Laura Balkır: O zamanlar cep telefonu yoktu. Sürekli fotoğraf çekerdim. Çeşme'de tatilde, Bostanlı'da evimizde. Türkiye'nin düşündüğü gibi bir yer olmadığını görmesi için posta yoluyla zarflar dolusu fotoğraf gönderirdim.

İsviçre'li yazar Johanna Spyri'nin kitabından uyarlanan ve 1974 yılında yayınlanan Heidi çizgi filmini hatırlar mısınız? Heidi, İsviçre'nin bir dağ köyünde dedesiyle yaşayan 8 yaşında mutlu ve konuşkan bir çocuktur. Heidi yakın arkadaşları Peter ve Clara ile bazen üzücü bazen de neşeli maceralar yaşar. İşte Laura Balkır'ın çocukluğu'da Romanya'da böyle bir çiftlikte geçiyor. Ailenin tek çocuğu olan Laura, mühendis olan anne ve babasının etkisiyle elektronik mühendisliği okusa da içindeki maceracı ruh onu İzmir'e kadar getiriyor. Çocukluğu komünist rejimde geçen Laura, ailenin tek çocuğu olduğu için ailesinin hiçbir yurtdışı gezisine katılamıyor. İçindeki bu özlem üniversiteyi bitirdikten sonra Romanya'nın İstanbul Başkonsolosluğu'nda bulduğu işle sona eriyor. Konsoloslukta çalşırken birgün yolu İzmir'e düşen Laura'nın hayatı tamamen değişiyor. Evlenen ve İzmir'e yerleşen Laura Balkır, 10 yıl önce eşinde ayrılmış olmasına rağmen bu kenti ve ülkeyi o kadar seviyor ki ülkesine dönmeyi düşünmüyor. Laura Balkır ile, renkli yaşam öyküsünü, Romanya'yı ve İzmir'i konuştuk.

laura-balkir

Kısaca Laura Balkır'ı tanıyabilir miyiz?
Romanya'da doğdum. Küçük bir şehirde ailemize ait çiftlikte büyüdüm. Ailemin tek çocuğuyum. Eğitim hayatımın tamamı Romanya'da geçti. Üniversitede Elektronik Mühendisliği okudum. Ama hiçbir zaman o işi yapmadım.

Çiftlikte büyümek keyifli miydi?
Çok keyifliydi. Benim küçüklüğümde hem tarım hem hayvancılık yapıyorlardı. Meyve ağaçlarımız, üzüm bağlarımız, büyükbaş hayvanlarımız vardı. O zamanlar anneannem ve dedem işin başındaydı. Babam vefat ettikten sonra ise annem sıksık benim yanıma gelip gitmeye başladığı için sadece tarımsal üretime yöneldiler.

Elektronik Mühendisliği'ni kendi isteğinizle mi seçtiniz?
Ailem nedeniyle seçtim. Ben aslında güzel sanatlar okumak istemiştim. Dekorasyona ve modaya ilgim vardı. Annem de babam da inşaat mühendisiydi. Küçük bir kasabada yaşadığımız için herkes, ailem de dahil, benim mühendislik alanında bir meslek seçmem yönünde telkinlerde bulunuyordu. Üniversiteye çok zor girildiği için de hiç riske girmek istemedim. Küçük bir yerde yaşadığım, ailenin tek çocuğu olduğum, geniş imkanlara sahip olduğum için üniversiteyi kazanamama lüksüm yoktu. Anne-baba mesleğinin bir yan alanını seçtim. Annem sınava hazırlanmam için çok yardımcı oldu. Kazandım, okudum ama hiçbir zaman sevmedim. Çünkü fabrikada çalışmam gerekiyordu ve fabrika hayatını sevmiyordum. Hep Romanya dışındaki ülkeleri merak ediyordum. Çocukluğum komünizm rejinde geçti. Ailem yurtdışına çıktığında, tek çocuk olduğum için benim çıkışıma izin verilmiyordu. Bu bende hep bir uhde olmuştu. Başka ülkeleri merak ediyordum.

Türkiye'ye ilk ne zaman geldiniz?
Üniveriteyi bitirdikten sonra İstanbul'a çalışmaya geldim. Annemin kuzeni İstanbul'da Romanya konsolosluğunda çalışıyordu. Onun vasıtasıyla konsoloslukta iş buldum. Sonra İzmir'deki Romanya konsolosluğunun açılışı için İzmir'e geldiğimde eşimle tanıştım. Çok kısa bir süre içinde bana evlenme teklif etti. Ben bile bu kadar hızlı bir teklif beklemiyordum. Annem Türkiye'de bir müslümanla evlenmemi istemiyordu. Müslüman bir ülkede evlenirsem başımı kapatacağımı düşünüyordu. O zamanlar henüz Türkiye'ye gelmemişlerdi ve batıdan bakınca Türkiye için öyle bir algı vardı. Ailemin karşı çıkmasına rağmen evlendim ve İzmir'e yerleştim.

Ailenizle aranız açıldı mı?
Annem düğünüme gelmedi. Teyzem gelmişti. Annem, bir tane kızım var onu da niye kapatayım diyordu. O zamanlar cep telefonu yoktu. Sürekli fotoğraf çekerdim. Çeşme'de tatilde, Bostanlı'da evimizde. Türkiye'nin düşündüğü gibi bir yer olmadığını görmesi için posta yoluyla zarflar dolusu fotoğraf gönderirdim. Annem düğünden 6 ay sonra geldi İzmir'e. Şuan Türkiye'ye hayran, İzmir'e tapıyor, gitmek istemiyor.

