Nisan ayı iş dünyası için oldukça hareketli geçti. İzmir Ticaret Odası, Ege Bölgesi Sanayi Odası, İzmir Ticaret Borsası, Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi ve Ege İhracatçı Birlikleri’nde ayın ilk gününden başlayan seçim maratonu ay sonuna kadar sürdü.

EBSO ve İTB’de tek adayla gidilen seçimler heyecan yaratmasa da İZTO’da son anda başkanlık yarışından çekilerek 26 yıldır oturduğu koltuğu Mahmut Özgener’e bırakan Ekrem Demirtaş iş dünyasında büyük bir şaşkınlık yarattı. DTO’da ise muhalif “Hepimizin Odası Hareketi”nin adayı Gökalp Erim mevcut başkan Yusuf Öztürk’ü zorlasa da sandıktan çıkamadı. EİB’de ise seçim heyecanı ayın son günlerine kadar sürdü. EİB’de genel kurul maratonu Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği ile start aldı.

Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Genel Kurulu’nda tek liste ile gidilen seçimde 2006 yılından beri Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürüten Sinan Kızıltan, geçen dönemin başkan yardımcısı Bedri Girit başkanlık koltuğuna oturdu. Mevzuat gereği yeniden başkan olması mümkün olmayan Sinan Kızıltan ise başkan yardımcısı olarak yine yönetim kurulunda yer aldı. Kızıltan ile yaptıkları görev değişimini esprili bir şekilde değerlendiren Bedri Girit, “Biz Putin – Medvedev formülünü uyguladık” diyor.

Kanatlı ve yumurta sektöründen Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği başkanlığına seçilen ilk isim olma özelliği taşıyan Bedri Girit ile gelecek dönem hedeflerini ve ihracatçıların beklentilerini konuştuk.



Uzun yıllar başkanlık görevini yürüten Sinan Kızıltan’ın yönetiminizde başkan yardımcısı olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Önümüzdeki günlerde bu anlamda yönetim sorunu yaşanabilir mi?

Sinan başkanımla kendimi Putin ile Medvedev’e benzetiyorum. Benzer bir durum başka birliklerde ve kişiliklerde sorun olabilir. Kaprislerden, çekememezlikten, kişisel beklentilerden kendinizi arındıramazsanız bu tür durumlar sıkıntılı yaratabilir. Ama bizim birliğimizde. Sinan başkanım da ben de bundan önce birçok farklı alanda başkanlık görevlerinde bulunduk. Biz görev adamıyız. Türkiye’nin ihracatına katkımız olacaksa sıfatların önemi yok. Önemli olan zaman ayırabilecek kişilerin görevleri üstlenmeleridir. Benim başkan olmam öteki arkadaşlarımdan daha iyi yönetirim algısı yaratmamalı. Bunu bir güç birliği olduğunu düşünüyoruz. Yönetimde yer alan arkadaşlarımla beraber Voltran’ı oluşturacağız. Sinan başkanın siyaset ve TİM kanadındaki tecrübelerinden faydalanacağız.

Yönetim Kurulu listenizi nasıl oluşturdunuz?

Hem sektörüne hakim hem de birliğe vakit ayırabilecek kişiler arasından seçtik. İyi bir ekip oluşturduk. Ben takım demeyi tercih etmiyorum. Takımlarda farklı mevkilerde oynayan oyuncular farklı yönlere hareket edebiliyor. Oysa biz burada iyi bir ekibiz. Bir folklor ekibi gibi ahenk içinde çalışacak bir kadro kurduk. Arkadaşlarımızın her biri yıllarca bu sektörde iyi noktalara gelmiş, başarılarını da ihracatla taçlandırmış kurumların sahip veya yöneticileri. O nedenle kendimi şanslı görüyorum. Attığımız her adımla Türkiye’nin ihracatına bir tuğla koymayı hedefliyoruz.

Birliğinizin bu yıl 1 milyar dolar ihracat hedefi var. Bu hedefe ulaşabileceğinizi düşünüyor musunuz?

