Meral Koraltan: Tuvalin ardında bir düşünce, bir fikir olması gerekiyor. Öyle olduğu zaman tuval sanat eserine dönüşüyor. Altı boş resim istemiyorum. Bir tabloyu sergilediğimde birşeyler anlatmalı, beni anlatmalı.

Deniz Küçükkurt ile röportaj yapmak için Bortar Group'a gittiğimde Etkinlik ve Sanat Alanı'ndaki sergi dikkatimi çekmişti. Tuvallerdeki ışık ve renk çok etkileyiciydi. Tablolardaki çocuklar sergi alanını etkileri altına almışlardı. Kendilerini ziyarete gelenlere neşe ve umut veriyorlardı. Her baktığım tablo çocukluğumdan izler taşıyordu sanki. Resimlerin sahibi Meral Koraltan ile o gün tanışma fırsatım olmamıştı. Ama kendisiyle mutlaka tanışmalıyım ve sohbet etmeliyim diye düşünmüştüm. Nihayet serginin son günü Bortar Etkinlik ve Sanat Alanı'nda buluştuk. Meral Koraltan ile sanat yolculuğunu, gelecek planlarını ve 'Cenneti gördüm, herkes çocuktu' koleksiyonundaki çocukları konuştuk.

Kısaca Meral Koraltan'ı tanıyabilir miyiz?
1979 Diyarbakır doğumluyum. Babamın işleri dolayısıyla ilkokul 3. sınıftayken İzmir'e taşındık. Kendimi bildim bileli resim yapıyorum. Çocukluğumda sürekli resim çizerdim. Evde beni göremeyince 'Meral odasında resim çiziyordur' derlerdi. İlk, orta ve lise eğitimimi İzmir'de tamamladıktan sonra Denizli Pamukkale Üniversitesi Resim-İş Öğretmenliğ Bölümü'nden mezun oldum. 2005 yılında resim öğretmenliğine başladım. Batıçim İlköğretim Okulu'nda görev yaptım. Son 10 yıldır Bornova'da evimdeki atölyemde süreki resim çiziyorum. Birçok karma segiye katıldım. 5 kişisel sergim oldu. Katıldığım ilk sergi 2003 yılında Çeşme Aya Haralambos Kilisesi'nde açılan bir karma sergiydi.

Öğretmenliği bıraktınız mı?
Öğretmenlik yaparken de resim yapmaya, sergilere katılmaya devam ediyordum ama üretimimi kıstlıyordu. İstediğim gibi eser çıkaramıyordum. Mesela “Büyümek Öğrenmektir” sergimi açmadan önce 2 yıl hazırlık aşaması sürdü. Gezdim, araştırdım, inceledim. Fotoğraf çekmeyi çok severim, çocuk fotoğrafları çektim. Yani bir beslenme süreci oldu. Ama öğretmenlik yaparken o işe odaklanmak zorundasınız, beslenme süreciniz zayıflıyor.

Son dönem resimlerinizde genellikle çocuklar ön planda.
Öğretmenlik yaptığım için çocuk resimlerine yöneldim. Göçle gelen çocukların yoğun olduğu bir okulda görev yapıyordum. Okulumuzda doğudan gelen çocuklar çoktu. Çok iyi durumda değillerdi. Terlikle okula gelirlerdi. Bundan önce açtığım “Büyümek ve Öğrenmek” başlıklı sergimde o çocukları işlemiştim. Çok hüzünlüydü. Artık öyle olmaması gerektiğini düşündüğüm için “Cenneti Gördüm Herkes Çocuktu” koleksiyonu oluştu.

Resimlerinizi nasıl tanımlarsınız?
Ben çağdaş figüratif resim yaptığımı düşünüyorum. Figürden vazgeçemiyorum. 'Resimlerinde artık deformasyon kullan, soyut şeyler çiz' diyorlar. Ama benim resimlerimin arka fonlarında bir soyutlama vardır. Resimlerimde çok renklilik var. Eskiden bu kadar değildi. Ama kendimi bileli hep rönesans dönemini ve barok resimleri sevmişimdir. Resimlerim benziyor mu, benzemiyor. Yeni jenerasyon olmamdan da kaynaklanıyor belki ama onların etkisi var bende. Mesela ben Rembrandt'ı çok severim. Onun resimlerindeki ışık bambaşka. Ben oradaki ışığı genellikle fotoğrafta yapmaya çalışıyordum. Belki istemsiz olarak, insan değişiyor, gelişiyor. Bu gelişim sürecinde ışığı tuvallerimde kullanmaya başladım. Beslene beslene gidiyorum. Nereye gider bilmiyorum.

