Karaburun’daki sokak hayvanları emekli tekniker Şule Baylan ve gönüllü arkadaşlarının çabasıyla artık karınları tok, sağlıklı ve huzurlu bir yaşam sürüyor

Engin YAVUZ / Röportaj - Emekli olduktan sonra huzur içinde yaşamak için sakin kasaba Karaburun’u seçen Şule Baylan, burada kendini sokak hayvanlarına adadı. Sokaklardaki canlıların daha koşullarda yaşamalarını sağlamak için gönüllü olarak çalışmaya başlayan Baylan, Hayvan Hakları Federasyonu ile dayanışma içinde, hayvansever arkadaşları ile birlikte sürdürdüğü mücadelenin sonunda Karaburun’da bir hayvan bakımevinin kurulmasını sağladı. Kısırlaştırma çalışmalarına öncülük etti. HAYTAP’ın basın sözcülüğü görevini de sürdüren Baylan ile Karaburun’da Nergis Kafe’de konuştuk.

Bize kendinizden söz eder misiniz?

İzmirliyim. Elektrik teknikeri olarak yıllarca Edirne’den Ardahan’a kadar Türkiye’nin bütün köşelerine, illerine, ilçelerine, kasabalarına gittim. Karaburun’a da gelmiştim. Burası içimde yer etti. Ülkemin en güzel köşelerinden biriydi. Bundan 10 yıl önce emekli oldum ve hemen Karaburun’a yerleştim. Burada bahçeli bir eve yerleştim, sakin ve huzurlu bir yaşam sürüyorum.

ZEHİRLİYORLARDI

Sokak hayvanları için mücadeleye nasıl başladınız?

26 yaşına kadar kedi ve köpek gördüğümde korkardım, yürürken sokak değiştirirdim. Zamanla bu korkumu yendim. Küçük bir köpeğe dokunarak alıştım hayvanlara. Artık evimde, sevgisini karşılıksız veren o canlılarla yaşıyorum. Yürümekte zorlanan hayvanlarla ilgileniyorum, felçli köpekleri rehabilitasyonla yürütüyorum. Herkes gibi ben de sokaklardaki canlıların yaşamlarını ne zor şartlar altında sürdürdüklerinin farkındaydım. Karaburun’a ilk geldiğimde o dönemki belediye köpekleri zehirleyerek aklınca ortalığı temizliyordu ve hayvan hakları ile ilgili hiçbir çalışma yoktu. Belediyede veteriner vardı görevini yapmıyordu. Can dostlarımıza daha iyi yaşam koşullarının sağlanması için mücadeleye başladım. Eylem-Söylem grubu kurduk. Kısırlaştırma operasyonu için öncü olduk, sokak hayvanlarını kısırlaştırmaya başladık. Bu grubun çalışmaları sırasında yolumuz Hayvan Hakları Federasyonu ile kesişti. Mücadeleyi birlikte sürdürmeye başladık. Şimdi HAYTAP’ın basın sözcülüğünü yapıyorum.
Serdar Yasa Karaburun Belediye Başkanlığı’na seçilince hayvan haklarına saygılı bir sürece girildi. Yasa’nın döneminde Fethiye’den tam teçhizatlı bir kısırlaştırma ekibi geldi, toplu kısırlaştırma yaptık. Sözleşmeli veteriner hekim vardı. İki kişi tedavi ve kısırlaştırma çalışmalarına devam ettik. Sonradan Karaburun ve 13 köyüne hizmet etmek üzere belediyeye kadrolu veteriner alındı. Karaburun’un yakın çevresindeki arazilerin büyük kısmı SİT alanıydı. Başkan Yasa’nın girişimiyle Mal Müdürlüğü’nden arazi aldık, bu araziye Karaburun’un ilk bakımevini kurduk. Birçok sokak hayvanını bakımevine yerleştirdik. Sürekli olarak bakımlarını, tedavilerini yapmaya başladık, beslenmelerini sağladık. Ama yaz tatilinde yanlarında köpeklerle ilçeye gelen ve giderken bu hayvanlarını terk edenler yüzünden bakımevine almak zorunda olduğumuz hayvan sayısı sürekli artıyor.



Hayvanlarla ilgili yasalar uygulanıyor mu ülkemizde?

5199 sayısı Hayvanları Koruma Kanunun gereği olarak belediyelere bir görev verilmiş. Kısırlaştır, aşıla, yaşat deniyor. Ama yerel yönetimler görevlerini yapmıyor. Çünkü cezası yok. Sokak hayvanlarına ve diğer canlılara eziyetin önlenmesi için TBMM’ye yasa taslağı hazırlayıp verdik. Sorumluluklarını yerine getirmeyen yerel yönetimlerin cezalandırılmalarını istiyoruz. Hiçbir kurum hayvan bahçesi açmamalı. Hiçbir hayvan yaşadığı doğa parçasından koparılmamalı. Hayvan istismarına çok ağır cezalar verilmeli.

