Liberalizmin “think-tank” ve mutasyona uğramış eleman desteği sayesindedir ki sağ cenah, dünya görüşüyle ilgisiz ne kadar kavram varsa ulu orta kullanmaktadır. Nicedir “devrim” düşmez oldu dillerden, “diyalektik” diyeni bile duyduk. Bu durum, yalnızca kafa karışıklığı olarak yorumlanamaz. Sağın ideolojik temizliği ya da tadilatı olarak tanımlanması ise bilgisizlikten öteye geçemez. Bu zihniyet çorbası, içi boşaltılmış kavramların kabuğuyla ve bilinçli bir taktik gereği pişirilmektedir. Bu taktik, örneğin “yetmez ama evetçi” cenahta, ibret ötesi karşılık bulmuştur. Yakın tarihten bir başka trajikomik örnek verelim. DP’nin devamı olan AP, “demokrasi”yi ve “demokrat” etiketini kullanarak iktidar olmuştur. Lakin içi doldurulmamış, içselleştirilmemiş ve nihayet ambalaja dönüştürülmüş bu kavramlar, müthiş bir kamu mühendisliği sayesinde amblemdeki atla pazarlanmış ve halk ağzında şu hale dönüşmesi sağlanmıştır: “Demir Kırat!” Kavramları amorf hale getirmenin bu ülkeye maliyetini ve hazin sonuçlarını yazmaya da herhalde gerek yoktur.

Bu taktiğin uzantılarından biri de, reddettiğini “amaç” doğrultusunda dönüştürmektir. Sağın, ideolojisiyle ilgisi olmayan kavramları dönüştürmesine, bilimin ve literatürün ağzını açık bırakacak biçimde içini kendince doldurmasına ve pazarlamasına en aşina örnek “laiklik”tir. Bu noktada insanın aklına, ne yapılırsa yapılsın ortadan kaldırılamayan “evrim”i, acaba nasıl dönüştürecekleri sorusu geliyor. Bugün başka bir kavramı konuşuyoruz: “reform”.

Sistemin zaten yeterince sorunlu ikliminde 18 yıldır iktidar olan, kurumlarından temayüllerine sistemi ideolojisine göre biçimlemeye çalışan ve bunun için her şeyi yapan-yol alan ideoloji, şimdi sıkışmışlığın tezahürüyle “reform” hazırlığında… Gerçekten durum bu mudur? Hayır. Süreci böyle tahlil etmek, iktidarın ve yandaşlarının “reform” söylemlerini bu açıdan okumak hatadır, en azından eksiktir. Bu yalnızca muhalefetin değil, iktidara yakın olanların da yeni bir kafa karışıklığıdır. Kuşkusuz “yetmez ama evetçi 2. Dalga”ya kapılacak olanları, şehvetle kalem oynatanları da bu listeye eklemeliyiz. Onlar şimdilik bir kenarda dursun!

“Reform” okumalarını neden bilgisizlik, noksanlık diye tanımlıyoruz? Neden yeni bir aymazlık olarak nitelendireceğiz? Çünkü böylesi bir okuma ve onunla yetinme, iktidarın ideolojisinden ve asal hedeflerinden zerrece haberdar olmamanın itirafıdır. Hep söyledik, yineleyelim: Aynı dili konuşmanız, aynı şeylerden söz ettiğinizi kanıtlamaz.

“Reform” çok genel anlamda “değiştirme”, “yeniden şekil verme” anlamına gelir. Kökeni ya da ortaya çıkışı, 16'ncı yüzyıla denk düşer. Martin Luther’in başını çektiği hareket dinsel içeriktedir, Katolik Kilisesi'ne yöneliktir ve Protestanlığın ortaya çıkışını sağlamıştır. Sayın Erdoğan’ın “Asrın Luther’i” ilan edip edilmeyeceği, yandaş kalemlerin coşmasına bağlıdır ve şaşırtıcı olmayacaktır. Bu işin şakası. Ancak iktidarını dini argümanlara, muhafazakâr katılığa-donmuşluğa ve bunlardan beslenen her türlü söyleme, yönteme ve paradigmaya bağlayan ideoloji açısından, “reform” bağlamında tartışılması gereken çok şey var. Örneğin iktidarın sıklıkla dile getirdiği “dava”nın, “reform”daki karşılığından başlanabilir ve nedense sormak kimsenin aklına gelmemektedir. İktidar pek mutlu olmalı.

Reform girişimi öncelikle bir reddiyeye ve ardından esaslı bir tadilata ihtiyaç duyar. Lakin yaptığı her şeyden emin, muhalif yaklaşım bir yana eleştirilmesine bile tahammül etmeyen, kitleleri bu duruşla etkilemeyi hedefleyen ve hakkı verilsin ki bunu başaran bir iktidar, reformu “neye, kime” karşı ve “neden” yapacaktır? İdeolojisinin hukukundan, adaletinden, ekonomiye bakışından son derece emin olan, bütün bunları mevzuata ve hayata tahvil etmek, egemen kılmak için elinden geleni yapan bir iktidar, “reform” iklimine neden girmiştir? Bunları tartışmak için, popülizmden medet ummamak, güne ve gündeme laf yetiştirirken helak olmamak, algı penceresini sonuna dek açmak gerekir. Bir başka deyişle, “reform” kavramına yüklenen “meram” doğru okunmuyor ve sorulmuyorsa, bu sorulara yanıt bulmak olanaksızdır. Önümüzdeki yazı yanıtların peşine düşecek, başta kültür-sanat, hayattaki karşılıklarını arayacağız. Kerterizimizi şimdiden söyleyelim: “Laiklik”.