Röportaj/ Kardelen BUĞDAY

2020 yılının başında tüm dünyada etkisini göstermeye başlayan koronavirüs salgını toplumu her alanda derinden etkiledi. Salgın tedbiri kapsamında evlere kapanan halk bu durumdan psikolojik olarak da etkiledi. Salgının etkileri devam ederken 30 Ekim 2020’de yaşanan 6.9’luk İzmir depremine birçok insan evinde yakalandı. Yaşanan depremin yaraları el birliği ile sarılırken Türk Psikologlar Derneği İzmir Şubesi de depremden etkilenenlere Travma, Afet ve Kriz Birimi aracılığı ile psikolojik destek sağladı. Türk Psikologlar Derneği İzmir Şubesi Travma, Afet ve Kriz Birimi Koordinatörü Uzman Psikolog Dünya Polat, deprem, salgın, afet gibi travmatik olayların insan psikolojisine etkisini, yapılması gerekenleri ve İzmir depreminde yapılan çalışmaları 9 Eylül Gazetesi okurları için paylaştı.

Afetlerden sonra yeniden uyum sağlamayı nasıl başarabiliriz?

Her afetin sonuçları, büyüklüğüne, yayılımına, ortaya çıktığı bölgeye, etkilediği toplumun kültürüne ve başka bir çok özelliğe göre çeşitlenir. Ancak bazı sonuçlar her afette ortaktır ve bu ortak sonuçlardan biri de psikososyal etkidir. Deprem gibi afetlerden sonra sürdürülen çalışmalarda psikososyal desteğin önemi giderek artan düzeyde kabul görmeye başlamıştır. 30 Ekim'deki deprem sonrasında sürdürdüğümüz psikososyal destek çalışmaları, ortaya çıkan ihtiyacın önemini bizlere bir kez daha gösterdi.

Deprem gibi afetlerden sonra neler yaşarız?

Hepimiz bilinçli ya da bilinçli olmayarak bir planlama içinde yaşıyoruz. Bu planlar uzun yıllara yayılmış olabileceği gibi, günlük hatta saatlik planlar da olabilir. Bu planları aksatacak bir engel ortaya çıktığında rutinimiz bozulduğu için stres tepkileri ortaya çıkarabiliriz. Depremlerde, diğer doğal afetlerde olduğu gibi, beklenmedik şekilde gelen, kişilerin planlarını altüst eden ve kısa vadeden daha uzun vadeye kadar rutinimizi bozan, yaşamımızı, beden ve psikolojik bütünlüğümüzütehdit eden olaylardır. Hayatın normal akışını bozan bu anormal durumlar “travmatik olaylar” olarak adlandırılırlar. Bu travmatik olaylara gösterdiğimiz tüm tepkiler, anormal duruma verilen “normal” tepkilerdir. Travmatik olay her zaman “travma”ya neden olmaz! Deprem gibi doğal afetlerden sonra görülen tepkilerden bahsetmeden önce değinmemiz gereken önemli bir nokta var. Travmatik olarak tanımlanan bir olayın hemen sonrasında olayı yaşayan kişilerin yaklaşık yüzde 15’inin olayın hemen ardından toparlandığı, yaklaşık yüzde 70’inin ise sosyal destek ile olay öncesi durumlarına dönebildikleri bilinmekte. Yani gösterdiğimiz tepkiler çoğumuz için hiçbir psikolojik müdahale olmadan zamanla, kendiliğinden azalmaktadır.

Afetlerden nasıl etkileniriz?

Afete maruz kalan bazı bireyler başlangıçtan itibaren olaydan etkilenmezler veya daha sonra hızla iyileşirler. Ancak önemli sayıda kişi uzun dönemli önemli belirtilerden yakınırlar. Afet sırasında fiziksel yaralanmanın çapı, ölüm korkusu, yakınların ölümü ve mülk kaybı gibi maddi zararlar bu tip olayların travmatize edici yanları olarak görülürler. Olay sonrası yaşanan tepkilere baktığımızda; şok ve inkâr, endişe, korku, panik, öfke, suçluluk ve utanç duyguları, olayla ve durumla ilgili tekrar tekrar konuşma ihtiyacı ya da konuyu hiç açmama ve içe kapanma, olay hiç olmamış gibi davranma, kendini işe verememe, dikkat dağınıklığı, kafa karışıklığı ve unutkanlık, bedensel şikâyetler: baş, göğüs ve boyun ağrısı, mide bulantısı, baş dönmesi vb., uyku sorunları: uyuma zorluğu ya da sürekli uyuma ihtiyacı, beklenmedik zamanda uyanma, kâbus görme gibi belirtiler görülebilir. Bizler bu tepkilerin olaydan sonra özellikle ilk 1 aya kadar giderek azalmasını bekleriz. Bu tepkilerin azalmaması, hatta kişinin günlük işlevlerinde yaşadığı sorunların artması halinde bir ruh sağlığı uzmanından destek almasını öneririz.

