Özgürlük, barış, sevgi huzur istiyorsan bekleme…Gerekiyorsa, sen güneşe doğru yürü. Durmayacaksın…

29 Ağustos 2017’ydi tarih. Çanakkale’deki Halk Arenası programından dönüyorduk . Ayvalık’a geldiğimizde soruşturmacı gazeteciliğin  Zeus’u Uğur Dündar, “Cunda’ya, Bekir Coşkun’a da uğrayalım, sürpriz yapalım” dedi. Gittiğimizde Bekir Abi uyuyordu, eşi Andree kaldırdı, bizi görünce çocuk gibi sevindi usta. Hemen çaylar kondu, saatlerce süren derin bir sohbete koyulduk o gün. Günaydın Gazetesi’nde de birlikte çalıştığımız Bekir Coşkun’u yüz yüze son görüşüymüşüz o gün. En son kitabım “Aşina Yüzler”de de portresine yer verdiğim için telefonla aramış mutluluğunu belirtip teşekkür etmiş, gönderdiğim kitapla da bir fotoğrafını yollamıştı. Şöyle yazmıştı; “Gözlerinden ve yüreğinden öpüyorum Atillam. Bekir Abin.”

***

Bekir Coşkun’u geçtiğimiz Ekim’de kaybettik. Tarifsiz kedere boğulduk. Yokluğuna da bir türlü alışamadık. O, az yazardı, öz yazardı. Onurlu gazetecilik denince ilk akla gelenlerdendi.  Kimse Bekir Abi’ye “satılık kalem” diyemedi. Kıskanılan yazardı! Soner Yalçın sorardı; “Bir yazar bu kadar sevgiyi nasıl edindi, merak ediyorum” diye. Yanıtı şöyle vermişti; “Çünkü ben de onları sevdim!” O, çıkarsız sevgi, tutku, karşılıksız sevgiyle okuruyla, toplumla sağlam bağlar kurandı. O, yazılarıyla yüreğiyle hepimizden bir parçaydı. O, vicdanın sesiydi. Hayvan doğa sevgisi tutkusu dillere destandı. O, katıksız yurtsever, Cumhuriyetçiydi. En çok paylaşılan unutulmaz yazılarından birinde şöyle yazdıydı; “Ben Atatürk’ü sevmeyenleri de sevmem. O bir insan değildir. Bir ilke, bir ideal, bir rejim, bir ülkedir, özgürlüktür, bağımsızlıktır, medeniyettir. Biz hepsine birden ‘Atatürk’ deriz. Bu  yüzden dilimizden düşmez!” Aydınlık ve güzel Türkiye’nin kaybıdır Bekir Coşkun!

***

Sözcü’den arkadaşımız Bilal Ak, eşi Andree’nin de katkılarıyla Bekir Coşkun’un anısına “Sevgiliye” isimli “şiir gibi” yazılarının yer aldığı kitabı hazırladı. Sevgili eşi Andree; iki sözcük yazdı sadece; “Onsuz kaldım…” Bekir Coşkun’un da “Dünyamsın” diye hitap ettiği Andree’ye yazdığı şu satırlar yer aldı hemen karşısındaki sayfada: “Sevgili Karım! Yarın sabah gideceğim. Senden her uzaklaşmamda seni yeniden görememek. Korkusu duyuyorum. Bir gün bensiz kalırsan sakın unutma: Seni çok seviyorum.Tuna boylarından taşıp gelecek…”

***

Kitabın tanıtımını da Bekir Abi’nin yazar dostları yaptı: Hayatımda ilk kez bir köşe yazısını okuduktan sonra resmen ağlamıştım. Belki inanmayacaksınız şimdi bu satırları yazarken bile gözlerim yaşarıyor. Urfalı Bekir işte budur... Mert adamdır. (Emin Çölaşan)

Biz seni sadece muhteşem yazıların, yurtseverliğin, katıksız Atatürkçülüğün, Cumhuriyete olan sevdan, yiğit, cesur gazeteciliğin için sevmedik. Adam olduğun ve evrendeki
tüm canlılara gösterdiğin sevgi ve saygı nedeniyle de çok sevdik. (Uğur Dündar)

Hassas ve sevecen bir kalbi vardı. Doğaya ve eşi Andree'ye âşıktı… Türkiye'nin yetiştirdiği en büyük yazarlardan biri olmanın ötesinde adam gibi adamdı. (Rahmi Turan)

İlham kaynağımızdı. Bu mesleğin nasıl yapılması gerektiği konusunda rol modelimizdi.
Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük köşe yazarıydı. (Yılmaz Özdil)

Orman yanar, herkes dumanı yazar. Alevi, ateşi yazar. Zararı, ziyanı yazar. Bekir, ağacı yazardı. (Necati Doğru)

Kalemini halkı için kullanan lekesiz gazeteci… Bizlere hep moral veren yiğit duruşun için teşekkür ederiz. Güle güle. (Soner Yalçın)

***

Kitaba adını veren 10 Mayıs 2014 tarihli yazısından bir bölümle bitirelim yazıyı. Bu yazı sonlanırken, inanın ben de gözyaşlarımı tutamıyorum. Yüreğin kadar büyüktün Bekir Abi yüreğin kadar!; “Hatırlar mısın, o gece gökyüzünde ay vardı. Seninle diz dize oturmuştuk. Hızlı hızlı konuşuyorduk. Vakit dardı… Birara bir gün ayrılacağımızı, bir daha sana gelemeyeceğimi, gelsem de bile eskisi gibi olamayacağını söylemiştim. Böyledir umutsuz sevdalar. Anlatmıştım muhtemel ayrılığı. Hatırlıyor musun? Yanakların ıslaktı. Kucak kucağa uyuyorduk geceleri. Bir yanımız Malya. Bir yanımız Çiçek Dağı.”