Gencecik evlatlarını trafik canavarına kurban veren Aşçılar ailesi için o günden sonra kabus dolu günler başladı. Baba Osman Aşçılar adalet peşinde koştu, toplumun kabullenişine isyan etti. Yasaların değiştirilmesi, trafikte işlenen suçlara ağır cezalar verilmesi için kampanyalar yürüttü.

Bir dedektif gibi çalışan Osman Aşçılar, yasalardaki boşlukları buldu, adaletin işleyişindeki aksaklıkları her ortamda dile getirdi verdiği hukuk mücadelesini bir sosyal sorumluluk projesine dönüştürmek için varını yoğunu ortaya koydu.

9 Eylül Gazetesi, kamuoyu vicdanında kanayan bir yara olan trafik terörü konusunu Osman Aşcılar'ın mücadelesi örneğinden yola çıkarak gündeme getiriyor. 4 gün sürecek yazı dizimizde ülkemizde her yıl binlerce yurttaşımızın hayatını kaybetmesine, onbinlercesinin sakat kalmasına, yaralanmasına yol açan trafik terörünün önünün neden alınamadığına Bora Aşçılar örneğinden ve baba Osman Aşçılar'ın mücadelesinden yola çıkarak ışık tutmaya çalıştık.

İzmir’de özel bir lisede 2’inci sınıf öğrencisi 16 yaşındaki Bora Aşçılar, 24 Mart 2017 tarihinde Göztepe’deki Mustafa Kemal Sahil Bulvarı’nda yolun karşısına geçmek istediği sırada Mehmet Emrah Kurtoğlu, (44) isimli sürücünün kullandığı aracın çarpması sonucunda yaşamını yitirdi. Kazadan sonra gözaltına alınan Kurtoğlu’nun 1,03 promil alkollü olduğu belirlendi. Bilirkişinin tuttuğu raporda, Bora’nın asli kusurlu bulunması üzerine, mahkeme, sanığı adli kontrol şartıyla serbest bıraktı. Olayın ardından, açılan dava sonucunun kararı ise 2 yıl sonra 21 Mayıs 2019’ta belli oldu. Hakim, sanığa ‘bilinçli taksirle ölüme neden olma’ suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezası verirken, kazayı alkollü halde yapmasından dolayı cezasını 3 yıl 4 aya çıkardı. Sanığa iyi hali indirimi uygulayan hakim, cezasını 2 yıl 9 ay 10 güne indirerek, cezası süresince ehliyetine de el konulmasına, cezasının paraya çevrilmesine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar vererek duruşmayı sonlandırdı.

Karar kamuoyunda tepkiye yol açarken Bora Aşçılar’ın babası Osman Aşçılar, olayın kaza değil cinayet olduğunu belirterek, sanığa verilen cezaya itiraz etti. Konu ile ilgili konuşan acılı baba Osman Aşçılar, kaza gününden bu yana yaşananları ve mücadelesini 9 Eylül Gazetesi'ne anlattı.

Kazayı anlatır mısınız?

Oğlum, Bora Aşçılar, 24 Mart 2017 tarihinde, uzun yıllardan beri müzik eğitimi aldığı Müzik Merkezi’nden saat 19.50’de solfej dersinden çıktıktan sonra Mustafa Kemal Sahil Bulvarı’nın deniz tarafına yürüyüş yapmak için karşıdan karşıya geçmek istemiş. Oğlum, bulvarın karşı tarafından 6 şeritli yolun 5 şeridini kontrollü olarak geçmiştir. Karşıdan karşıya geçmesini tamamlamak üzere iken ve yolun son şeridine geldiğinde, Mehmet Kurtoğlu’nun kullandığı 35 FJ 646 plakalı otomobil önünde ve sol bölümünde bulunan araçları sollayamadığı için, Mustafa Kemal Sahil Bulvarı’nın orta şeridin de seyir ederken, sağ şeridi hiçbir şekilde kontrol etmeden ve aşırı bir süratle sağlama yaparak, karşıdan karşıya geçme eylemi tamamlamaya çalışan Bora’ya çarparak, ölümüne neden olmuştur.

Aşırı bir sürat yaparak dediniz. Bora’ya çarpan sürücünün sürat hızının kaç olduğunu biliyor musunuz?

Sanık, hızının 40 km olduğunu söylüyor. Ancak, araçta oluşan hasarlara bakıldığı zaman, bu hızın 40 km olmadığını anlıyoruz.

Oluşan hasarlardan bahsedebilir misiniz?

