Celal Vardar adını yıllar önce “Marifet” başlıklı şu kısa şiiriyle duymuştum:

Suya dokunmazmış

Sabuna dokunmazmış

Pise bak

Şiirle ilgilenen hemen herkesin bildiği gibi, 50'lerde “Pazar Postası” yöneticisi Muzaffer Erdost o dönemdeki genç ozanların şiir özelliğine “ikinci yeni” adını koymuştu. Sonradan, bunun “garip” şiirine tepki olarak doğduğu gerekçesiyle, ona da “birinci yeni” denilmiştir.

Burada hangisi hangisinden daha iyi ya da daha şiirsel gibi bir karşılaştırma yapacak değilim. Daha çok, şiir ve insan arasındaki ilişki açısından her ikisi üstüne kısa bir gözlemde bulunmakla yetineceğim (Not: Kolay ya da zor anlaşılması, şiirin niteliğini belirlemez, çünkü şiir, ille de bir iletişim aracı değildir).

İlk yaklaşımda denilebilir ki birinci yeni şiirleri, az okumuşundan çok okumuşuna hemen herkesin kolayca anlayıp sevebileceği, üstelik uzun süre bellekte tutabileceği bir söylem biçimidir. Toplumumuzun sıradan okuryazar kesimlerince ezberden okunabilmesi bundandır. İkinci yeniyse, tam tersine, en okumuşlarımızın bile “anlamak”ta zorlanacağı türdendir. Şiir değerlendirmesi ya da şiir tarihinde bu iki akımın karşılaştırılması önemli bir yer tutar.

Ama Celal Vardar’ın biricik kitabını hâlâ edinemedim. Bir süredir İzmir kitapçılarında “İKİ DAL” adlı şiir kitabını arıyordum, bulamadım. İster istemez İstanbul Beyazıt’taki Sahaflar Çarşısı olsaydı, kesin bulurdum diye düşündüm. Üniversite yıllarımın kitap ve kültür merkeziydi Sahaflar Çarşısı. Abartmak gibi olmasın, ama Türkçe ve yabancı dilden ne ararsanız, yok yoktu. En azından benim kısıtlı gereksinmelerim çerçevesinde… Yolum İstanbul’a düştüğünde, bir kez daha bakacağım. Ama ne yazık ki oranın da eski havası kalmamış. Ulu çınar yönünden çarşıya girdiğinizde, hemen solunuzda, 2008’de aramızdan ayrılan felsefeci, ozan, yazar, bilge insan Arslan Kaynardağ’ın Elif Kitabevi vardı ki kitapların eskileri gibi en yenilerini de orada bulurduk. Her neyse… Şimdilik, içimde ukde kalmasın diye, bu yazıda çok kısa olarak Celal Vardar’dan söz ettikten sonra, şiirlerinden yaptığım küçük bir seçkiyi sizlerle paylaşacağım.

Ozan 1916 Rumeli doğumlu, lise öğrenimini Edirne’de bitirdikten sonra Ankara’ya taşınır ve hep orada yaşar. Üniversite öğrenimine orada başlasa da bitiremez ve hep kamu görevlisi olarak çalışır… Garip şiirine benzer, kısa ve çarpıcı şiirler yazar. Bu şiirlerini Seçilmiş Hikayeler, Pazar Postası ve Dost dergilerinde yayımlar. Tek kitabı olan İKİ DAL’ı 1957’de Dost Yayınları'ndan çıkarmıştır. 2 Eylül 1991’de Ankara’da yaşamını yitirmiştir.

İşte ondan bulup seçtiğim birkaç şiir daha:

***

Yaz Gecesi: Uslu ol / Aklını başına devşir/ Delilik etme diyorsun/ Sen yanımda iken / Elim saçına değmişken

Acı: Kuru soğan kırdı / Acı / Gözleri yaşardı / Kırdı dizini oturdu / Kuru kuru ağladı

Akşam: Akşam oldu / Gün doğdu şairlere

İki Dal: Bir ulu çınarın / Ayrı iki dalı gibiyiz / Sen bir dal / Dalların en körpesi / Göklere yıldızlara yakın

Sabanca Gölü: Sana mı kalmış / Köpürüp dalgalanmak / Enin boyun ne / Akdeniz görse / Karadeniz görse / Ne der

Masal Gibi: Bundan böyle / “Havada turnam” türküsünü / En güzel / Mehmed Kemal söyler / Duymadınız mı?

***

“Canım bunlarda ne var, ben de yazarım” demeyin, siz de deneyin. Sanatta en yalını bulmak hiç de kolay olmasa gerek.