Resimlerinizdeki çocuklar ışık saçıyorlar. İnsanın enerjisini yükseltiyor.
İnsanlar sergiye geldiklerinde ağızları kulaklarında ayrılsınlar istedim. Bunu da başardığımı düşünüyorum. Sergiyi gezen kişi çocukluğunu ansın istedim. 'Biz çocukken böyle balık tutuyorduk' diyen çok oldu. 'Buradaki ışık çok güzel' diyenler oldu. Teknik açıdan değerlendirenler olduğu gibi, 'ben teknikten anlamam ama bunun renkleri çok güzel' diyenler oldu. 'Benim çocukluğum geldi aklıma' diyenler çok oldu. Niyetim de buydu zaten

[caption id="attachment_145521" align="alignleft" width="300"] Sinan Keskin - Meral Koraltan[/caption]

Yeni serginizin konsepti ne olacak?
Şu aralar bir arayış içindeyim. Sizinle buluşmaya gelmeden önce evde eskiz yapıyordum. Bu tekniği devam ettiririm sanırım. Bir sanatçının tekniği aslında onun imzasıdır. Çok renklilikten uzun bir süre vazgeçmeyeceğimi biliyorum. Şu sıralar aklımda çok güzel şeyler var. Bir galeriyle ortak bir bakış açısı bulursak güzel bir proje çıkacağına eminim.

Yeni resimlerinizi ne zaman görebileceğiz?
Minimum 2 yılda bir yeni bir temayla sergi açıyorum. Sergiyi hazırlarken A'dan Z'ye her şeyiyle kendim ilgileniyorum. Manifestosunu da yazıyorum. Altı boş bir şey istemiyorum. Sanat sadece zanaat değildir. İşlemek zanaattır, evet. Ama tablonun sanatsal bir yönünü ortaya koymak için, 'ben sadece bu tuvali işledim ortaya çıkardım' demek yeterli değil. Tuvalin ardında bir düşünce, bir fikir olması gerekiyor. Öyle olduğu zaman tuval sanat eserine dönüşüyor. Benim istediğim şey bu. Altı boş resim istemiyorum. Bir tabloyu sergilediğimde birşeyler anlatmalı, beni anlatmalı.

Teknoloji resim sanatını etkiliyor mu?
Bir dönem teknolijinin gelişmesiyle birlikte geleneksel sanatlar geri planda kalır gibi oldu. Teknoloji geliştikçe, özellikle plastik sanatlarda, neden üretim olsun diye bir düşünce oldu. Tuval üzerine resim yapmak bir dönem ölüyormuş gibi oldu. Ama bu çok farklı bir şey. Üretmek çok farklı. Teknoloji gelişiyor, evet ama geleneksel sanat, zanaat, üretmek çok çok farklı. Bu sanatların hiçbir zaman ölmeyeceği zamanla çıktı ortaya.

Sizce resme olan ilgi yeterli mi?
Bana göre, bu benim uydurduğum bir yüzde, bana göre doğru, Türkiye'de sanat sadece yüzde 20'lik kesimle yapılıyor. Belki yüzde 20 bile çoktur. Keşke bu yüzdeyi artırabilsek. Birileri sanatıyla öne çıktığı zaman destek bulamıyor. En önemlisi de, belki de öğretmen olmamdan kaynaklı böyle düşünüyorum, okullarda çok büyük eksiklik var. İlköğretim okullarında hala resim derslerine sınıf öğretmenleri giriyor. Ders sayısı 2 saatten 1'e düşürüldü. Liselerdeki sanat tarihi dersleri kaldırıldı. Çocuk nereden öğrenecek. Sergiler açılıyor ama kaç kişi çocuğunu alıp sergilere götürüyor. İzmir'de güzel sergiler oluyor ama kaç kişinin haberi oluyor. Haberi olanların da kaçı çocuğunu alıp sergiye gidiyor.

Peki, ne yapmalıyız?
Ben etrafımdakileri sürekli dürtüyorum. Oturup yakınmayacağız herkes çaba gösterecek. Bireysel olarak üzerinize düşeni yapacaksınız. Bir kişiyi kazanabilirsek kardır. Gittiğim her yerde inatla sanatı anlatmaya devam edeceğim.

İzmir'in yeri ayrı
İzmir kendi içinde bir kasaba gibi ama İzmir'de yaşayan insan İzmir'den çıkamıyor. İstanbul'da da Ankara'da da sergiler açıyorum ama İzmir benim için üretim yeri.

Öğretmenlik üretimi kısıtlıyor
Öğretmenlik yaparken resim yapmak çok zor. Öğretmenlik başlı başına bir mesai istiyor. Öğretmenlik üretimi kısıtlıyor. Öğrencilerle doğrudan iletişim halinde olmanız gerekiyor.

“Çağdaş sanatı çok seviyorum”
Videoartları, enstelasyonları çok seviyorum. Gelecekte videoart ve enstelasyon yapmayı çok istiyorum. Ama bu sanatların daha yolun başında olduğunu düşünüyorum.