Fransa’da düzenlenen yarışmada beş ödül birden alarak adını uluslararası platformda duyuran İzmirli genç fotoğraf sanatçısı Haluk Baysal, iki yıl önce yerleştiği Sidney’de sinema filmi hedefi için çalışıyor.

Haluk Baysal üç yıl önce Avrupa'nın en büyük ve en prestijli fotoğraf yarışması "PX3 Prix De La Photographie Paris”de beş ödüle birden değer görülmüş ve bu sayede uluslararası alanda adını duyurmuştu. Koç Üniversitesi’nde ekonomi eğitimi alan, iki yıl önce yerleştiği Avustralya Sidney’de freelance fotoğrafçılık ve video yapımcılığı yapan Baysal’ın hedefinde sinema filmi var.

Fotoğraf merakın ne zaman başladı?

Biraz şans eseri diyebilirim. Koç Üniversitesi’nde Ekonomi okuyordum. İkinci sene derslerini alıp bir tane de şirket stajı yaptıktan sonra devam etmemeye karar verdim. Mimarlık mı okusam, okulu mu bıraksam gibi birbiriyle alakasız bir sürü düşüncem vardı. O dönemde çok fazla okuyup yazıyordum. Kuzenim de kısa bir belgesel çekmişti. Onun tavsiyesiyle İstanbul’da bir film okuluna başladım ve öğrenci işi kısa filmler çektim. Özetle sinema filmi yapmak istiyordum. Bazen gittiğim yerlerde fotoğraflar çekiyordum ama profesyonel olarak yapmayı hiç düşünmemiştim. Daha sonra okulda bir arkadaşım bana bir firma için fotoğrafçı aradıklarını, tanıdığım biri olup olmadığını sordu. Ben de onlara çektiğim fotoğrafları gösterdim ve ilk işimi o şekilde aldım.



Objektiften görünen sana neler hissettiriyor? Olanı mı çekiyorsun, kompozisyon mu hazırlıyorsun?

Kendini çok fazla eleştiren ve mükemmelliyetçi biri olduğum için yaptığım işleri çok nadir beğeniyorum. Bu özelliğimi son zamanlarda biraz değiştirmeye çalışıyorum çünkü yaptığınız şeylerin çoğunun yarım kalmasına neden oluyor. En sevdiğim fotoğraflar anısı olanlar. Genelde konsepti de önceden oluşturmayı istiyorum. Tabii projeye ve çalıştığım kişilere göre de değişkenlik gösteren bir durum. Çoğu işte zaten belirli bir konsept oluyor ona göre çalışıyoruz.

‘Gezmek üzerine bir yaşam formu yaratmaya çalıştım, bu doğrultuda uğraş edinmek istedim’ diyorsun. Hedeflerine ne kadar ulaştın?

Evet zamanında öyle bir şey demiştim, ailem ve arkadaşlarım bol bol tiye almıştı o sözümü... Bugünlerde pek gezdiğim söylenemez fakat şikayetçi de değilim. Bir şey sürekli hale gelince anlamını yitiriyor. Bazen farklı şehirlerden veya ülkelerden işler alıyorum, onlar hoşuma gidiyor.

Şimdiye kadar hangi ülkelerde bulundun? Hangi projelere imza attın?

Üniversite’de iken Amerika, Avustralya ve İsveç’te okuma şansım olmuştu. O dönemlerde kısa filmler ve kişisel fotoğraf projeleriyle uğraşmıştım. Mezun olurken de Şırnak’ta bir belgesel projesi için bulunmuştum. Bir de geçen senelerde Minus 37 isimli online dergi aracılığıyla Rusya’daki bir festivale gittim. Hepsi çok farklı ve bende iz bırakan işler oldu.



Gezip görmenin kişiliğine katkıları neler oldu?

Farklı yaşamları ve düşünceleri karşılaştırma fırsatı... Aslında hiçbir ideolojinin ve kültürün birbirinden üstün olmadığının farkına varmak. Kimsenin Türkiye’nin üzerinde sürekli oyunlar oynamadığını anlamak!

İki yıl önce Sidney’e taşındın, neden?

Görsel sanatlarla ilgili bir meslek yapıyorsanız İstanbul’da yaşamak neredeyse zorunlu gibi. Ben İstanbul aşığı biri değilim. Potansiyeli çok kötü harcanmış bir şehir. Daha önce Sidney’de bir süre yaşamıştım ve İngilizce konuşulan şehirler arasından bana en yakın olanı geldi. Bir de o dönemde 1 senelik çalışma vizesi veriyorlardı. Uzak olmasından da rahatsız değilim. Ayrıca çalıştığım dergiyle ilişkili bir start up projem vardı. Buraya gelmeden 5 ay boyunca ona çalıştım ve Sidney’in doğru bir yer olacağını düşündüm.