Hayvan Bakımevi’ni tanıtır mısınız bize?

Karaburun Hayvan Bakımevi bir sığınma evi gibi. Kontrol altında tuttuğumuz 6-7 saldırgan var. Tedavi altında olanlar ve yavrular da burada kalıyor. Agresifleri, gözleri görmeyenleri, güçten düşenleri ve yaşlıları da bu bakımevinde konuk ediyoruz.

HAYTAP’TAN SONRA

Sokak hayvanlarının yaşama koşulları değişti mi son yıllarda?

Hayvan hakları için mücadeleyi HAYTAP’dan önce ve HAYTAP’tan sonra diyerek değerlendirmek gerekiyor. Hayvan Hakları Federasyonu bu konuda kısa sürede farkındalık yarattı, yaratmaya devam ediyor. Kısa film gösterimleri yapıyoruz, okullarda çocuklara bu konuda eğitim veriyoruz, büyük firmalarla birlikte projeler geliştiriyoruz. Marketlerde bazı ürünlerin satışlarından elde edilen gelir sokak hayvanları için ayrılıyor. Migros, raflardan indirdiği bazı yiyecekleri sokak hayvanlarının beslenmesi için HAYTAP ekiplerine teslim ediyor… TV dizilerinde ya da filmlerde bir hayvan kullanılacaksa, denetleyici olarak gidiyoruz, şartların uygun olup olmadığına bakıyoruz, uygunsa onay veriyoruz. Çiçek Sepeti ile işbirliğimiz var. Ortak projelerimizden elde edilen gelirle HAYTAP adına malzeme, ameliyat masası, ultrason cihazları alıyoruz. CK Akdeniz firması ile yaptığımız anlaşma sonucunda firma, tam donanımlı kliniklerde tedavi edilen sokak hayvanların tedavi bedellerini ödüyor. Berrak Turşu firması bize destek oluyor. Her kavanoz turşu satışından 1 lira sokak hayvanları için ayrılıyor. Bizim bütün amacımız sokak hayvanlarının daha huzurlu, daha sağlıklı yaşamaları…

Grubunuza KEÇİ adını koymak nereden aklınıza geldi?

Hayvanları koruma derneği gibi tanımlamaları aşağılayıcı buluyoruz. KEÇİ’nin açılımı Karaburun Evsiz Canları İçin… Bu konuda çalışma yapan diğer gruplar da birçok canlı türünden benzer isimler seçiyorlar kendilerine. Orkinos var, yılan var, kelebek var.

Sürdürdüğünüz etkili mücadele ile hedefe varacağınıza inanıyor musunuz?

Hedefe varabileceğimize inanmıyorum. Çünkü hala ölü hayvanların yenildiği bir dünyada yaşıyoruz. Mücadelemiz yetmeyecek ama biz insanları bilinçlendirmeye devam ediyoruz. Bu konuda duyarlılık yavaş yavaş artıyor. Bu arada sokak canlıları ile ilgili sürdürülen mücadeleler büyük sektörün de oluşmasına neden oldu. Hayvan satışları, petshoplar, veterinerlik hizmetleri, aksesuar satışları büyük bir rant yarattı. Sistem bir şekilde kışkırtılıyor. Ama ortaya çıkan sonuç şöyle; kedi ve köpekleri sevin, diğerlerini yeyin. Eğer mezbahaların duvarları camdan olsaydı inanıyorum ki insanoğlu et yemekten vazgeçerdi. Toplumu et yerine başka ürünleri yemeleri konusunda bilinçlendirmek için uğraşıyoruz. Ama vegan ürünler çok pahalı ve ulaşılması zor. Marketlerde vegan stantlar açılmalı. İnek sütü içilmesin. Çünkü Avrupa’da süt verimi artsın diye inekleri sürekli suni olarak dölleyip verimi arttırmaya çalışıyorlar, danaları da hemen kesiyorlar. Oysa soyanın sütü var, bademin sütü var. Soyadan döner, lahmacun yapılıyor.

Yerel yönetimlerden destek görüyor musunuz?

Eğitimler ve mücadelemizin sonunda olayın biraz farkına vardılar. Özellikle İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden çok destek alıyoruz. Sokak hayvanları için yeni projeler hazırlıyorlar ve bu konu için ayrılmış bütçeleri de var. Konak Belediyesi görevini tam anlamıyla yapmıyor. İki hasta köpeği buradan aldıramadık örneğin. Yardımcı olmadılar. Karabağlar Belediyesi bu konuda çok iyi ve çok ileride… Başkan Muhittin Selvitopu, her zaman halkın sağlığı ve esenliğinin hayvanların sağlığını korumaktan geçtiğini savunur. Karşıyaka Belediyesi de bu konuda iyiniyetle çaba gösteriyor. Ben aynı zamanda İzmir Valiliği İl Hayvan Koruma Kurulu üyesiyim. Yeni valimiz bakımevi yaptıran ilk vali olarak biliniyor. Yakında sokak hayvanları için mobil klinik yaptıracak.