Aliağa Sanayici ve İş İnsanları Derneği Başkanı Ümit Devran: Emekçinin yanında olmayan, onun sorununu dinlemeyen, sömürülen işçinin hakkını korumayan bir politika olamaz

Ümit Devran İzmir ve Aliağa'nın başarılı işadamlarından biri. Maden işletmeciliği konusunda yüksek lisans yaptıktan sonra basamaklarını hızla tırmandığı iş hayatında birçok önemli projenin altında onun imzası var. Aynı zamanda Aliağa Sanayici ve İş İnsanları Derneği Başkanı olan Devran, Gazete 9 Eylül'ün sorularını yanıtladı.

Bize kendinizden söz eder misiniz?
Kırıkkale doğumluğum. Dokuz Eylül Üniversitesi Maden Mühendisliği Fakültesi'nden mezun oldum, maden işletmeciliği konusunda yüksek lisans yaptım. ISO 22000 Gıda Güvenliği Yönetimi, TMMOB İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Sistemi, Maden Mühendisleri Odası Teknik Nezaretçi, gayrımenkul danışmanlığı sertifikaları sahibiyim. 1987-1997 yılları arasında Etibank Genel Müdürlüğü bünyesinde üretim, planlama, satın alma, ihracat ve gümrük işlemleri alanında mühendislik ve teknik şeflik yaptım. Ege Bölgesi'nin en büyük ve en nitelikli kum ve mıcır tesislerini yönettim. Çaldağı nikel madeninin kuruluşunda, üretim aşamalarında koordinatör olarak görev yaptım. PARSA Gıda'nın 3 bin dekarlık alanda su tarıma geçiş projesinin tüm aşamalarını koordine ettim.Söke Batı Çimento'nun madencilik faaliyetlerinde, Söke'de outletin kuruluşunda görev aldım. 2013-2015 yılları arasında SOCAR Turkey'de kamu ilişkileri yöneticisi olarak çalıştım. Özetle yerin altını da üstünü de çok iyi bilirim. Birçok yapı kooperatifinin kurucu üyesiyim. Aliağa Sanayici ve İş İnsanları Derneği'nin kurucusuyum. Evli ve üç çocuk babasıyım.


TÜRKİYE EN GERİDE


İşsizlik hakkında neler diyebilirsiniz?
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü'ne göre istihdam ve işsizlikte Türkiye'nin dünyada en kötü ülkeler arasında. OECD'nin yeni raporuna göre ortalama işsizlik oranı yüzde 5.9. Bu rakam Türkiye için :u olduğuna dikkate çeken Devran, bu rakam ülkemiz için yüzde 10 düzeyinde. İşsizlik konusunda Türkiye rekora gidiyor. İzlanda'da yüzde 87.2, İsveç'te yüzde 81.8, Japonya'da yüzde 80.3 olan istihdam oranı Türkiye'de yüzde 55.3'te kaldı. Türkiye bu rakamla OECD ülkeleri arasında son sırada. Bu rakamları iyileştirmek hepimize düşen milli bir görevdir. Tüm ülke genelinde yeni yatırımların, katma değeri yüksek ürünler başta olmak üzere üretim artışının ve sanayinin katkısının artması gerekiyor. Evine ekmek götüremeyen halkı politik söylemlerle ne kadar kandırabilirsiniz. Bir ülkenin elbette yola, köprüye ihtiyacı var ancak en önemli ihtiyaç iş, aştır. Emekçinin yanında olmayan, onun sorununu dinlemeyen, üç kuruşa çalıştırılıp sömürülen işçinin hakkını korumayan bir politika olamaz, olmamalı da. 'Önce insan' dersek iş, aş, emek sorununu çözebiliriz."

