Söylence bu ya; Eski Ahit’e göre Kabil, kardeşi Habil'i  kıskançlığından,kin ve nefretinden dolayı öldürerek, insanlık tarihindeki ilk cinayeti işler. Bu sanki bir işaret fişeği gibidir. Savaşların insanlık tarihine girişi de diyelim…

İnsanların dünyayla buluştuğu zamandan bu yana savaşlar hiç eksik olmamış.

Kavga etmek, savaşmak haklı bir nedene, savunmaya dayanıyorsa, halklara zarar vermeden belki yumuşatılarak kabul görülür. Ancak gözü aç silah tüccarlarının, egemen güçlerin buyruğuna, oyunlarına göre savaşlar çıkarılıyorsa, siyasal erklerin gücünü koruma ve sürdürme bencilliği ile besleniyorsa, onları onaylamak olası değil.

Yakınımızda dünyayı tedirgin eden, kederlendiren, kaygılandıran bir savaşı sanki bir filmi, diziyi izler gibiyiz televizyonlarda. Çocuklar, kadınlar, yaşlılar, halklar korkunun, acının, ölümün kıskacındalar.

Silahlar, bombalar, füzeler öldürüm tarihine yepyeni kara lekeler bırakıyorlar! Rusya-Ukrayna; yıllarca içiçe yaşamış halklar… Nice, evlilikler, çocuklar, kardeşlikler… Şimdi halkların karşısında egemenlerin, yönlendiricilerin savaş oyunlarıyla karşı karşıyalar. Dünya diken üstünde onları izliyor.

***

Türkçe bar (varmak) kök sözcüğüne dayanarak barış “birilerine gitmek, varmak” sözü yeğlenmiş.

Barış sözü Azeriler dışında Türkçeye yakın dillerde kullanılmamaktadır. Kulağa, dile, duyguya da yakışır barış sözcüğü. Sevgiyi, özveriyi, uzlaşıyı, gönüldeşliği, insanca yaşamanın evrensel duyarlığını yansıtır.

Barış bana hep yakın gelir, dost gelir, coşkulu, sıcak gelir. Hep barış olsun isterim dünyada, hep barışla yaşasın insanlık derim.

Yannis Ritsos’un ünlü “Barış” şiirini anımsarım, dizeler mırıldanırım: “Çocuğun gördüğü düştür barış. / Ananın gördüğü düştür barış./Ağaçlar altında sevdalıların sevda sözleridirbarış.”

BertoldBrecht de savaşa karşıdır. Barıştan, yanadır. Çağrı şiirinde onun şu sesini duymamak olası mı? “Sizsiniz uluslar, kaderi dünyanın. / Bilin kuvvetinizi. / Bir tabiat kanunu değildir savaş, / Barışsa bir armağan gibi verilmez insana: / Savaşa karşı / Barış için / Katillerin önüne dikilmek gerek, / Hayır yaşayacağız! Demek. / İndirin yumruğunuzu suratlarına! / Böylece mümkün olacak savaşı önlemek.”

Aslında sanatın, yazının emekçileri, üreticileri savaştan yana hiç olmadılar ki… Oğuz Tanselde  Savaşa Hayır diyenlerdendi: “Barış yazılır gökyüzüne;Barış içinde olmalı evren. / Doğmak da, ölmek de, dostlukla. / Varolmanın soylu yasası: / Barış, Sevi. Barış, Sevi. / Barış…”

Büyüklerin küçükleri ezme biçimidir savaş. Toprak hevesi, ekonomik üstünlükler, dinsel baskılamalar, siyasi biçimlenmeler için insanın insana yaptığı kıyımın adı da savaş değil mi sanki?İçeriği birdir;sömürmek, daha çok varsıllaşmak,daha çok güçlü olmak…

Sevgili yazar dostum Bahri Karaduman paylaştı. Varlık Dergisi’nin Mart 2022 sayısında Gülsüm Cengiz şiirini. Sanal ortamda yazdıklarını da duyguyla okudum. “2022 yılında savaşlar varsa, bu şiir yazılıyorsa, insanlığımdan mı utanayım, bir kenara çekilip hıçkıra hıçkıra ağlayayım mı, sanata sığınıp iyi ki şairlerimiz var mı diyeyim bilemedim. Şaşkınım. En iyisi ağlamak...”

O şiirden birkaç dize paylaşarak bu yazıyı noktalayayım istedim.”Çekildi güneş ansızın / kuşattıgökyüzünükara bulutlar / eli silahlı, sakallı ve karanlık bakışlı adamlar geldi / günler sevincini yitirdi”

***
Şair de sanatçı da yazar da her duyarlı, aklı başında, aydınlanmaya inanan insan da savaşa karşıdır.

O zaman ne diyelim hep birlikte? Savaşa hayır elbette… Barışın gönüldeş sesiyle…