Bir okurumuz soruyor: “1 Temmuz 2006 tarihinde bir işyerinde çalışmaya başladım ve aynı gün sigortalı işe giriş bildirgem, ilgili kuruma gönderildi. Daha sonra bu işyerinden ayrıldım ve başka işyerlerinde çalışmaya devam ettim. Geçenlerde hizmet süremi sorguladığımda söz konusu işyerinde çalışmaya başladıktan sonra sadece sigortalı işe giriş bildirgemin gönderildiğini ve 10 aylık çalışmamla ilgili herhangi bir prim yatırılmadığını öğrendim. Primlerimin yatırılmadığı 10 aylık süreyi hizmetimden saydırabilmem için ne yapacağım?”


506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’nın 79/8 maddesi gereğince çalışma süresinin bildirilmemesi halinde hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde iş mahkemesinde hizmet tespitine ilişkin dava açılması gerekmektedir. Hizmetine ilişkin primleri yatırılmayan işyerinde 1 Temmuz 2006 tarihinden itibaren 10 ay çalıştığı için ilk bakışta okurumuzun dava açma süresi 1 Ocak 2008 tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğundan dava açma süresi geçmiş gibi gözükse de işyerinde işe başladığına ilişkin sigortalı işe giriş bildirgesinin Sosyal Güvenlik Kurumu'na verilmesi nedeniyle hak düşürücü süreden söz edilemeyecektir. Bu nedenle okurumuzun Sosyal Güvenlik Kurumu ile kendisini çalıştıran işverenini hasım göstererek dava açması gerekecektir. Ayrıca ekleyelim ki, hizmet tespit davalarında yazılı belgeler kadar aynı işyerinde çalışan işçilerle komşu işyerlerinde çalışanların da tanıklıkları önemli olduğundan çalıştığı 10 aylık süre ile ilgili yazılı belgelerinin yanı sıra bu kişilerden de tanık göstermesi yerinde olacaktır.


****


Bir başka okurumuz soruyor: “Çalıştığım işyerinde günlük 8 saatin üzerinde ve fazla mesai yaparak çalıştırılıyorum. Ücret bordrolarında aylık 5 ile 10 saat fazla mesai ücretine yer veriliyor. Hâlbuki günlük 8 saatin üzerinde ayrıca her gün 2 ile 4 saat arasında değişen şekilde fazla mesai yapıyorum. Ücret bordrolarının tamamını mecburen imzalıyorum, ayrıca ücretlerimiz de bankadan ödeniyor. Ödenmeyen fazla mesai ücretlerimi alabilmem için ne yapmam gerekir?”


Yerleşik Yargıtay kararlarına göre uygulamada fazla çalışma yaptığını iddia eden işçinin bunu kanıtlaması gerekir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır. Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak bordrolarda, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtiraz kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı, tanık anlatımları da dâhil her türlü delille yapılabilir. Bordroların itirazsız imzalı olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, yine bu ödemeler ihtiraz kaydı ileri sürülmeden alınmışsa, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerekecektir.


Okurumuzun sorusundan bordroları itirazsız olarak imzaladığı ve fazla çalışma ücreti dahil yapılan ücret ödemelerini banka hesabından da itiraz etmeden aldığı anlaşılmakta olup, bu durumda çalışırken ya da işyerinden ayrıldıktan sonra 5 yıllık zamanaşımı geçmeden iş mahkemesinde açacağı alacak davasında tanık yerine yazılı kanıtları sunması gerekecektir. Bunlar da, yukarıda da değinildiği gibi giriş çıkış kayıtları, imza defteri, günlük işe başlama ve işten çıkış saatlerini gösterir imzalı puantaj kayıtları olabilir.