Edebiyat vicdan kazandırır. Bana kalsa bütün öğretimi, eğitimi edebiyat üzerine kurarım. (Hidayet Karakuş)

Bir ilkokuldaki imza gününe katılır şair-yazar. Bir öğrenci sıradadır, elinde “Ateş Mektupları” şiir kitabını imzalatacaktır .Öğrenci şöyle anlatır o günü; “Sıra bana gelmişti. Çekinerek kendisinin Sivas’ta olup olmadığını sordum o gün. Ondan sonrası aklıma geldikçe gözlerim doluyor. Beyaz saçlı adam elimi tuttu, ağlamaya başladı. ‘Sen Sivas’ı Madımak’ı biliyor musun?’ diye sordu ve devam etti; ‘Dumanı hep hissediyorum!’. Beni sıradan çıkarttı, imza günü boyunca yanında oturttu.”

***

O beyaz saçlı adam, 33 aydınımızın yakıldığı 28 yıl önceki Madımak katliamından kurtulan şair, yazar Hidayet Karakuş’tur! Cumhuriyet’te Selin Ongun imzasıyla yayımlanan röportajındandır şu satırlar; “Otele ilk taş anımsadığım kadarıyla saat 14.10 sıralarında atıldı. Önceden odaları boşaltıp merdivenlere, odaların önlerindeki boşluklara çıkmıştık. Otel görevlisi iki gencin bize yardım etmek için sandalye bacaklarını, sehpa ayaklarını söküp elimize vermeleri; Asım Bezirci’nin eline geçirdiği bir çıtayla kendini nasıl savunacağını gülerek anlatması; sıkıntıdan, umutsuzluktan nişanlısının saçlarını ören bir gencin yüzündeki tedirginlik. Semahçı, tiyatrocu güzelim çocuklar. Metin’in, Behçet’in, Uğur Kaynar’ın merdivenlerde umarsız bekleyişleri. Ali Balkız’la birlikte tavan arasına kadar çıkıp bir kurtuluş yolu arayışımız. Otelden çıktığımızda geçmek istediğimiz binanın pencerelerinde bizi bekleyip ‘Geldiğiniz yerden çıkın’ diyerek, bizi ateşe göndermeye çalışan, ağza alınmayacak sövgülerle insanlıktan çıkmış Aczmendiler. Emniyet Müdürlüğü’ndeki televizyondan yaşadığımız dehşetin boyutunu öğrenişimiz... Demirel’in, Çiller’in devlet adamına yakışmayacak sorumsuz demeçleri...”

***

Katliamın travmasını “yazarak” atlatmaya çalışmış Hidayet Hoca. Bilincini bileyen de; tarihsel olayları, toplumsal gerçekliği yazarak değerlendirmesi olmuş. Olaylara tarihin penceresinden bakmaya, daha nesnel düşünmeye çalışmış. Karakuş’a göre; “Sorun yalnızca Sivas’ın değil, ülkenin, dahası yüzyılların sorunudur. Bilimsel, laik bir eğitim dünyada da, ülkemizde de gerçekleştirilmeden, aydınlanma yaşanmadan bu yaralar iyileşemez.”

***

“Şeytan Minareleri” Hidayet Karakuş’un Madımak katliamının toplum ve insanlar üzerindeki “yıkıcı” etkilerini üzerine yazdığı romanın adı. “Büyük bir aşkla kurulmuş bir yuvanın yangının ateşiyle nasıl yanıp küle dönüştüğü, okuyanın zihnine unutulmaz biçimde yerleşiyor. Tarifsiz acının toplumsal derinliğini, katliamın görünmeyen yüzünü aktarıyor okura.”

İki de ödül kazanmış roman; Orhan Kemal Roman Armağanı ve Dil Derneği Ömer Asım Aksoy Roman Ödülü… Hidayet Karakuş, Türk yazınının üretken bir yazarı; Güzel Türkçemiz’i de özenle yapıtlarında kullanıyor.

Nevzat Süer Sezgin bir cümlede şöyle tanıtır Karakuş’u;

“O her söylemini davranışına dönüştürebilen bir eğitimci ve edebiyatçı olarak örnek alınacak bir aydındır!”

Edebiyat eleştirmenlerine göre Madımak Oteli'nde yaşanan anları “saniye saniye beyninize kazıyacak kadar güçlü bir kalemi var” Hidayet Karakuş’un.

Kendisi de yangından kıl payı kurtulduğu için bu duyguyu onun kadar “iyi verebilecek” başka yazar yoktur. “Şeytan Minareleri, o kara günü ve sonrasında yaşananları gerçekçi bir dille anlatan az sayıdaki eserlerden biri. Ancak hak ettiği yer burası değil. Daha fazla kişinin bu kitaptan haberdar olması, okuması ve okutturması gerekiyor. Gericiliğin ne demek olduğunu daha iyi anlayabilmek, anlatabilmek için...”

Şeytan Minareleri’ni; “ yerli yerinde duran bir acının, o acıyla birlikte ülkemizde büyüyen korku imparatorluğuna karşı duruşun romanı olsun istemiş” Hidayet Hocam…