Türkiye'ye alışmak kolay oldu mu?
Çok tuhafıma giden bir şey vardı. Mesela, alışverişe gittiğimde hemen bir bayan yanıma gelip başımda bekliyordu. Sanki hırsızlık yapacakmışım da beni gözetliyormuş gibi geliyordu. Kendimi kötü hissederdim ve utanıp hiçbir şey almadan çıkardım. Biz Romanya'da böyle ilgiye alışık değildik. Ama artık o ilgiyi istiyorum. Trafik de çok zorlanmıştım. Kimse durmuyor. Yayanın dikkatli olması gerekiyor. Ama buna da alıştım. İzmir'de gece 12-1'e kadar herkes sahilde dolanıyor. Her yer cıvıl cıvıl. Hatta, hiç unutmuyorum, çocuklarım küçüktü, annem onları sahilde gezdiriyordu. Çocuklar nasıl bu saatte sokakta olabilir diyordu. Romanya'da 7'den sonra sokağa çıkmazdık, 8'de de yatardık.

İş hayatına ne zaman atıldınız?
Boşandıktan sonra başladı. Boşanmadan önce tercümanlık yapıyordum. İzmir'de konsoloslukta yeminli tercümandım. Freelance olarak simültane tercümanlık yapıyordum. Boşandıktan sonra, iş hayatım daha yoğun oldu. İki çocuğum var ve çalışmam gerekiyordu. Velayetleri bana ait. Annem yanıma gelmişti. Ben dışarıda erkek rolünü üstlenmiştim annem çocuklara bakıyordu. Erdoğan Tözge, birgün gelip bana gel birlikte su arıtma işi yapalım dedi. Ben, hiç anlamam dedim. Boşver ben de anlamıyorum zaten dedi. Anlayan elemanlar alıp işi yürütürüz, birlikte kuralım şirketi dedi. İtalyan bir su arıtma firmasının Türkiye distüribütörlüğünü aldık. Sonra işten anlayanları işe aldık. İzmirdeki ilk Folkart evlerinin arıtmasını biz yaptık. Birçok otelin, konutun, kurumun arıtmasını yaptık. Bu arada turizm sektöründe de iş yapıyordum. Yurtdışına gitmek isteyenlerin vize işlerini takip ediyordum. Bir taraftan da tercümanlık yapıyordum.

Sonra turizm işine yöneliyorsunuz sanırım.
Erdoğan bey birgün benim masamda pasaportları görünce, 'sen turizmde arıtmadan daha fazla kazanıyorsun' diye espri yapmıştı. Ben de, hadi o zaman turizm işine girelim dedim. Ve birlikte turizm şirketi kurduk. Arıtma işi de bir taraftan devam ediyordu. Bir müddet Ekselans Turizm olarak çalışmaya devam ettik. Erdoğan bey iş hayatından çekildikten sonra da ben bu işi devam ettirdim. Turizm ile birlikte yurtdışı yatırım danışmanlığı da yapmaya başladım.

Danışmanlık konusunu biraz açar mısınız?
Yurtdışında yatırım yapmak isteyen Türklere danışmanlık yapıyorum. Ağırlıklı olarak Romanya'da yatırım yapmak isteyenler var AB üyesi tüm ülkeler için danışmalık hizmeti veriyorum. Her ülkenin farklı hukuksal süreçleri var. Ama neticede hepsi AB üyesi olduğu için benzer süreçler. Kurallar aynı nüans farkları var.

Firmalar yatırım için hangi ülkeyi tercih ediyorlar?
Şuan danışmanlık hizmeti verdiğim yaklaşık 25 firma var. Bunların çoğu Romanya'da yatırım yaptı. Yatırım yapılan sektörlerde tekstil, inşaat ve gıda başı çekiyor. Romanya Avrupa'nın en düşük vergilerinin uygulandığı ülke. Genç nüfusunun çoğu ülke dışında. Çalışacak insan yok. Gelin yatırım yapın biz devlet olarak destekliyoruz diyorlar. Pasta çok geniş. Romanya'da şuan çok fırsat var. Hem Romanya'yı iyi bildiğim için hem de uzun yıllar turizm işi yaptığım için fırsatları biliyorum. Kuralları, kanunları biliyorum.

Romanya'da yatırım yapan vatandaşlık da alabiliyor mu?
Yunanistan 250 bin Euro'ya ev alırsan vatandaşlık vereceğim diyor. Ama o kadar kolay vatandaşlık vermiyor. Başka sorunlar çıkarıyor. Uzun süre oyalıyor. Ama Romanya öyle değil. İyi bir yatırım yaparsan vatandaşlık almak çok kolay. Önce oturum izni veriyor. 4 yıl sonra şirketin faaliyetlerini inceliyor, devam edip etmediğine bakıyor. Çalışmaya devam ediyorsanız vatandaşlığı veriyor.

“Denedim, başardım”


Anneme, İzmir'de yaşamayı deneyeceğim eğer yapamazsam dönerim dedim. Ve başardım. Çocuklarım burada doğdu, onların vatanı burası. Oğlum Zeki Can Balkır 17 yaşında, kızım Alara Sude Balkır ise 14 yaşında. Kızım Karşıyaka Spor Kulübü'nde basketbol oynuyor. Çok çalıştım çok fedakarlık yaptım. Hiç kolay olmadı. Ama bu kenti çok sevdiğim için direndim.

“Doğu'nun yemekleri muhteşem”


Türk mutfağını çok seviyorum. Özellikle doğu yemekleri muhteşem. Bizde ağırlıklı olarak et yemekleri olur. İzmir'e geldiğimde pazarda çeşit çeşit otları gördüğümde çok şaşırmıştım. Romanya'da hayatta yüzüne bakmadığımız otları burada tanıdım. Önceleri çok yadırgamıştım. Ama şuan onlarsız yapamıyorum. Yurtdışına gittiğim zaman zeytinyağlı yemekleri arıyorum.