Doğanın sınırlayıcı, belirleyici baskısı altında yaşayan insanoğlu, yaratıcılığını

öncelikle doğaya karşı başa çıkma yöntemi olarak kullanmış. Bu bağlamda salt maddeyi biçimlendiren değil, yapabilirliğini duyumsattığı sanatsal özelliğiyle de kendini göstermiş.

Sanatçının biçimlendirme sürecine katılması, bir bakıma dünyayı algılama sürecine girmesi ile de eş zamanlı. Bunu özel çaba gerektiren yaratıcı eylem olarak da düşünebiliriz. Burada imgenin, kurgusal devinimin devreye girdiğini, ortak duyarlıkla, bilinçle buluşup sanat yapıtını oluşturduğunu da unutmamak gerekir elbette.

Mine Ömer sorumluluğundaki Kurşun Kalem Dergisi de Ocak-Şubat-Mart 2019 tarihli 51. sayısının büyük bölümünü “Sanatta Yaratıcılık” üzerine ayırmış.

Şiir, tiyatro, sinema, roman, öykü, müzik, resim… gibi sanatın geniş alanında belgelik değerindeki bu dosyayı yardımcı doçent, şair Özge Sönmez hazırlamış.

Alanının başarılı şair, yazar ve sanatçıları Yusuf Alper, Yurdagül K. Gündüz, Hülya Nutku, Nigar Pösteki, Mustafa Bal, Semiramis Yağcıoğlu, Hidayet Karakuş, Feyza Hepçilingirler, Jale Sancak, Zafer Doruk, Gönül Çatalcalı, Hüseyin Yurttaş, Nezihe Altuğ, Aytül Akal, Nevzat Süer, Sezgin Ayça, Avcı Merve Güven, Esi Ofli de dosyaya yazılarıyla katkı vermişler.

Derginin bir başka dosya konusu, 2012’de aramızdan ayrılan şair Ayhan Can. Dosya, onun şair dostları Ahmet Özer, Ahmet Günbaş, Atila Er, Y.Bekir Yurdakul, Oğuz Tümbaş ve Hasan Devrim’in yazdıkları mektupları içeriyor.

Bence Kurşun Kalem’in bu sayısını kaçırmayın derim.

Cafer Öz’den tarihi bir roman: Kundakçı (*)

Kuşkusuz tarihi roman yazmak kolay bir iş değil. Sağlıklı kaynaklardan yararlanmak, bulguları yazın gücünün diliyle, anlatımıyla, kurgusuyla donatmak elbette beceri, ustalık ister.

Daha önce şiir çalışmaları, araştırmaları, romanlarıyla da tanıdığımız 1955 Akşehir doğumlu yazar Cafer Öz kendini “yasaklar ve günahlar dünyasında doğup özgürlüğü ve sevgiyi sonradan keşfetti” diye tanımlıyor. 2010 yılından bu yana romana yoğunlaşan, bu alanda birkaç roman yayımlayan Cafer Öz, bu kez Kundakçı’yla buluşturdu bizi.

Cafer Öz, milli mücadelede Seferihisar’ı konu alan romanın “3 yıllık bir çalışma”yla ortaya çıktığını söylüyor. Köyleri dolaşıp bilgi dolu büyükleri konuşturmuş. Onlarla güzel dostluklar kurmuş. “Hepsinde öyle bilgiler var ki gerçekten o bilgilerle donandım, doluluğa ulaştım” diyor.

Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer (şimdi İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı) bu romanla ilgili şunları yazmış: “Tarihi roman belki de dünyanın en saygın edebiyat türlerinden biridir. Bir yandan didaktik olmadan tarihsel bilgiyi öğrenmek bir yandan da duygu ve kurgunun yaratıcı hayal gücüyle buluşmak, ancak bu türle mümkündür.

Cafer Öz’ün ‘tarihi roman’ı ülkemizde eksikliği duyulan bu türün en güzel örneklerinden biridir.”

Roman kahramanı Ömer, yoksul bir ailenin çocuğu olarak 1889’da Konya Taşkent Balcılar köyünde doğmuş. Yetenekli, becerikli, zeki… Babasının da yeteneğini değerlendirmesi sonucu Taşkent’te demircilik sanatını öğrenir. Öğrenme tutkusu, el becerisi, onun yeni şeyler yapmasını sağlayacak, herkesin beğeniyle izlediği tüfek kundakçılığının da başlangıcı olacaktır.

Milli mücadelede Seferihisar’ın simgesi olur. Seferihisar halkı da bu savaşımın içindendir. “Rum ve Türk halkının emperyalizmin çıkar savaşında birbirine düşürüldüğü bu acı dönemde başarı, topraklarını işgalcilere karşı koruyan, ulusal duruş sergileyen bölge halkınındır.”

(*) Etki Y. Haziran 2018, 280 sayfa