Evde kal, Evde hayat var… gibi sözlerin, önerilerin sıkça kullanıldığını biliyoruz. Koronalı günlerde bu sözler, istekler, öneriler yayılırken, ev üzerine kurguladım bugünkü yazımı.

Odalar, balkonlar, duvarlar, masalar, kalemler, kâğıtlar, sandalyeler, halılar… Hepsi evin dostlarıdırlar.

Bir zamanlar özenle korunan boy boy radyolar vardı; şimdi boy boy televizyonlar… Bir zamanlar daktilolar da yazarın, şairin önemli eşyalarındandı. Şimdi çağın çılgın iletişim araçları olmazsa olmazımız.

Yazgıya boyun eğişin, küçük mutlulukların şairi Ziya Osman Saba’daki ev ve aile sevgisi, ruhsal ve duygusal yanıyla, yakınlığıyla Behçet Necatigil’de de duyumsatır kendini.

Ev, aile, yakın çevre… Behçet Necatigil’in adını öncelikli kılar.

Ev olgusu, evizleği şair Abdülkadir Budak’ın da çevrimindedir. Bana da gönderme inceliğinde bulunduğu, Yazılı Kâğıt Yayınları’ndan Ocak 2020’de çıkan “DalgınRüzgâr”ı (1978-2004) ve “İştahlıMakas”ı (2011-2020) ev yalnızlığımda gün gün okuyorum.

Can Yayınları’ndan 2002’de yayımladığı, toplu şiirlerine de kattığı “Ev Zamanı”ndayım şimdi.

Abdülkadir Budak, tam 50 yıldır şiirin içinde. İlk şiiri 1970’de Defne Dergisi’nde çıkmış. Lise öğrenciliğimin son yılında, (1966) şiirler yayımladığım dergiydi Defne.

Budak, şairliğinin yanında yayımladığı edebiyat dergileriyle de anılan, ilgi gören, saygı duyulan bir şair.

1976’da Ozanca ve Hakimiyet Sanat’ı, 2000 yılında Şiir Odası’nı çıkardı. 2007 yılından bu yana da Sincan İstasyonu’nu yayımlıyor.

Budak da “Meğer ne genişmiş evimiz bizim / Aradık, bulamadık birbirimizi” derken haklı. Evde ertelenmiş işleri de anımsatır gibi: okunacak dergiler, kitaplar, eksik kalan dosyalar, çalışılan şiirler, kitaplık düzenlemeleri, kahve hatırları, akşam üstü çay keyifleri… Çilingir sofraları da unutulmamalı.

“Ev Bağımlısı” şiirindeki şu dizelere de katılmamak olanaksız: “Seviyorduk evimizi, sevgimiz / Temeliydi, çatısıydı bu evin / Bize ne olduğunu kimse bilemez / Birlikte oturulur, kalkılır ayrı ayrı / Şehirler değişir sofra değişmez”

Söz şiire düşmüşken, ev halindeyken Budak’ın “Ev, Tanrı” şiirine de kulak kabartalım: “Tanrı bir yalnızlıktır, çoğalmak ister insanla / Ev bu yüzden benziyor olsa gerek Tanrı’ya”

Sina Akyol’dan koronalı dizeler

Bu kaygılı günlerde evle içli dışlıyken, yeni şiirler de yazılacak elbette. Şair dostum Sina Akyol’dan telefonla haberi aldım, yeni yazdığı bir şiiri banada iletti. Arkası gelecek sanırım hem Sina Akyol’dan, hem çok sayıda şair dosttan korona günleri şiirlerinin.

“Yüzyüze otururduk, çay içerdik. / Seni, çayı, oturmayı özledim. //-Neler olacak / - Bilmiyorum. / - Bil. / - Bilmek ne mümkün? / - Bu şiir nasıl bitecek? / - Bitmek nedir, / sürmek nedir, / onu da bilmiyorum. // Televizyonu / aynı şeyler söylüyor diye / kapattım. / Kendime döndüm, / aynı şeyler söyledim / ben bana. // Bahçeye çıktım / glayöllere bakındım / şaştım da kaldım / gülgillere. / Hepsini, hatta ayaklarımı / dahi suladım. // Ben eskiden / böyle yazmazdım şiiri.. / sanmam ki huyum değişti / ama değişti şiirim.

Yeni kitaplar

Yeni kitaplarda koronalı günlerde yaşama katıldı.

Ahmet Günbaş‘ın Bir Şiir Geçimi adlı deneme kitabı Klaros Yayınları’ndan, Hülya Deniz Ünal’ın şiir kitabı Leçe, Medakitap’tan; Nail Uyar’ın Meşeler Göverince öykü kitabı Kora Yayınları’ndan, Buket Işıkdoğan’ın şiir kitabı Göçebe Ruhlar Durağı Pagos’tan, Bülent Güldal’ın şiir kitabı Şehla Menekşe Kanguru yayınlarından çıktı.

Koronaya denk gelince dağıtımı yapılamadı yeni kitapların, okurla buluşması sağlanamadı. Ne ki sanal marketlerde satışı var.