Türkiye'de işsizlik sorunu neden çözülemiyor?
Ekonominin seyrinde oklar daima insana dönüktür. İnsan yaşamına, işine, aşına, aldığı eğitim ve sağlık hizmetine dönüktür. Bugün dünya ülkeleri arasında; işsizlikte, istihdamda yer aldığımız sıralamalar ortada. Ve çözüm de ortada. Üretim ekonomisine dönüş. İşverene desteğe ek olarak iş gücünün sorunlarını da çözmek önemli. bu mesele beyaz yakalı dediğimiz kesime kadar sirayet eder. Sadece bir yıl içinde; 1000 fabrikanız kapanıyorsa, özelleştirme politikanız üretime dayalı yatırımlarınızı aşağı çekmek üstüne kurulmuşsa; tarımda üretime dayalı sistemin yerini en temel üründe dahi ithalat alıyorsa; işsizlik elbette artacaktır, istihdam sorununuz olacaktır.


RİSK ALMAYI SEVERİM


Hep çok önemli projelerde görev almışsınız, sonuca ulaşmışsınız, nasıl başarıyorsunuz?
Geniş bir yelpazede ve genelde sıfır ve zorlu projelerde üst düzey yöneticilik yapmak biraz da mizacımla ilgili aslında. Çünkü, benim için hayatın kendisi bir projedir. Hedef koymak, araştırmak, sorgulamak sanırım doğamda var. Başlamak ve sonuca ulaşmanın hazzını tartışmam. Gocunmam, üşenmem; zaman ve enerjiye değer veririm. Risk almayı, kriz yönetmeyi severim. Her işi bilime dayalı ve insan odaklı görürüm. Bir inşaat projesinde, 1100 zeytin ağacını taşıdıysam, maden ocağına , yıllarca işçi arkadaşlarımla birlikte indiysem bundandır. Aliağa Belediyesi'ne danışmanlık yaptıysam bundandır. Başarı, sadece çok çalışmakla değil, emeğe ve doğaya saygıyla, dengeleri korumak ve adil olmakla geliyor.


İZMİR'İN LOKOMOTİFİ


Aliağa Sanayici ve İş İnsanları Derneği'ni kurduğunuzu öğrendik, bölgede buna ihtiyaç var mıydı?
Aliağa'da çalıştığımız dönemde ilçenin İzmir'in lokomotifi olabileceğini farkettim. Müthiş bir kalkınma ve sosyal üretim potansiyeli var. Hızla gelişiyor. Bu süreçte ortak akla, sinerjiye daha çok ihtiyaç var. Biz, derneğimizi bu misyon ve vizyonla yola çıkardık. Aliağa'nın üreten yapılarını, kentin yerleşik dokusuyla birleştirebilmenin, bu doğrultuda tespit ve analizler yaparak; öneri ve proje üretmenin heyecanı ile yola çıktık. Aliağa sanayinin altyapı, nitelikli eleman sorunları var. Devlet yatırımlarının ağır ilerlemesinden kaynaklı sorunlar var. En basiti trafik sorunu ki; düşünün Aliağa her gün 40 bine yakın aracın geçiş yaptığı bir kilit noktada. Trafik halkın yaşantısını ve sanayicinin iş akışını olumsuz etkiliyor. Gündeme de taşıdık, çağrıda bulunduk. Menemen-Aliağa- Çandarlı Otoyolu'nun acilen tamamlanması gerekiyor. Aliağa'nın konumunu, benimle aynı noktada gören bilim insanı, Aliağalı iş insanı pek çok değerli isimle pek çok başlık belirledik. Çünkü Aliağa bugün dev yatırımlara ev sahipliği yaparken, konut, emlak sorunu yaşıyor. Sanayicinin sorunları bir yanda, göçle gelen iş gücünün sorunları diğer yanda. Bizim için çözüm herkes için olmalıdır. Buradaki iş insanı, aynı zamanda Aliağa halkıdır. Kafa yoruyoruz, araştırmalar yaptırıyoruz, gönüllü etkin bir ekiple bir dosya hazırlığındayız. Kısa, orta ve uzun vade için hem sorunların çözümü hem de ekonomik ve sosyal gelişim hedefiyle bir planlama yapacağız."