Farklı bir kültüre alışmanın zorluğunu yaşadın mı?

Pek fazla yaşamadım. Türkiye’de en çok özlediğim şey mizah.

Türkiye ile Avustralya arasında bir karşılaştırma yaparsan avantaj ve dezavantajların neler oldu?

Türkiye çok daha iyi bildiğim bir yer, arkadaşlarım ve tanıdıklarım var bu yüzden zaman ve efektiflik açısından farklı olurdu. Özellikle benim işimde -freelance olarak çalışıyorum- tanıdıkların çok etkisi oluyor. İşler genelde internet dünyasında gerçekleşiyor. Beni görünce “kim bu Haluk?’’, “İngilizcesi iyi midir?” , “Anlaşabilir miyiz?” diye düşünüyor. Şimdilerde daha rahatım çünkü burada yaptığım çalışmalar da var web sitemde. Ülkedeki işleyişi bilmemek de zorlayabiliyor. Örnek olarak burada birkaç kez mahkemeye gitmek zorunda kaldım. Oturup günlerce yasaları okudum ve davaya hazırlandım. Her şeye sıfırdan başlamak ve işleyişe hakim olmamak çok yorucu oluyor ve asıl yapmak istediğiniz şeylerden çok uzaklaşıyorsunuz. Bir de yabancı olmanın eksisi oluyor doğal olarak. Irkçı bir yaklaşım olarak değil fakat yerli ve kültürü daha iyi bilen biriyle çalışmak doğal olarak daha mantıklı geliyor işverenlere. Türk olmak da batılı ülkelerde genelde dezavantaj.
Avustralya’nın avantajı olarak da şunları söylebilirim. Buraya geldiğimde ekipman anlamında oldukça zayıftım fakat şu an oldukça iyi bir ekipmana sahibim. Türkiye’de bu mümkün olmazdı. Şimdi yedek olarak kullandığım kamerayı alabilmem için aylarca çalışmam gerekirdi. Ayrıca Sidney oldukça kozmopolit bir şehir.



Avustralya için neden “fırsatlar ülkesi’ denir?

Ben tam olarak fırsatlar ülkesi olduğunu düşünmüyorum. Onun yerine adil/ makul bir ülke diyebilirim. Çoğu sektörde iş bulmak ve yaşam kurmak mümkün, fakat yaşam giderleri ve vergiler de oldukça yüksek.

Fotoğraf çekerek para kazanabiliyor musun?

Evet, bu bana çok soruluyor nedense o kadar aykırı bir meslek değil ama insanlara fotoğraf çekerek para kazanmak anlaşılmaz geliyor. Tabii öncelikli amacınız para kazanmaksa uygun bir meslek değil. Fotoğraf dışında video yapımcılığı da yapıyorum. İkisini birleştirdiğim bir prodüksiyon şirketim var.

Yurtdışında çalışmayı ya da hayat kurmayı hayal eden genç arkadaşlarına tavsiyelerin neler olur?

Gözlerinde büyütmesinler. Her mesleği yurt dışında yapmak mümkün değil, fakat biraz zorlanmayı ve farklı işler yapmayı göze alıyorlarsa istedikleri ülkede yaşayabilirler. Özellikle Avustralya’ya en azından öğrenci olarak gelip çalışmak mümkün. Sonuçta dönmek isterlerse her zaman dönebilirler.

su-spor

Ünlü olmak istemem özgürlüğüme düşkünüm


Mert Alaş, İngilizce'sini geliştirmek için gittiği İngiltere’de yıllar içinde dünya starlarının vazgeçemediği bir moda fotoğrafçısı oldu? Haluk Baysal'ın da böyle bir ideali var mı?

Kişisel olarak değil, fakat dünya ve insanlık adına olumlu işler yapan biri olmak isterim. Kişisel olarak da daha fazla sinema yapmak istiyorum. Ünlü olmayı istemem çünkü özgürlüğüne düşkün bir insanım.

Ödüllü bir fotoğraf sanatçısısın, şimdilerde katılmayı planlandığın yarışma ya da yarışmalar var mı?

Ödül almak güzel bir duygu. İşin güzel sanatlar kısmından daha çok ticari kısmına yönelmem gerekti. Bitirmek üzere olduğum bir kısa film var. Onu bazı festivallere yollamayı planlıyorum.