Çocuklar bu durumu nasıl yaşıyor?

Olaydan etkilenen çocuklarda da çeşitli stres tepkileri ortaya çıkabilir. Örneğin, uyku ve yeme düzeninde değişimler, eskisine göre daha kaygılı, üzgün ya da hassas olma durumu, içe kapanma ya da kolay sinirlenme gibi davranış değişiklikleri dikkat çeker. Ebeveynlerden ayrılmak istememe, çeşitli korkuların ortaya çıkması, kendisinin ve sevdiklerinin güvenliğiyle ilgili endişe duyma gibi tepkiler de gözlemlenebilir. Ayrıca, yaşamı tehdit eden bu tür olaylardan sonra çocukların zihninde, yanıtlamakta zorlandıkları pek çok soru oluşabilir ve bunlar çocuklarda kafa karışıklığına, dikkati toplamada güçlüğe, dolayısıyla da günlük yaşamının olumsuz etkilenmesine yol açabilir. Bu sayılanlar ve benzer tepkiler, bu tür olayların ardından çocukların vermesi beklenen doğal tepkilerdir.

ÖNCE KENDİ MASKENİZ

Neler yapabiliriz?

Duygularınızı olduğu gibi hissetmek için kendinize izin verin. Yakınlarınızla araya gelmek, duygularınızı paylaşmak, korktuğunuzu, donakaldığınızı, paniğe kapıldığınızı anlatmak iyi gelecektir. Sosyal medya ve diğer medya kanallarının olaya dair yayınladığı görüntülerden hem kendinizi hem de çocukları uzak tutun. Alkol ve diğer maddeler zihin bulanıklığına yol açar ve olayları anlamlandırmanın önüne geçer. Kafein ise uyku problemlerine neden olabilir.

Travmatik olaylar sonrasında aileler çoğunlukla kendi süreçlerini izlemeden, çocuklarının tepkilerine odaklanmaktadır. Oysaki çocuklar ebeveynlerdeki korku, kaygı ve diğer duyguların farkındadırlar. Uçaklarda “Önce kendi maskenizi, daha sonra çocuklarınızın maskesini takın” uyarısını hatırlayanlar vardır. Bu sözden de anlayacağımız gibi çocuklara yardım etmeden önce kendimizde neler olduğunu anlamamız önemlidir.

Survivor olduğumuzu hatırlayalım!

Travmatik olaylara maruz kalan kişiler hiçbir zaman pasif mağdurlar değildir. Hem kendimizin hem de çevremizdeki birçok kişinin zorluklar karşısında mücadele ettiğini gözlemleriz. Diğer afetler gibi deprem sonrasında da kişiler zorluklarla başa çıkarak, yaşamda kalmayı başarırlar. Bu nedenle ruh sağlığı uzmanları da travmatik olayla başa çıkmaya çalışan kişileri “survivor” yani yaşama tutunan mücadeleci kişiler olarak tanımlamaktadırlar.

Türk Psikologlar Derneği Travma, Afet ve Kriz Birimi İzmir Grubu, deprem sırasında nasıl bir çalışma yürüttü?

