Şeker fabrikaları ihalesinin ilki yapıldı.

“Paldır küldür şeker fabrikaları satılıyor ihaneeeett…”
Sol tarafımız ayaklandı.
Ben de diyorum ki günaydın…
Film başlayalı çok çok çok olmuştu. Şimdi finalini izlediniz…

2005 yılıydı. Sanayi Bakanlığı Ülker’e 32 milyon TL ceza kesti.
Çünkü Türkiye’de şeker sanayinin yüzde 85 şeker pancarı şekeri, yüzde 15 de nişasta sütünden üretilen şeker kullanma hakkı vardı.
Ülker, Cola Turka markasıyla pazardaydı ve bu kotayı kat be kat aşmıştı.
Diğer firmalar şikayet etti.
Perde arkasında Türkiye’ye yerleşmiş olan Amerika şeker piyasasını kontrol eden “Cargill” şirketi vardı.
Cargill, Ülker ile ortak Pendik Nişasta Sanayii’ni kurmuştu.
Bu şirket, Ülker’e nişasta bazlı şeker satıyordu.
Şirketin yüzde 50'si Ülker’e, yüzde 50'si Cargill’e aitti.
Devlet, diğer Amerikan gazlı içeceklerinin baskısına dayanamadığından
kotayı aşma cezası verdi. Çünkü Ülker yüzde 15'i epey aşıyordu.
Sonra Ülker yürüyüşüne devam etti. Bugünkü sonunu biliyorsunuz.
Şirket hisselerini İngiliz Pladis Food’a sattı.
Bankalara ise “3 yılı ödemesiz 10 yılda faizsiz anca öderim” dedi.
En büyük şeker tüketicilerinden Ülker’in hissedar defterine girmeyen yabancı ortak kalmadı.



Cargill Türkiye’ye sağlam çöreklenmişti.
Paso nişasta bazlı şeker üretiyordu.
Şeker tüketen firmalar da kimin ne kadar kotayı aştığını çok iyi biliyordu.
Sanayi savaşları sürdü.
Ama vatandaş da bol bol kanser malzemesi yutuyordu.
Filmin son karesine geldik şimdi;
“14 şeker fabrikası satılıyor.”
Az geri saralım. Şeker ile ilgili iki tane rapor yayınlandı.
Zaten satış kararı da bu raporlara dayanılarak alındı.
Rapordan önce de bazı gazetelerde şeker fabrikalarının yıllık zararları haber oldu.
20 yıldır yaşanan şeker savaşlarını görmeyen basın, enteresan bir haber deryasına daldı. “Şeker fabrikaları zarar ediyor.”
Aynı dönemde nişasta bazlı şeker kotası da (2013-2014) yüzde 25 artırılıyordu.
Yani sürekli bir baskı ve manipülasyon süredursun bu raporlar patladı.
Ve raporlar ışığında satış kararı alındı.
Peki raporu kim yazdı?
Sürpriz olmaz artık herhalde.
Raporun sahibi Cargill…
Yani Amerikan şeker piyasasına hükmeden, bizim gibi ülkelere musallat olarak mısır ve nişasta bazlı şeker baskısı yapan şirket.
Ve bu şirketin raporları doğrultusunda şeker fabrikalarının satış kararı alınıyor.
Mübarekler…
Mısır nişastası; sosis, sucuk, meyve suyu, bira, meşrubat, kurabiye, çörek, dondurma mısır gevreği, her türlü sosun yapımında kullanılıyor.
Bu da obezite, yüksek tansiyon, kanser yapıyor…
Amerika’daki obezite yüksekliğinin ana sebebi de bu ürünler.
Filme bak…
İşte emperyalizm dedikleri bu kardeşim. Asıl savaş burada.
Bir yandan “Eyy Amerika” diyeceğiz.
Bir yandan şeker fabrikalarını kilitleyeceğiz…
Al sana “Şeker Filmi”.


SATMAYIIIINNNN


Satmaktan söz edilmişken,
Sıra geldi İzmir’e.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
Tarihi Elektrik Fabrikası’nın satışını ilana çıkardı.
Yapmayın…
Biz Havagazı Fabrikası'nda yaşanan örneği istiyoruz.
Müze yapın, etkinlik alanı yapın…
Satmayın, satmayın, satmayın….
Vekiller durmayın…
Sattırmayın…



 

YÜRÜ BE OSMANLI… (!)


Karcemarskas
Vrsajevic, Numan, Prochazka, Tiago
Pinto, Luis Carlos, Musa, Delarge
Ndiaye, Regattin, Bifouma…

Kadro böyle…
Öyleyse,
Yürü be Osmanlıspor…
Ver mehteri, ver mehteri…


YORGAN GIDIKLAR MI?


Vallahi artık gülüyorum kahkahalarla.
Ünlü Seksolog Yaşam Koçu Nurettin Yıldız Hoca buyurdu;
“Uykun gelmeden yatağa girme.
Uyuyana kadar;
yorgan seni gıdıklar cinsel dürtülerin uyanır”
Sorularım var?
Pike ile yatsak, bize pike yapar mı?
Yorgan insanı nasıl gıdıklar?
Yorgandan da mı be hoca?
Başka işin yok mu hoca?
Belden aşağı fetva yok mu hoca?

DELİ ZİYA : “E-devlette dedenin dedesini arayacağına bayramda dedeni ara.”