Şimdilerde moda oldu.
İzmir'de herhangi bir projeye itiraz etmeye kalktığınızda anında linç ediliyorsunuz.
İtiraz eden herkes, karşı çıkma gerekçeleri göz önüne alınmadan “istemezükçü” ilan ediliyor.
Yıllardan beri bu böyle...
Hafızanızı yoklayın biraz.
Burhan Özfatura döneminde, Kordon'a çift şeritli yol yapılacaktı.
Karşı çıkanlar hain ilan edilmişti.
O günlerden bu tarihe kala kala Alsancak Limanı'nın oradaki “kazıklar” kaldı elimizde.
Yapılan iş yanlıştı, yasalara aykırıydı ve mahkemeden döndü haliyle...
***
Sonra Basmane Çukuru çıktı ortaya...
Çeşitli tartışmalar sonucu İzmir'in göbeğinde bir mezbelelik olarak durdu yıllarca.
En sonunda bu değerli arazi, kurduğu 'beton imparatorluğu' ile İzmir'e kabus yaşatan Folkart Yapı'da kaldı.
Hem de itibar sahibi iş adamlarının, eski belediye başkanlarının ve hukuk insanlarının itirazlarına, isyanlarına rağmen.
Grup hemen kolları sıvadı, çok katlı korkunç bir projeyi İzmirlilere şirin gözükerek hayata geçirmeye çalıştı.
Sivil toplum kuruluşları, odalar, mimarlar, hukukçular, çevreciler ve İzmir'i sevenler sesini yükseltti, bu kez İzmir Büyükşehir Belediyesi devreye girdi de şimdilik yeni bir ucubeden kurtulduk. Tartışmalar ve mahkemeler hala devam ediyor.
Urla'nın ormanlarına, Menemen'in gölüne, İzmir'in doğasına, Çeşmenin, Alaçatı'nın doğal güzelliklerine, Karaburun'un bakirliğine dokunmayın, buralara taş ocağı, RES, HES, maden ocağı vs. yapmayın diyorsunuz. Belli çevreler tarafından hemen hain ilan ediliyorsunuz. Nedense işi biraz kurcalayınca hepsinin altından büyük rantlar çıkıyor.
Bir kesim İzmir'i kendisine yolunacak kaz olarak ayırmış. Sesini çıkarını baskı altına almaya çalışıyor. Siz hala Sevgili Gökmen Ulu'nun sadece yaptığı bir haber yüzünden mi Silivri'de esir alındığını sanıyorsunuz? Gökmen'den sonra, beton baronlarının Çeşme'de, Alaçatı'da ne işler yaptığını gündeme getiren kaldı mı?

SEMA PEKDAŞ HAKLI


Gelelim stat meselesine... Yıllardır İzmir'e üvey evlat muamelesi yapanlar şimdi statlar üzerinden İzmir'de siyasi rant devşirmeye çalışıyorlar. Bunu da taraftarlara şirin gözükerek, “Bakın biz hizmet üretmek istiyoruz ama CHP'li belediyeler engel oluyor” algısı yaratarak yapmanın peşindeler.
Konuya girmeden en baştan fikrimi söyleyeyim. Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş yerden göğe kadar haklıdır. Alsancak Stadı'nın yıkılmasından çok daha önce, 2007 yılından bu yana konunun takipçisiyim. Sermaye gruplarının Alsancak Stadı'na olan iştahı bu yıllara dayanıyor.
Depreme dayanıksız bahanesiyle Alsancak Stadı yıkıldığında buranın yeniden stat olarak kalması için mücadele eden, mücadeleyi örgütleyen kişilerden biriydi Sema Pekdaş.
Pekdaş, daha önce 9 Eylül Gazetesi olarak dile getirdiğimiz ancak kamuoyunda pek tartışılmayan bir konuya dikkat çekiyor. Alsancak-Göztepe ve Karşıyaka statları arasındaki ihale bedeli farkı. Aradaki farkın otopark yapımından kaynaklandığını anlatıyor. Aslında hükümetin amacının üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olduğunu net şekilde ortaya koyuyor. Hem de belgeleriyle, diğer statlardan örnek vererek.

HÜKUMETİN NİYETİ YOK


En başından beri söylüyorum. Göztepe Stadı dışında hükumetin İzmir'de stat yapma niyeti yok. Aslında Göztepe Stadı için de niyetleri yoktu. Ancak hem Göztepe başkanı Mehmet Sepil'in şahsi çabaları hem de Göztepe'nin Süper Lige yükselmesi ve taraftarının büyük gücü bu konuda hükümeti mecbur kıldı. Göztepeliler deyim yerindeyse statlarını söke söke aldılar. Hem de bu işi güzelce yaptılar.
Başkan Sepil stada karşı çıkanlarla toplantılar yaptı, onları ikna etti. İtirazları göz önüne aldı, projede bu itirazlara uygun revizyonlar yaptırdı. Gerektiğinde cebinden harcadı ve bir uzlaşı sağlayarak stadın temelinin atılmasını sağladı. Nitekim Göztepe Stadı için engel kalmadı. Hem Büyükşehir hem Konak Belediyesi gerekli izinleri verdi.
Alsancak ve Karşıyaka Statları için ise durum farklı. Çünkü buradaki statlarda mevcut yasalar ve yönetmelikler açısından sıkıntılar var. “Ben yaptım oldu” mantığı ile hareket edilirse, statlar gecekondu misali yapılabilir. Ancak tıpkı limandaki viyadükler gibi, tıpkı Basmane Çukuru gibi ileride sorun çıkartabilir.

LİNÇ ETMEKTEN VAZGEÇİN


İzmir'i ortak akıl ile yönetmek her konuda konunun bileşenlerinin görüşlerini almak, uzlaşmak çok mu zor? Mimarlar Odası, Şehir Plancıları, Çevre Mühendisleri, İzmir Barosu, Hukukçular, Kanaat Önderleri, taraftarlar, kulüp başkanları ve daha pek çok insan görüşlerini özgürce dillendirsin. Bırakın, “Yüz çiçek açsın, bin fikir yarışsın.”
Yasalara, vicdana ve kamu yararına olacak her türlü projeye İzmirliler seve seve “evet” der.
Bu arada dikkat edin allayıp pullayıp büyük proje diye İzmir'e yutturmaya çalıştığınız projelerden yarına elinizde yeni kazıklar kalmasın...