Sakıncalı vatandaş (1)

Abone Ol
“mışıl mışıl uyurken” meclisten geçti.
Şimdi sırada ikinci tur görüşmeleri var.
Çoğumuz gibi ben de “nafile” ikinci tur olduğunu düşünüyorum ama ne yapalım bir kural yerine getirilmiş olacak.
Bu arada meclis kürsüsünün 15 bin avroluk mikrofonu hala kayıp.
30 yıl sonra birinin arşivinden “tarihi eser” diye çıkarsa şaşırmam.
Hafta sonuna kadar tamamlanan anayasa değişikliklerini okuma yazması olan bütün vatandaşların en azından “gözden geçirmeleri” gerekiyor.
Çünkü laf dönüp dolaşıp “halka soralım” noktasına geldiğinden sağdan soldan, “uyuşturucu” görevi yapan medyadan dinleyip “kafa karışıklığı” yaratacağımıza, en iyisi kendimizin okuması.
Hiç olmazsa fikrimiz olur.
Getirilen yeni düzenlemeler ile “padişahı” arayacağımız açık.
Çünkü onun bile “fren” mekanizması vardı.
Bu düzenlemede o bile yok.
Yokuş aşağı “son sürat” giden araç gibi olacağız. Hedefe daha erken mi varacağız, yoksa son sürat duvara mı toslayacağız orası çok önemli...

***
Anayasa değişikliğinin son anda mecliste takılması (hiç ihtimal vermiyorum) ya da referandum da halk tarafından “hayır” denilerek reddedilmesi, öyle görünüyor ki erken seçim tartışmasını da gündeme getirecek.
Ama asıl bir başka konu var ki, sürpriz olmayacak benim için.
Bildiğiniz gibi Türkiye'de seçimlerle ilgili kararları YSK, yani Yüksek Seçim Kurulu alıyor. Hangi siyasi parti katılacaktan tutun da, sandık düzenlemeleri ve kimlerin oy kullanabileceğine karar veriyor.
Dünyanın pek çok ülkesinde tartışma konusu olan ve bizim de zaman zaman tartıştığımız ama çok da gündemde yer tutmayan bir konu var.
O da bu referandumda kimlerin oy kullanacağı.
YSK'nın son seçimlerde aldığı karara göre, Türkiye'de silah altında olan er ve erbaşlar, askeriye adına okuyan öğrenciler ile hükümlüler oy kullanamıyor.
İlk ikisi yıllardır bilinen uygulamalar.
Üçüncüsü ise 15 Temmuz kalkışması sonucu tartışılacak bir kavram.
Nedir o?
Hükümlü...

***
Hukuk sistemimize göre, hakkında süren davanın sonuçlanması ile birlikte alacağı ceza “kesinleşen” kişiler artık birer hükümlüdür. Onun dışında davaları sürmekte olan ya da haklarında henüz dava açılmamakla birlikte soruşturma aşamasında “adli kontrol şartları uygulanan” kimseler ise tutukludur.
YSK kararlarına göre seçimlerde oy kullanamayacak olanlar hükümlülerdir.
Bu kararlara göre “tutuklular” oy kullanabilir.
Türkiye'nin son sekiz ayına bakacak olursak, artık “normal” hal olan OHAL uygulaması, ülkenin “darbe tehlikesi” atlatması ve bunu bir terör örgütünün yaratması gereğidir.
İktidar OHAL ile bazı “insan haklarını” da askıya almış ve bunu Birleşmiş Milletler'e bildirmiştir.
Sekiz ay içinde asker ve sivil yaklaşık 500 bin kişi hakkında soruşturma başlatılmış, bir kısmı tutuklanmış, bir kısmı işlerinden edilmiş, bir kısmı da henüz “soruşturma” aşamasındadır.
ByLock denen uygulamayı kullandığı ileri sürülen ve yeni ortaya çıkan “280 bin kişilik” yepyeni bir listeden söz edilmektedir.
İşte zurnanın zırt dediği yer de tam burasıdır.
İktidar, işlerinden uzaklaştırdığı, çoğunun pasaportuna, banka hesabına evine barkına işine el koyduğu “sakıncalı vatandaşına ve onların akrabalarına” oy kullandıracak mıdır?
Böyle bir değişikliğe “hayır” diyeceği çok da kehanet gerektirmeyen “sakıncalı” vatandaşlar, referandumda ne olacaktır?
Yaklaşık “3 milyona yakın” oydan bahsediyoruz.
Önemsiz değil...
Bu konuda iktidarın “hazırlığı” var mı?
Bunları da gelecek yazıda irdeleyelim...