Trump, Putin unutuldu. Dış siyaset sıkışık. Geçiniz. Hayat mı pahalıymış? İşşizlik. Zamlar. Vergiler… Tarım bitmiş. Tank Palet Fabrikası özelleştirilmesi mi? Katar sermayesinin şirkete ortaklığı mı? Geçiniz! Bu ülkede aileler geçim sıkıntısından siyanürle intihar ediyor. Dert değil(!) 309 milyon TL para toplayan 15 Temmuz Şehit Yakınları Vakfı kaybolmuş(!) Para da tabii!..

TCDD’de adamın biri 1 milyon 584 bin liralık ihaleyi karısına kurdurduğu şirkete vermiş. Filtresiz termik santrallar vatandaşı mı zehirliyormuş? Kime ne (!) Bakanların ailelerine sağlık hizmetleri ömür boyu ücretsiz olacakmış (!) Konya Valisi, Öğretmenler Günü’nde oturuşunu beğenmediği öğretmeni “Birader” diye hitap edip azarlamış, salonu dolduran öğretmenler koro halinde Vali Bey’i ayakta alkışlamış. Bir öğretmen karakolda polislerce dövülüyor.

FETÖ firarisi topçular, ABD’de birlikte maç izlemişmiş! Kamu bankalarının kapıları İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kapatılmış. Kadınlara çocuklara her türlü şiddet, sömürü, ve cinsel istismar tavan yapmış!..

***

“Günlerdir Saray’a giden CHP’li kim?”le yatıp kalkıyoruz. Şimdi Muharrem İnce-Kılıçdaroğlu- CHP Genel Merkezi savaşı izleme zamanı! TRT dahil bütün kanallar İnce Toplantısı’nı veriyor. İktidara yakın gazeteler yine aynı manşetle çıkıyor; “CHP Pisliği Temizlemeli” Dr. Ceyhun İrgil dostumuz da soruyor; “Demokratik ve medyası özgür bir ülkede tüm gazetelerin aynı gün -aynı haberi- aynı başlıkla manşet yapma olasılığı ne kadardır? Bütün kanallar, yıllardır ekranlara çağırılmayan ve bu haberi yazmadığı halde usta haberci Uğur Dündar’ı konuk alma peşinde. O da dilinin döndüğünce evrensel gazetecilik ilkelerini savunuyor, kumpasların 'komplo teorileriyle değil, üzerine gitmekle ve dürüst, adil soruşturmalarla çözüleceğini' anlatıyor. Kılıçdaroğlu da, “Saray’ın partiyi karıştırdığını” öne sürüyor, İnce’ye de gönderme yapıyor; “Süreçte hiç kimse, açıklamaları ile saraya hizmet eder hale gelmemelidir!”

***

Ülkenin içinde bulunduğu zorluklar, kaos unutuldu. Dikkatler CHP’nin üzerine evrildi. Kumpasa “bile bile” düştü devlet kurmuş parti. “Gazetecilikten başka işi olmamış” bir gazeteci olarak, gazeteciliğin öldürüldüğünü söylemek de şart oldu. “Saray’daki CHP’li” haberi Orhan Bursalı Usta’nın tanımıyla bir medya cinayetidir. Gazeteciliğin etik kurallarını ve ilkelerini hiçe saymıştır anlı-şanlı gazeteciler. Gerçekten ucu bucağı olmayan “Kuyruklu yalan” iddialarını akıllara getirmiştir. Düşünsenize gazeteci bomba duyumunu (!) kendisi haberleştirmiyor, deneyimli gazetecilere üflüyor. Yandaş medya; İnce’ci oluveriyor birden. Herkes inanmıştır uyduruk duyuma, 3-4 gündür yaşadığımız da budur. CHP’ye asılsız bir haberle iç kavga tuzağı planlanmıştır. Partice kriz yönetilememiştir! Kumpasla “havuz”da, gereksiz tartışmalara boğulmuştur CHP. Neticede ülke sorunlarının konuşulması/tartışılması engellenmiştir Saray’daki CHP’li ile! Türkiye’nin aciliyet arzeden meselesi, bir CHP’linin Saray’la görüşüp görüşmemesi değildir. Zaten kuşatma altındaki, tek sütun haberle karikatürle bile suçlu muamelesi gördüğü gazeteciliği de itibarsızlaştırmaya kimsenin hakkı yok!