Sabah Gazetesi'nin spor muhabiri arkadaşımız Erkan Koyuncu'yu pisi pisine kaybettik.
Sorumsuz yöneticilerin korkaklıkları yüzünden hayatının baharında aslan gibi bir arkadaşımız aramızdan ayrıldı.
Olayın üzerinden kaç gün geçti ama hala daha yetkililerden tatmin edici bir açıklama yok.
Olayı 'elim bir kaza' diyerek geçiştirmeye kalkmasın kimse...
Kaza falan değil bu resmen cinayet.
Hangi akla hizmet, 5 tonluk bir anti terör kapısı koyarsınız tesislerin girişine?
Hadi taraftarın korkusundan koydunuz diyelim, neden bu kapının bir bekçisi olmaz?
Bekçi varsa görevini niye yapmaz?
Ayrıca bu tür kapılar yayalar için değil araçlar için kullanılır genellikle. Ve sensörlü olur. Bu kapının sensörü var mıdır? Varsa neden çalışmamıştır?
Yayaların tesise girmesi için küçük bir kapı yapmak çok mu zordur?
Sonuçta nereden baksanız elinizde kalıyor. İhmal ve adamsendeciliğin kol gezdiği, yapanın yanına kar kaldığı cehennem gibi bir ülkede yaşıyoruz.
Lafı uzatmanın gereği yok. Kaza denilen bu cinayetin sorumlusu Galatasaray Kulübü'dür. Onun yönetimidir, medya iletişim sorumlusudur, tesis müdürüdür.
Transfer döneminde milyon dolarlar harcamaktan çekinmeyenler, basın emekçilerinin adam gibi görev yapmasını teşvik edecek önlemler almak yerine basın mensuplarına eziyet etmekten zevk alıyorlar. Hürriyet Gazetesi'nden Adem Kabayel, Galatasaray muhabirleri olarak kapı ve bekçi konusundaki şikayetlerini Galatasaray Medya İletişim Direktörü Ali Kırca'ya ilettiklerini ancak sonuç alamadıklarını söylüyor.
Son olarak da Türkiye Spor Yazarları Derneği'ni göreve davet ediyorum. Erkan'ın vefatı ile taziye mesajı yayınlamakla iş bitmiyor. Dernek, bu işin üzerine gitmeli ve ihmali olanların gerekli cezayı alması için kamuoyu yaratmalıdır. Bu zihniyetle mücadele etmek hepimizin görevi olmalı. Olmalı ki yarın başka arkadaşlarımızı kurban vermeyelim.
Sevgili Erkan Koyuncu'ya bir kez daha Allah'tan rahmet, geride kalanlara sabır ve metanet diliyorum.