Yok canım, nasıl, mümkün değil....

Bir özel anaokulunda 2,5 yaşındaki M.D.'nin, aynı yaş grubunda iki öğrenci tarafından 15 dakika boyunca dövüldüğü ortaya çıktı.

İnanamadım. Ama gerçek...

Küçük kız, küçük çocuklar tarafından 15 dakika boyunca dövülüyor.

Bu münferit değil, ibretlik bir olaydır....

Bir toplumda şiddet, 2.5 yaşındaki çocuklara kadar ulaşıyorsa, dört yan kanıyor demektir.

İnsanların, canlıların, bedensel veya ruhsal açıdan zarar görmesine, yaralanmasına ve sakat kalmalarına, doğanın tahribine neden olan bireysel veya toplu hareketlerin tümüne şiddet deniliyor.

Ve bizler her an her yerde artan şiddete maruz kalan bir topluma dönüşüyoruz.

Sosyal öğrenme kuramı, şiddetin ve saldırganlığın diğer davranışlar gibi öğrenildiğini vurgular.

Ve sen Ve ben Ve hepimiz bu öğrenilmişliği tersine çevirmekle yükümlüyüz.

Ailende, ailelerimizde, yakın çevremizde yaşanmıyor diye sistematik hale gelen, çoğalan şiddeti görmezden geldikçe bir halkanın parçası olmaya devam ederiz.

Öldürülen, dövülen yalnız bırakılan, tacize uğrayan velhasıl zarar gören her canlıya, bedene, tahrip edilen doğaya karşı sesleri yükseltmek insani varlığın ödevidir.

Uluslararası sözleşmeler, hukuk sistemleri, anayasal güvencelerin varlığı büyük önem taşısa ve temel yapıyı oluştursa da şiddete karşı vicdani ve eyleme geçmiş, yüksek sesle ‘dur’ diyecek kitleler oluşturamıyorsak gözümüzün önünde kadın cinayetlerinin de sayısı artar, istismarların da, vahşetlerin de. Bizler öldürülenleri saymaya devam ederiz, 350, 420, 450 ve niceleri.

***

İzmir Gazeteciler Cemiyeti olarak Türkiye Gazeteciler Sendikası ile birlikte ‘Güçlü Gazeteci ve Özgür Medya’ başlığı ile bir proje başlattık. Proje gazetecilerin adalete erişimini desteklemek, eğitim çalışmaları ile mesleki donanımlarını artırmak ve telif programı destekleri gibi başlıklardan oluşuyor.

Farkındalık yaratan özel sayıları da meslektaşlarımızla birlikte hazırlamaya çabalıyoruz.

Proje kapsamında ilk özel sayımızı ise hayatımızın her alanını ele geçiren ‘Şiddet’e ayırdık; ‘Birlikte dur demeliyiz’ diyerek.

En azından sesimizi yükselterek, hiç olmazsa nasıl mücadele edebileceğimizin de ipuçlarını vererek.

Projeyi hayata geçirmeyi sağlayan, yaşadığımız en korkunç sorunlardan birine parmak basma olanağı yaratan Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu’na, proje partnerimiz Türkiye Gazeteciler Sendikası’na ve destek veren tüm meslektaşlarımıza teşekkürlerimizle...

Şiddete hep birlikte ‘dur’ diye haykırabildiğimiz günlerde buluşmak dileğiyle.