Türk ihracatçısı, Almanya, İtalya ya da Fransa gibi sadece ürün pazarlamasıyla uğraşmıyor. Bulunduğumuz lokasyon çok dinamik. Bazen rüzgarı arkadan alıp ilerliyoruz, bazen de ne yaparsanız yapın sizin gücünüzden daha büyük karşı bir güç, görünmeyen bir el ortaya çıkıp sizi hareketsiz bırakıyor. Bir insanla ticaret yapmanız için dost olmanız gerekmiyor. Üstünüze giydiğiniz kıyafetin üreticisini muhtemelen tanımıyorsunuz. Bir insanla düşman olursanız onunla ticaret yapamazsınız. Bizim geçmişte ihracat yaptığımız ülke sayılarına yeniden ulaşmamız gerekiyor. Mısır, Suriye, İran, İsrail, Rusya geçmişte çok mal sattığımız ülkelerdi. Bu ülkelerle ticaretin yeniden hareketlenmesi gerekiyor. 'Sen iki balık, üç tavuk satacaksın diye ülke politikası mı değişsin' diye düşünenler olabilir. Ben onu kastetmiyorum. Bizler siyasetin tarafı değiliz. Ama bildiğim bir şey varsa o da siyasetin ticaretin önüne geçmemesidir. Siyasetin ticarete engel olmaması için gereken enstrümanları yine siyasetçilerin geliştirmesi gerekiyor. Bu sorunları ticaret ataşeleriyle mi meslek kuruluşlarıyla mı ya da başka bir yolla mı çözüleceğine yine siyasiler karar verecek. Siyasetçi siyasetçiyle yine kavgasını yapsın ama bizim ticaretimize engel olmasınlar. Dünya’da Amerika kadar sevilmeyen bir ülke yoktur. Dünyanın yarısı seviyorsa yarısı sevmiyordur. Ama bakıyorsunuz dünyanın her yerine mal satıyor. Ayrıca her ülkenin mal satmak istediği bir ülke. Yani siyasetle ticaret karışmıyor orada. Mesela Almanya’yla iyi geçinemeyen bir ülke bakanını Mercedes’e bindiriyor. İlişkiler bozuk olabiliyor ama Mercedes’e binmeye devam ediyor. Benim de kastettiğim bu. Burada firmalara da markalaşmayla bu sorunu aşmak konusunda görevler düşüyor. Her şeye rağmen biz yine hedeflerimize ulaşmak için gereken çalışmaları yapacağız. O mücadeleci ruh genlerimizde var. Türk milleti zorlukları sever.



Bu rakama ulaşmak için hedef pazarınız neresi olacak?

Birliğimizin yapısı gereği, tüm hayvansal ürünleri kapsadığımız için her ürünün özellikleri farklı. Mesela balıktaki hedef pazarla yumurtadaki hedef pazar birbirini tutmuyor. Şoklanmış ürünlerde dünyanın her yeri bizim pazarımız ama yumurtada 30-60-90 gün raf ömrü isteyen ülkeler var o nedenle yakın coğrafyamız hedef ülkeler. Mesela yumurta sektörü hızlı bir gelişme içinde. Yumurta ihracatı için komşu ülkelerle ilişkiler önemli. Şuan İran’a yumurta satamıyoruz. Ama orada Türk yumurtası tüketilmeye devam ediyor. Irak bizden yumurtamızı alıp İran’a gönderiyor. Komşularımızla olan ilişkilerimizin ticari açıdan bir an önce yoluna konması gerekiyor. Bizim siyasetçiden beklentimiz bu durumun düzeltilmesi. Şimdi ben bunu söylediğim zaman bir kesim tarafından yanlış yorumlanacak. Siyasetin yumurtası olmaz, yumurtanın siyaseti olur.

Ankara’dan beklentileriniz nelerdir?

Siyasetçilerimiz, Ankara’daki üst düzey bürokratlar ‘ihracata tam destek veriyoruz, pozitif ayrımcılık yapıyoruz’ diyorlar. Ama bu politika kılcal damarlara inmiyor. Bu hiyerarşinin alt kademelerinde bulunan il veya ilçe müdürlükleri aynı hassasiyeti göstermiyor. Devletin ve hükümetin ihracatı destekleme kararlarına rağmen tarım teşkilatında çalışan bir memurun bu prensipler çok umurunda olmuyor. Devletin kendi kılcal damarlarına inmesi gerekiyor.

Size başka, teşkilat kademelerine başka bilgi veriyor olabilirler mi?