Başarılı bir iş insanısınız, nasıl başarıyorsunuz?
'Erken kalkan yol alır'la, 'işleyen demir ışıldar'la büyütülmüş; demokrat, çalışkan bir ailenin çocuğuyum. Okudukça ve çalıştıkça da öğrendim ki; soru da bilgiden doğar, cevap da. Ve aradığını bilmeyen, bulduğunu anlayamaz. Çok kez tecrübe ettim bunu. İş hayatımda, parçası olduğum toplumsal ve siyasi ilişkilerde bana kararlı olma, plan dahilinde çalışma özelliğini kazandırdı bu. Bizler için; üretme görevi ve niyetinde olan herkes için başarının sırrı bu diye düşünüyorum. Aliağa için, kendi hayatı için fikri olan, önerisi olan her iş insanını derneğimize bekliyoruz. Umuyorum ki; kısa sürede ortak aklın pek çok açıdan nelere kadir olduğunu hep birlikte göreceğiz.

Aliağa'nın önemli sorunları var mı?
Aliağa özgün yanları olan bir ilçe. Dev yatırımların ve üretim tesislerinin olduğu, teknolojik olduğu kadar, emek yoğun işletmelerin bulunduğu bir yer. Dolayısı ile en çok göç alan yerlerin başında. İnsanlar, buradaki iş potansiyeli için ve çağrı ile geliyor,pek çoğu da yerleşiyor. Ancak; doğru bir ulaşım, kentsel yapılanma, sosyal hizmet planınız yoksa; işler arap saçına dönüyor. Kentsel ve sosyolojik sorunlar da beraberinde geliyor. Söylediğim gibi, hiçbir durumu birbirinden ayrı düşünemeyiz. Bir sorunun tüm kesimlerini mutlu ediyorsanız, çözüm bulmuşsunuzdur.

TRAFİK ÇİLEYE DÖNDÜ


Aliağa'da son yıllarda hayatı olumsuz etkilemeye başlayan trafik sorunu size göre nasıl çözülür?
Aliağa bu yaz da büyük bir trafik çilesi yaşıyor. Sadece Aliağa değil, Çiğli'den başlayarak; Menemen, Foça ve Çandırlı da aynı dertten muzdarip. Aliağa'nın kent içinden geçiş, hem Aliağa halkını hem de trafiğe çıkmış olanları mağdur ediyor. Aliağa'nın hızla gelişen bir sanayi bölgesi olduğunu dikkate almadan, olası ulaşım sorunlarına yönelik bir çalışma yapmadan yola çıkılmış daha da önemlisi geç kalınmıştır. Karayolları Genel Müdürlüğü'nün resmi verilerine göre; Otoyol Ulukent çıkışından günde toplam 49.806 araç geçiyor. Menemen'den geçen 40.017 araç, Aliağa girişinde 34.345 olarak seyrediyor. Bu rakamlar içinde dikkat çeken ise; yaklaşık 14 bin aracın Aliağa'nın içinde kalması. 20 bin aracı kent merkezinden geçiren Aliağa'nın trafik sorunu, sanayiciden, halkımıza, esnafımıza kadar her kesimin gündeminde. Aliağalı hemşerilerimizin de dile getirdiği gibi, acil bir müdahale durumu olması halinde, herkesin eli kolu bağlı bekleyeceği bir tablo ile karşı karşıyayız. Emniyet güçlerinin, acil bir durumda ilçe merkezimizden Helvacı'ya 45 dakikada ulaşabildiğine tanıklık ettiğimizi de anımsıyorum. Bu sorun, günlük yaşamı etkilediği gibi ekonomik bir kayıp da karşımıza çıkıyor. Yolda geçen zaman ve dur kalklarla ortaya çıkan yakıt tüketimi ile araçlarda oluşan diğer yıpranma etkileri çok yüksek boyutlara ulaşmaktadır. Eski Foça yol ayrımı ile Aliağa arasındaki trafik yoğunluğu 2013 yılından bugüne yaklaşık yüzde 40 arttı. Devletin bu sorunu görerek 2017 yılında harekete geçmiş olması her şeye rağmen umut vericiydi. Ancak; çalışmaların hız kazanması gerekiyor. Aksi takdirde bölge bu trafik yükünün altında giderek daha çok ezilecek, halkımızın çilesi büyüyecektir. Öte yandan trafik sorunu, Aliağa sanayinin gelişmesinin önünde set haline gelecek, ulaşım maliyetleri daha da yükselecek.