Kurumsallaşma ve nesiller boyu yaşayacak bir yapı kurma yolunda emin adımlarla ilerleyen Volkan İtfaiye, ülkemizdeki aile şirketleri için çok önemli rol modellerden biri.

Manisalı bir ailenin, altı çocuğundan biri olan İsa Tecim'in, 1974’te İzmir’de 16 metrekarelik bir ofiste kurduğu şirket, ikinci kuşağın etkili ve özverili çalışmalarıyla kısa sürede çok farklı bir yapıya büründü. Ailenin en küçüğü Duygu Tecim'in şirkete katılmasıyla birlikte kurumsallaşma konusunda önemli adımlar atan Volkan İtfaiye, hazırlanan Aile Anayasası ile birlikte geleceğini güvence altına aldı. Gazeteci olmak isteyen ve bunun eğitimini alan, ancak aile şirketine daha fazla katkı sağlayabileceği düşüncesiyle Volkan İtfaiye'de ailesiyle birlikte çalışmaya başlayan Yönetim Kurulu Üyesi ve Kurumsal İletişim ve IK Direktörü Duygu Tecim ile ülkemizdeki aile şirketlerinin durumunu, Volkan İtfaiye'nin kurumsallaşma sürecini ve hedeflerini konuştuk.



Kısaca Duygu Tecim'i tanıyabilir miyiz?

1988 yılında İzmir'de doğdum. Türk Koleji'nden mezun olduktan sonra Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü'nü bitirdim. Çok kısa bir süre TRT'de çalıştım. Hemen sonrasında aile şirketimiz olan Volkan İtfaiye'ye geldim. Önce yurtdışı satış departmanında “Satış ve Pazarlama Sorumlusu” olarak çalışmaya başladım. 3 sene bu görevi sürdürdüm. Satış ve pazarlama konusunda gelişimim için 1 sene ABD'de Kaliforniya Üniversitesi’nde “Pazarlama ve Uluslararası Ticaret” eğitimi aldım. Bu eğitimimin sonrasında, ABD’nin en büyük simülasyon yazılımı şirketlerinden biri olan MSC Software’in pazarlama departmanında çalıştım. Burada hem kurumsal şirket yapısı hakkında hem de müşteri odaklı pazarlama yaklaşımı konusunda iyi bir tecrübe kazanıp Türkiye’ye geri döndüm. Bu defa Kurumsal İletişim Departmanı'nda işe başladım. 2015 yılından beri Kurumsal İletişim Müdürü olarak görev yapıyordum. Geçen yıl şirketteki görevlerime IK yöneticiliği de eklendi. 1 yıldır Volkan İtfaiye’de “Kurumsal İletişim ve IK Direktörü” olarak görev yapıyorum.

Neden gazetecilik okumak istediniz?

Ortaokul 2'nci sınıfta Ege Üniversitesi'nde “Gazetecilik” okumaya karar vermiştim. Okumayı, yazmayı ve yazarak anlatmayı çok seviyordum. Bunu da gazetecilikle özdeşleştirmiştim. Ailem de 'Sen bu mesleği yapacak mısın gerçekten, iş dünyasına yönelik bir şey okusan daha iyi değil mi?' dedi ama ben hiç vazgeçmedim. EÜ Gazeteciliği birinci tercih olarak yazdım ve kazandım.

Gazeteci olmayı bu kadar çok isterken neden mesleğinizi yapmadınız?

Sonrasında devam etmememin sebebi biraz hayatın gerçekleriydi. Deneyimlediğim kadarıyla sektörün benim hayal ettiğim gibi olmadığını gördüm. Başka bir şansım olmasaydı direnebilirdim belki. Ama başka bir şansım vardı. Volkan İtfaiye'de olmaktan mutluyum açıkçası. Gazetecilik mezun olduğum için de mutluyum. Her ne kadar ilintisiz gibi dursa da üniversite hayatımda tanıma şansı elde ettiğim profil ile iş hayatında sıklıkla karşılaşıyorum. Gazetecilikte aldığım akademik bilgi de hayata dair yaklaşımımı, görüşümü değiştirdi. Volkan İtfaiye'de işe ilk başladığımda 'acaba işletme mi okusaydım' diye hayıflandığım oldu ama şu an çok mutluyum.



Eğitimini aldığınız alanla ilgili kendi işinizi kurma şansınız da vardı. Kendi işinizi kurmayı hiç düşünmediniz mi?

