''Daha fazla geleceklerini sanmıyorum. Ellerini kollarını sallayarak Türkiye'ye girecek halleri yok ya.Türkiye yolgeçen hanı mı?''
''Türk arkadaşlarımın hepsi işsiz. Hani ben doktor olacaktım anne?”
-Böyle olacağını nereden bilebilirdik oğlum.
-Bana böyle olacağını nereden bilebilirdik deme. Otuz yıl önceki haberleri okumuyor muyuz? İnsanlar her şeyi açıklamışlar. Demişler bunların sayısı fazla artıyor. Rakamsal verilerle açıklamışlar.''
''Bunlara gözlerinizi yummuşsunuz. Doktorlar patır-patır istifa ederken arkalarında durmamışsınız.''
''Çalıştığım hastanede Türkçe konuşmak yasak. Doktorlar da hastalar da Türkçe bilmiyor çünkü...''
Bu replikler yapımcı Hande Karacasu imzalı, kurgu senaryolu ''Sessiz İstila'' adlı 9 buçuk dakikalık filmden alıntılar. Geçen hafta sosyal medyada yayınlandığı ilk iki günde yaklaşık 3 milyon kişi tarafından izlenmiş. Karacasu, ırkçılık propagandası yaptığı gerekçesiyle acilen gözaltına alınmış. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'ın filmi kendisinin yaptırdığını, masraflarını karşıladığını ve yayınına izin verdiğini açıklaması üzerine de serbest bırakılmış.Yapım günümüzde doktor olma hayali kuran bir gencin, yabancı istilası ve yanlış politikalar sonucu 2043 yılında bir hastanede temizlik işçisi olmasını konu alıyor. Filmi iki defa izlememe karşın hem senaryosu açısından hem de teknik açıdan beğenmedim. 35 yıllık TRT yayıncılık tecrübemle bunu söylemeye hakkım olduğunu düşünüyorum. Oldukça abartılı ve gerçeklerden uzak. Ancak hemen ilave edeyim; Filmde ırkçılıkla ilgili herhangi bir propaganda da yok. Ayrıca geniş kitlelere ulaşması açısından da sorunla ilgili iyi bir farkındalık yarattığını söyleyebiliriz. En azından konunun siyaset dünyasında ve medyada yeniden yoğun biçimde gündeme gelmesi filmin amacına ulaştığının bir göstergesi...
Siyaset günlerdir tartışıyor. Erdoğan'ın açıklamalarından “Kalıcaklar mı?, Gidecekler mi?” sonucunu çıkarmak mümkün değil. En son hafta başında (Asla bu topraklardan kovmayız, kovmayacağız da... Kapımız açık onlara, ev sahipliği yapmaya devam edeceğiz.'' açıklamasını yaptı. Bizim kafamızın karışması birşey değil de, zavallı yalaka medya ne yazacağını şaşırdı. Bir gün ''Gitsinler” diyor, ertesi gün “Kalsınlar” diyor.
Birleşmiş Milletlerin yaptığı araştırma var. Ülkesine dönmek istemeyenlerin  oranı yüzde 78.Bunlara geçici sığınmacı statüsü tannmış.8 yıldır buradalar. (Ev sahipliği yapmaya devam edeceğiz) diyoruz. Bu nasıl geçici statü? Anlayan beri gelsin. Ülkelerine dönmek istemeyenler 'Suriye'de kötü muamele göreceğiz' diyorlar.Anayasa Mahkemesi ne diyor;
''Kötü muamele göreceklerine dair delil yok.”
Artık yapılacak olan 'gönüllü değil, 'zorunlu' geri dönüştür.
Cenevre'de yapılan Suriye Anayasa görüşmeleri devam ediyor. Görüşmelere Esat Rejimi,sivil toplum örgüt temsilcileri ve muhalif örgüt temsilcileri katılıyor. Toplantılar Türkiye, Rusya, İran arasında 2019 yılında yapılan görüşmeler sonucu oluşturulmuştu. Şimdi bu toplantılar sürerken yapılacak en doğru iş, Türkiye ile Esat rejimi arasında bu sığınmacıların güvenli bir şekilde ülkelerine dönmelerini sağlayacak görüşmeler yapılmasıdır...