Ankara sizi kesin ‘hayır’la değil de bazen mavi boncukla gönderebiliyor. Yani bize farklı söyleyip uygulamayı farklı yapabiliyor. Ama bazı konularda alt ve üst birimler arasında çok net iletişim problemi olduğunu düşünüyorum. Mesela bir firma yumurta ihracatı yapacak, firma aynı, yumurta aynı, biri Manisa'dan biri Kayseri’den gidecek. Kayseri’nin evet dediğine Manisa hayır diyebiliyor. İkisi de aynı bakanlığa bağlı. Yumurta aynı, tavuk aynı, gideceği ülke aynı. Burada görevli personelin yorumundan kaynaklanıyor.


Çürük elmaları ayıklamalılar


Bir ülkeyle üst düzeyde bir anlaşma yapılıyor. Deniliyor ki sizden şu analiz istenmeyecek. Ona göre çalışmalarınızı yürütüyorsunuz, sonra gelip analiz için numune alıyor. Bu olmayacaktı diyoruz. Yok analiz yapılacak diyorlar. Genel müdürlüğü aradığımızda bu defa Ankara’nın söylemi değişiyor. Bazen sizin dediğiniz, bazen de onun istediği oluyor. Benim bildiğim bir şey var, il müdürlüklerinin içindeki çürük elmaları ayıklaması gerekiyor

Ürünün gideceği ülkenin mevzuatı önemli


İhracatta şöyle bir konu var. Senin ülkendeki beklentileri değil ürünün gideceği ülkenin beklentilerini karşılayabilmen lazım. Dolayısıyla buna göre hareket etmek lazım. Devletin yapması gereken o ülke standartlarda yapılmış malı iç piyasaya sürüp sürmeyeceğimizi denetlemek. Mesela bir ülke yumurtaya 120 gün kullanım süresi yaz getir diyor. Bizimkiler 120 günde yumurta bozulur deyip izin vermiyor. Ama bu bizim mevzuatın problemi değil. İsteyen ülke öyle istiyor. İşte böyle durumlarda insiyatif kullanabilmeleri lazım. Oradaki memur bunu tuhaf bulabiliyor, öyle olunca da işlemler uzayabiliyor.

Eğer ihracat senin ana politikansa, ürünün gideceği ülkenin standartlarını karşılıyorsa, o ürün iç piyasaya verilmeyecekse ihracatçının işini zorlaştırmanın anlamı yok.

Bedri Girit kimdir?


bedri-girit1962 Rize doğumlu olan Bedri Girit, İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesini tamamladı ve Ege Üniversitesi’nde İşletme mastırı yaptı. Zirai ve veteriner preparatları üreten bir firmada fabrika müdürü olarak iş hayatına atılan Girit, Görev suresince Tarım Bakanlığı’ndan 10 adet zirai ve veteriner ilacını ruhsatlandırdı ve üretilmesine önderlik etti. 1987 yılında kanatlı ve yem sektöründe faaliyet gösteren uluslararası bir firmada göreve başladı. Son 10 yılında Genel Müdürlük olmak üzere 25 yıl boyunca, üretim ve pazarlama konularında sorumluluk üstlendi. CP Group sonrası kanatlı ürünleri üretici ve ihracatçısı firmalarda üst düzey yöneticilik ve yönetim danışmanlığı yaptı. Ekiz Tavukçuluk A.Ş.’de CEO olarak görev yapan Girit, kendi kurduğu firmada Mümessillik ve danışmanlık hizmetleriyle Gıda, Tarım ve Hayvancılık sektöründe iş hayatını sürdürüyor.

Yem Sanayicileri Birliği İcra Kurulu’nda uzun yıllar görev yapan Bedri Girit, Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller Sektör Kurulu Başkanlığı, Kanatlı Tanıtım Grubu Başkanlığı görevlerinde bulundu. 2014-18 yılları arasında; İzmir Yumurta Üreticileri Birliği Yönetim Kurulu Başkanlığı, İzmir Ticaret Borsası Yumurta Meslek Komitesi Başkanlığı görevlerini yürüttü. Halen İzmir Yumurta Üreticileri Birliği Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapıyor.

2006 yılından bu yana Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği’nde Yönetim Kurulu Başkan Vekilliği, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulunan Girit, 2018-22 dönemi için Yönetim Kurulu Başkanlığı görevine seçildi. Girit, Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği’nde kanatlı ve yumurta sektöründen başkan seçilen ilk isim oldu.