Depremin gerçekleştiği akşam itibariyle çalışmalarımıza başladık diyebiliriz. Dernek olarak 1999 Gölcük Depremi'nden bu yana Van ve Elazığ depremleri gibi Türkiye’de yaşanan depremler ve diğer psikososyal destek çalışmalarda yer alan deneyimli meslektaşlarımız ile ilk etapta ihtiyaç belirleme ve çalışmamızın nasıl bir şekilde yürütmemiz gerektiğine dair şemamızı oluşturduk. 1 Kasım tarihi itibarıyla sosyal medyadan psikososyal destek çalışması için gönüllü psikolog çağrısına çıkıldı ve toplamda 2 bin 460 öğrenci ve meslektaşımız, deprem sonrası psikososyal destek çalışması için gönüllü olmak istediklerini bildirdiler. 3 Kasım itibariyle Türk Psikologlar Derneği, İzmir Şubesi-Travma Birimi gönüllüleri olarak çadır alanlarında bulunmaya başladık. Toplamda 71 gönüllü öğrenci ve meslektaşımız ile 9 ayrı çadır alanında (Aşık Veysel Rekreasyon alanı, Bornova Stadyumu, Bayraklı Baro Bahçe, Buca Kızılay Afet Merkezi, Buca Hipodrom, Emrah Apartmanı ve kısa süreli Buca Çevik 1, Hilltown AVM Duygu Paylaşım Evi, Optimum AVM Duygu Paylaşım Evi) 13 Kasım'a kadar gerek bireysel görüşmeler, gerek psikolojik ilk yardım grup çalışmaları ile destek vermeye devam ettik. 13 Kasım tarihinden sonra koronavirüs enfeksiyonunun artması nedeniyle hem çadır alanlarında bulunan depremzedeleri riske atmamak hem de gönüllü olarak destek veren uzmanlarımızı gözetmek adına sahalardan ayrılıp, süreci pandemi sürecinin başlaması ile tanıştığımız ve pratik kazandığımız çevrim içi platforma çektik. 13 Kasım'dan bu yana çalışmalarımız çevrim içi olarak devam etmektedir.

Kaç psikolog görev aldı? Destek talebinde bulunan kişilerin sayısı nedir?

30 Ekim 2020-22 Ekim 2021 tarihleri arasında sürdürdüğümüz çalışma içerisinde toplamda 2 bin 145 vatandaşımız deprem sonrası ve pandemi süreci sebebiyle destek talebinde bulunmuş, bu kişilerle 3 bin 541 seans görüşme yapılmıştır. 1 yıldır yürüttüğümüz psikososyal destek çalışmasında 341 meslektaşımız gönüllü olarak destek vermiştir.

Arama kurtarma ekibinde görev alanlar için bir çalışma düzenleniyor mu?

Arama kurtarma faaliyetlerinde çalışan kamu veya sivil toplum kurumları mensubu olan gruplarla 14 ayrı oturum Çalışana Destek Grubu  ve Etkilenen Kişiler ile Çalışma Grupları ile 283 kişi ile çalışılmış, 420 seans görüşme yapılmıştır. Bizim için bu gruplarla çalışmak psikososyal desteğin önemli bir basamağıdır.

Deprem ve diğer doğal afetlerde çalışma yürüten psikologlar, kendi sağlıkları açısından bu süreçte neler yapıyor?

Çalışmamızda yer alan gönüllülerimize toplamda 102 oturum süpervizyon ve özbakım grup çalışması yapılmıştır. Çalışmayı yürüten koordinasyon ekibine yönelik 2 ayrı özbakım grup çalışması, gelen aramaları karşılayan triaj ekibine 21 oturum, gelen destek taleplerini yönlendirdiğimiz ve psikososyal süreci başlatan uzmanlarımıza yönelik 81 oturum süpervizyon ve özbakım grup çalışması gerçekleştirilmiştir.

Bu sürecin içinden 'birlikte' geçebiliriz…

Bu tip olaylardan sonraki yıl dönümü gibi özel zamanlarda yukarıda belirttiğimiz birçok duygu durumunu yoğun bir şekilde, hatta ilk günkü gibi tekrar yaşayıp deneyimleyebiliriz. Bu durum yaşamımızdaki kayıplarımızı kabullenme ve günlük hayatımızda onlarla olan ilişkimizin devam ettiğini hatırlamanın yolu olarak görmek ve kaygılanmadan bunun normal bir süreç olduğunu düşünmeliyiz. Bu sebeple kayıplarımıza dair kültürel anlamda anma törenlerini gerçekleştirmek ve yasımızı yaşamaya izin vermek önemlidir. Deprem ve Kovid-19 pandemisiyle ilgili olarak kendiniz ya da çocuklarınız için psikolojik destek gerektiğini düşünüyorsanız ve/veya ihtiyacı olduğunu bildiğiniz birileri varsa aşağıda verilen telefon numarası aracılığıyla bize ulaşabilirsiniz. Türk Psikologlar Derneği İzmir Şube Psikososyal Destek Hattı Tel: 0(850) 307 03 35