Hiç düşünmedim. Çünkü ben bu şirkette çalışmaya başladığımda 14 yaşındaydım. Burada büyüdüm. Buranın duygusal tarafını çok iyi biliyorum. Biz lüks tüketime dair bir şey yapmıyoruz, insana dokunan bir iş yapıyoruz. Onun için buranın manevi tarafı beni çok tatmin ediyordu. Aile ile birlikte olmak da bana her zaman keyif verdi. Tabii ki zorlukları var aile işletmesinde olmanın ama kesinlikle manevi tarafı çok güçlü. Ailem benim fikirlerimi hep destekledi. Neler yapabileceğimizi oturup birlikte tartıştık. Bana bu ortamı sağladılar. Belki eğitimini aldığım alanda kendi işimi kursaydım burada yaptığım işleri tamamlayamamış olacaktım. Maalesef iş dünyası oldukça zorlu, sert rüzgarlar esiyor. Bizim de yaşadığımız zorluklar var ama birlik olmak, bir olmak her zaman konfor yaratıyor; sorunları daha kolay atlatmamızı sağlıyor. Onun için doğru bir karar verdiğimi düşünüyorum.

Şirkette çalışmaya başladığınızda ilk yaptığınız değişiklik ne oldu?

Bu TAİDER'de çok konuştuğumuz bir şeydir. 2. nesil şirkete geldiğinde hemen logoyu değiştirir. Ben de öyle yaptım ve logoyu değiştirdim. Bu kurumsal kimliğimizin oluşması için önemli bir adımdı. Her yerde ve her alanda tek bir dilden konuşuyor olmamız şirketin kurumsallığını anlatmamız adına önemliydi.
Bunun yanı sıra, tanıtım organizasyonları ile ilgili yaklaşımlarımız değişti ve gelişti. Fuar katılımlarımız arttı. Hem yurtiçi hem de yurtdışında çeşitli prestijli fuar katılımları gerçekleştirdik. Yeni araçlarımız için de basın lansmanları ve roadshowlar yaptık.

Bunlara ek olarak da kurumsallaşmada çok önemli rol oynayan, IK alanında çalışmalar gerçekleştirdik.

Aile bireyleri ile çalışmak zor oluyor mu? Çatışmalar yaşıyor musunuz?

En başında bu kadar rahat irdeleyip, bu kadar rahat konumlandıramıyordum. Fakat şu anda başka bir yerde çalışıyor olsaydım da, kendi işimi dışarıda yapıyor olsaydım da patronumla veya iş arkadaşlarımla belli anlaşmazlıklara düşebilirdim. Tek farkı şu an bu anlaşmazlıklara düşme ihtimalim olan kişilerle hem kan hem duygusal bağımız var. Bunları ayırt edebildiğiniz sürece günün sonunda sorun yaşamıyorsunuz. Buradan çıktıktan sonra, evde aynı masada yemek yiyebiliyoruz. Ama bu bilincin oturması, aile bireylerinin de aynı fikirde olması zaman alıyor.



İsa Tecim, Volkan İtfaiye'yi yoktan var eden çok başarılı bir girişimci. Bunun ağırlığı sorumluluklarınızı da arttırıyordur sanırım.

Babamın kızı olarak gurur duyuyorum. Bu ülkede bunu başarmış, yoktan var etmiş ve bir istihdam kapısı yaratmış biri olarak gurur ve saygı duyuyorum. Ama bu, şirketin ikinci nesli olarak ağır bir sorumluluk yüklüyor omuzlarımıza. Çünkü bunu devam ettirmek kolay değil. Bir şirketi sürdürülebilir kılmak için yönetimini, çevre ve toplum bilincini, çalışanlarla ilişkileri kurumsal hale getirmeniz gerekiyor. Fakat kurumsallaşırken de o amatör ruhu kaybetmememiz lazım. Burası İsa Tecim'in iki dudağının arasında olan bir şirket değil. Belli kararların profesyonellerle birlikte verildiği bir şirket. Ancak günün sonunda o karizmatik, sektöründe ekol haline gelmiş bir lider.

Bu nedenle bu sorumluluğu taşımak zor. Bunun devamlılığını sağlamak için değerleri iyice özümseyip işe öyle sarılmak gerekiyor. Fakat onun gibi olmak çok zor. Değerlerini alıp, kendi karakterimiz, duruşumuz, iş yapış biçimimizle harmanlamaya çalışıyoruz.

Ülkemizde aile şirketleri istisnalar dışında çok uzun ömürlü olmuyor. İkinci veya üçüncü nesilden sonra bölünme süreci başlıyor. Siz bununla ilgili önlem aldınız mı?

