş Ergülen.

Şu sözleri etme gereği de duymuş şair: “Şükrü Erbaş ile beraber ile birçok etkinliğe katıldık. Onun yıllar önce başına gelen şeye epey gülmüştük, şimdi benzer bir şey benim başıma geldi.”

***

Şiir, her çağın sözcüsü, tanığı, gezgini, araştırmacısı, bilicisi, doğrucu Davut’u, işlevcisi, söylemcisi, eylemcisidir.

Egemen Berköz’ün 2017 Dünya Şiir Günü Bildirisinde vurguladığı gibi “Bu karabasan ortamında tek umut şiirdedir. (…) İnsanın ve toplumun kılcal damarlarında gezinir, en eski çağlardan uzak geleceğe uzanır. (…) İnsanlığın en büyük varsıllığı dillerin sözcükleriyle güzellikler yaratır. (…) Şiir doğruyu söyler. Yalan bulutları arasından bir ışık parlıyorsa, Bilinsin ki o şiirdir.”

Türk öykücülüğünün simge adlarından Sait Faik’in şu sözünü yabana atabilir miyiz? “Şiir olmayan yerde insan sevgisi de olmaz. İnsanı insana ancak şiir sevdirir. Şiir, insanı insana yaklaştıran şeydir.”

Şiir insanı sever de siyasal erk, devlet şiire aynı duyarlıkla, sevgiyle yaklaşmaz, şaire içerler, şair sözüne kızar, bağırır, öfkelenir, yasaklar, engeller.

Ataol Behramoğlu’nu, Haydar Ergülen’i, Şükrü Erbaş’ı, Ahmet Telli’yi, Nihat Behram’ı, Sina Akyol’u, Tuğrul Keskin’i, Hidayet Karakuş’u, Hüseyin Yurttaş’ı, Ahmet Günbaş’ı… Günümüzün nice şairini sevmeseniz de şiire ve şaire saygı duymak, toplumsal duyarlık yaratmak bir insanlık görevidir de…