İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Sir Dominick Chilcott, Brexit ve sonrası süreç ile bilgilendirmelerde bulunmak üzere, geçen hafta (11.12.2018) İzmir’e bir ziyaret gerçekleştirdi. Avrupa Birliği ile ülkesi arasında zorlu görüşmeler sonrası imzalanan anlaşma, eğer takvimine uygun ilerlerse, İngiltere 29 Mart 2019 tarihinde Birlik’ten ayrılacak. Elbette bu işlem uzun soluklu olacak ve 2020’lere kadar uzanacak. Ancak, AB hiçbir yaptırım olmadan, İngiltere’nin resmi istemi ile ayrılık kararını yok sayacağını açıkladı. Bakarsınız tüm Brexit süreci bu aşamada noktalanır, çünkü AB’nin istenilen değil ayrılınan bir poje algısının olması ciddi bir prestij kaybı, ayrıca bunun İngiltere için maliyetlerinin fazla olacağı da ortaya çıkmış durumda.
Şehir hastaneleri modeli, Avrupa’da, ilk kez İngiltere’de uygulamaya geçti. Private Finance İnitiative şeklinde tanımlanıyor. 28 yıl önce, uygulamaya geçmişti, 1990’larda. Esasında genel terminolojisi PPP olarak biliniyor yani Kamu Özel Ortaklığı (Public Private Partnership). 1970’lerde Thatcher hükümetlerinin özelleştirme politikaları başta sağlık sektörü olmak üzere kamu hizmetlerine doğru kapsam alanını arttırdı ve Başbakan Blair döneminin üçüncü yol siyaseti ile ivmelendi .
Hatırlanacağı gibi 1970-1990 arasında, devletin tüm sektörlerde, yapan değil, düzenleyen ve denetleyen bir işlevde olması sıklıkla dile getiriliyordu. Buna paralel olarak, yoğun özelleştirmeler ile devletin ekonomik alandaki ağırlığı ve kamu harcamaları azalmış, PPP’ler ile genellikle mega altyapı projeleri hayata geçirilmiştir. Özelleştirmelerden farklı olarak PPP, risk ve kazanımların, özel sektör ve kamu arasında ortak paylaşılması esasını öncelemektedir. Böylelikle, kamunun önemi nedeni ile bazı sektörlerden çıkmadan ama aynı zamanda devası boyutlardaki finansman sorununa bir çözüm olarak kurgulanmıştır. 2010’lara kadar, Avrupa Birliği odaklı 326 projenin toplam tutarı 130 milyar Euro’yu geçmiş durumda olup, bunun İngiltere için payı 10 Milyar euro’dur. Ülkelere göre proje sektörleri değişim arzetmektedir. İspanya'da başta otoyol, Portekiz'de havaalanı, Yunanistanda öncelikle tren yolları olmak üzere ulaşım ve İngiltere'de de hastane yatırımları dikkati çekmektedir.
Ülkemizde de, sağlık hizmet sunum kalitesi artışına yönelik olarak şehir hastaneleri adı altında 30 büyük proje oluşturulmuş, maliyet için de 30 milyar dolar öngörülmüştür. Mersin, Adana, Yozgat, Isparta ve Kayseri Şehir hastaneleri açılmış olup, hizmet vermektedir. Ankara Bilkent, Manisa, Elazığ ve Eskişehir Şehir hastanelerinin de yıl sona ermeden açılışların yapılması beklenmektedir. 30 Şehir hastanesi projesinin tamamı 42 bin 459 yatağı kapsıyor.
Temeli geçen yıl atılan İzmir Bayraklı Şehir Hastanesinin inşaatı devam ediyor. Proje bitim süresi 36 ay olarak öngörüldü. Yatırım tutarı toplam 1 milyar 638 milyon 022 bin 646 TL ve 622.530 metrekarelik bir alanda çalışma sözkonusu. 573.546 metrekare toplam inşaat alanında 2 bin 60 yatak sayısı ile devasa bir hastane olacak. 715 yataklı genel hastane, 424 yataklı kadın, doğum ve çocuk hastanesi, 380 yataklı kardiyovasküler cerrahi hastanesi, 141yataklı onkoloji hastanesi, 300 yataklı fizik tedavi ve rehabilitasyon hastanesi ve 100 yataklı psikiyatri hastanesi yer alacak. Proje, tamamlanmasının ardından 25 yıl boyunca işletilecek.
Elbette bazı eleştiriler de dile getiriyor, örneğin İngiltere orijinli olmasına rağmen sürdürülebilir maliyet, finans ve verimlilik referanslı negatif sonuçlar nedeni ile bu ülkede bu sistemin durdurulmasından, hastane yatak sayısı olarak optimum rakamın 200 ila 600 olduğu, oysa şehir hastanelerinde 1200-2500 yatak kapasiteli olarak yapılmasından, çalışanların iş güvencesi sorunlarına kadar.
Nihayetinde, amaç, sağlık hizmetlerinin daha hızlı, kaliteli ve tatmin edici sunumudur. PPP'de, mega projelerin finansiasyonunda kullanılan modellerden birisidir. Burada, sağlık hizmetlerinde, kamunun üzerindeki yükün minimalize edilmesi, maliyet etkin bir anlayış ile hizmet kalitesinin yükseltilmesi parelelinde tedavi çeşitliliğinin sağlanabilmesi esastır.
Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yılına ilerlerken, doktor hemşire sayısının yetersizliği gibi bir çok sorunu geride bırakıp, vatandaşlarımıza, kanıta dayalı çağdaş tıbbın tüm imkanlarını sunabilmeliyiz.