Biz 5 sene önce TAİDER'e üye olduğumuzda aslında bununla ilgili hiçbir şey düşünmediğimizi farkettik. TAİDER'in eğitimleri, seminerleri ve paylaşımları bunu düşünmeye sevk etti bizi. Bu süreçte aile anayasası kavramıyla tanıştık. Babam, ben ve diğer kardeşlerimle birlikte bir danışmanın öncülüğünde 8 ay çalışarak aile anayasamızı hazırladık. Bu anayasa ile önümüze çıkabilecek muhtemel bütün sorunları, bugüne kadar hiç düşünmediğimiz konuşmadığımız konuları konuşup, üzerinde tartışıp bir sonuca vardık. Bir karara bağladık. Örneğin bizim ailemiz için mütevazi olmak ve gözlerden uzak olmak çok önemliydi. Bunu da yazdık. Üçüncü neslin de bu şekilde yaşaması için bazı maddeler koyduk. Çünkü ailenin itibarı şirketin itibarını etkileyebilir. Bu bizim için çok önemliydi. Bunu derin derin yazdık. Bizim için önemli olan değerlerimiz nelerse onları koruyacak her şeyi yazdık ve dördümüz de bunu imzaladık. Şimdi hepimizde birer nüshası var. Bu anayasanın hukuki bir bağlayıcılığı yok. Fakat prensipleri benimsemek, gelecek nesilleri o prensiple yetiştirmek aile şirketimizin devamlılığı için yapabileceğimiz en iyi şeydi. Her 6 ayda bir de aile meclisi olarak toplanıyoruz.

Sizce ülkemizde aile şirketleri neden uzun ömürlü olmuyor?

Aile şirketlerinde devir süreçleri, mülkiyet hakları, prensipler, değerler hiç konuşulmadığı için dağılıyorlar. Aileyi bir arada tutan şey ailenin değerleri ve güçlü iletişimdir. Önemli olan aile değerlerini ön planda tutabilmektir. Bunu yaptığınız zaman zor günlerde, yağmurlu günlerde, güneşli günlerde bir arada kalabiliyorsunuz. Dağılan aile şirketlerine baktığınızda şirketlerin yalnızca kötü zamanlarda değil, en parlak günlerini yaşadıkları zamanlarda bile yıkılabildiklerini görebilirsiniz. Bunun nedeninin kendi çıkarlarının peşine düşen aile fertleri olduğunu söylemek mümkün. Bu nedenle aile değerlerini unutmamak, aile ekseninden çıkmamak lazım.

Öte yandan bizim TAİDER'de en çok konuştuğumuz diğer bir konu iletişim ve kuşak çatışmaları. Dünyada nesillerdir yaşayan aile şirketlerinden farkımız şu; onlar gerçekten şirketlerini kurumsallaştırabiliyorlar. Biz bunu Türkiye'de yaparken zorlanıyoruz. Çünkü kişiselleştiriyoruz.

Kurumsallaşma yolunda önemli adımlar atmış bir aile şirketi yöneticisi olarak aile şirketlerine ne önerirsiniz?

Sürdürülebilirlikle ilgili dert edinen ve bunun peşine düşen şirketler ayakta kalır. Ama maalesef ülkemizde aile şirketlerinin büyük bir bölümünün gelecekle ilgili planları yok. Para kazanmaktan fazlasını hedefleyen bizim gibi şirketlerin kurucuları, bunu devretme güdüsüne giriyor. Diğer aile şirketlerinin sürdürülebilirlikle ilgili adımlar atmasını öneriyorum. Zira bu yalnızca şirketler için değil ülke ekonomisi için de çok kıymetli.


Midilli en dar sokaklara giriyor


Volkan Ar-Ge Merkezi olarak, binek araçların bile 2 manevrada döndüğü dar alanlara rahatlıkla giren Midilli adını verdiğimiz bir araç tasarladık. Aracımız eski yerleşim alanları, trafiğin ve şehirleşmenin yarattığı ulaşım zorlukları ile mücadele eden itfaiye istasyonları için üretildi. 27 şehrin en dar sokaklarında test ettik. Tüm testleri başarı ile geçti. Şu an bazı şehir itfaiyelerinde, sahip olduğu kurtarma ekipman donanımı ile söndürme kabiliyetinin yanı sıra trafik kazası, afet gibi kurtarma operasyonlarına da öncü araç gereksinimlerini karşılıyor.

Önce bilinçlenmek gerekiyor


Yangınla mücadele vatandaşın bilinçli olmasından başlıyor. İtfaiyecilik yangının son ama çok önemli bir halkası. Yangının sıcaklığını soluyan bir geleneğin temsilcileri olarak biz de, bunu çok iyi biliyoruz. Bu yüzden, “belirsizliğe” mahal vermemek için 1974’den beri tüm ürünlerimizi kendi bünyemizde, kendi ellerimizle, tek elden üretiyoruz. Teknolojiyi elle işliyoruz. “Mümkün olduğu düşünülmeyen” çözümleri mümkün kılıyoruz. Mümkün olanın sınırlarını devamlı yeniden belirliyoruz.