Olay yerinde çekilen fotoğraflardan süratın 40 km olmadığı anlaşılıyor. Fotoğraflar incelendiğinde, aracın ön tavan yatay direğinde, Bora’nın kafa darbesi ile oluşan deformasyon açıkça görülüyor. Daha sonra, aracın, Bora’ya şiddetle çarpmasından dolayı, motor kaputunda oluşan hasar fotoğrafta görünüyor. Ayrıca aracın tavanında üçgen şeklinde kırılma ve aracın üzerinden savrulduğu sırada ayak ve topuğunun veya dirseğinin oluşturduğu hasarlar net bir şekilde görülüyor. Sürücü, Bora’ya çarptıktan sonra, Göztepe Üst Geçide kadar devam ediyor. Hiçbir fren tedbirine başvurmadığı için aracı ile 130 metre yol kat ediyor. Daha sonra kaza noktasına geri dönmek için geri geri giderek, ön lastiğin refüj yanında bulunan düşük bankete girmesi sonucunda aracının ön ve sağ ve arka lastiklerinin patlattığı da kaza yerinde fotoğraf çekimlerinde görülüyor. Fakat, sanık lastik patlamalarını fren yaptığı için patladığını öne sürüyor. Bu kesinlikle imkansız.

Neden imkansız?

Çünkü aracın lastikleri ABS sistemine sahip. Bunu araştırdım. Yani ABS Fren Sistemine sahip olan bir lastiğinin izinin görünmediği sonucuna ulaştım. Ancak, yüksek sürat ile gittiğin zaman fren izi gözükebilir. Bir başka örnek ise, Bora’nın çarpma kuvveti ile aracın ön camı darbe alıyor. Bu örneklere bakıldığı zaman, 40 kilometre ile giden bir aracın uğrayacağı hasarlar değil.

Bölgede, Mobese kameralarının olacağını varsayıyorum. Bu kameraları incelemediniz mi ?

Çok basitçe anlatmam gerekirse, Göztepe Üst Geçiti’nin bir tarafında, büyükşehirin kamerası, diğer tarafında ise, mobese kamerası var. Büyükşehir belediyesinin kameraları ise kayıt yapmıyor. Buradaki Mobese kameraları da tramvay inşaatı dolayısıyla, devreye alınmadığını öğrendik. Yolun karşı tarafında kafeler mevcut. Kafelerin hiçbirinde kamera mevcut değil. Olayı gören kişilere sorduğumuzda ise, tüm ifadelerin aracın aşırı süratle gittiğini kanıtlar nitelikte olduğunu gördük.

Genelde, inşaat çalışmalarının olduğu caddelerde, araçlar uyması için bölgeye hız limitleri konuluyor. Sanığın söylediği 40 km, sürülerin uyması gereken bölgedeki hız limiti olabilir mi?

Olamaz. Çünkü, yaptığım araştırmalar sonucunda, 24 Mart 2017 tarihinde Mustafa Kemal Sahil Bulvarı’nda tramvay inşaatı nedeniyle, kazanın olduğu tarihte ve kazanın meydana geldiği yerde hız limiti 30 km uyarı levhası bulunduğu sonucuna ulaştım. Bu durumda sanığın bölgedeki hız limitine de uymadığı da ortaya çıkıyor.

Trafik polislerinin yapmış olduğu alkol testinde, sanık 1,03 promil alkollü tespit edildi ve yanında 4 yaşında kız çocuğu olduğu da kayıtlara geçmiş durumunda. Doğru mudur?

Evet. Hem alkollüydü hem de Bora’ya çarptığı anda elinde telefon vardı. Bu bilgiyi mahkemede de söyledim. Kaza tam 19.59’ta gerçekleşti. O sırada, Whatsapp üzerinden bir görüşme yaptığını buldum. Üstelik arka koltukta, çocuk koltuğu olmamasına rağmen 4 yaşındaki evlatlık aldığı kız çocuğu oturuyordu. Ortada bir ölüm olayının olmadığını düşündüğümüzde bile tüm bu saydıklarımız birer suçtur. Kazanın ardından, yine bir telefon görüşmesi gerçekleştiriyor. Eşini çağırıyor, eşi gelip çocuğunu alıyor.

Az önce, aracın ön camında hasarların oluştuğunu söylediniz. Kendisinde ve kızında herhangi yaralanma olmadı mı?

Görgü tanıklarının söylediklerine göre, kızının eşine vermesi, kızının yaralı olduğunu doğruluyor. Kız çocuğunun olay yerinden annesi tarafından kaçırılması ve olay yerinden uzaklaştırılmasını, kızını yaralanmasının Kaza Tespit Tutanağı’na geçmemesi için mi yaptı? diye aklıma bir soru geliyor. Şayet sürücü, meydana gelen kazada, 1 ölü 1 yaralının olması durumunda Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanacağını bildiği için mi kızını olay yerinden uzaklaştırmak istedi? Bu da aklıma gelen bir diğer soru.

Sanık, Mehmet Emrah Kurtoğlu’nun kaza sonrasında eşi ile telefonda konuştuğunu söylediniz. Peki çarpma sonrası oğlunuzun yanına gidip bakmadı mı? Ambulans çağırmadı mı?

Kendi verdiği ifadeye göre, ‘Hemen aracı durdurarak, yerde yatan şahsa yardımcı oldum’ diyor. Fakat kaza sonrası, hem olay yerinden uzaklaşıp geri dönmüştür. Hem de ilk önce oğluma yardımcı olmak yerine, eşini arayarak telefon görüşmesi yapıyor. Yaşanılan bir kaza değildir. Bir cinayettir.

YARIN: Acılı babanın tutanak isyanı