TBMM Çevre Komisyonu CHP Sözcüsü Murat Bakan, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından düzenlenen ve yarın başlayacak olan İklim Şurası’na ilişkin yazılı açıklama yaptı. Şuraya TBMM Çevre Komisyonu ve İklim Araştırma Komisyonu’nun davet edilmediğini açıklayan Murat Bakan, şunları kaydetti:

"Komisyon olarak, haftada iki gün olmak üzere dört ay boyunca çalıştık. Onlarca uzman dinledik, yetinmedik sahaya çıktık, sulak alanlarımızda incelemeler yaptık. Komisyon, 730 sayfa rapor hazırladı; biz CHP olarak, 124 sayfa şerh yazdık. ‘İklim krizi gerçek beka sorunu’ dedik, ‘siyaset üstü’ dedik ve elimizden gelen tüm katkıyı verdik. Aylarca, her partiden vekiliyle, uzmanıyla, danışmanıyla bunca insan emek verdik. Ayrıca Çevre Komisyonu olarak Glasgow’a COP26’ya, yani İklim Zirvesi’ne gittik. Ancak gelin görün ki ‘Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadelede yol haritasını belirleyecek’ diye tanıtılan İklim Şurası’na ne İklim Araştırma Komisyonu davet edildi ne de Çevre Komisyonu.

“PARLAMENTO YOK SAYILDI”

Sadece ülkemizin değil, gezegenimizin geleceğiyle ilgili olan bir önemli konuda daha parlamento yok sayıldı. Böyle olmamalıydı, yine ‘yaptılar oldu’. Her şeye rağmen biz, bu şurayı iklim kriziyle mücadele için bir fırsat olarak görüyor, sağlam bir irade ortaya koyulmasını arzu ediyoruz.

“ISPARTA’NIN KARANLIĞA GÖNÜLMESİ KRİZİN SONUCU”

Geçtiğimiz günlerde, kış ortasında Isparta’nın günlerce karanlığa gömülüp soğuğa teslim olması da sanayiye verilen enerjinin kesilmesi de aynı krizin sonuçlarıydı. Bu bir politikasızlık krizi. Türkiye, her gün aynı politika yoksunluğunun sonuçlarını yaşıyor. Ülkeyi yönetenler, iklim krizinden en çok etkilenecek ülkelerden biri olduğumuz konusunda ikna olamıyor, farklı öncelikleri sebebiyle iklim kriziyle mücadelede ortaya bir irade koyamıyorlar. Şeffaf olmak, radikal kararlar almak ve uygulamaya geçirmek için vaktimiz daralıyor. İklim kriziyle topyekûn bir mücadele için ulusal eylem planı ve etkin uygulama şart.

“TALANCI POLİTİKALARDAN VAZGEÇMEDEN...”

İklim Şurası’na sesleniyorum: İklim kriziyle mücadele ve ‘2053 net sıfır emisyon’ hedefi için, karbon yutak alanlarımız olan ormanlarımızı maden uğruna katletmeyeceksin, sulak alanlarımızı vahşi tarımsal sulamayla kurutmayacaksın, denizlerimizi sanayinin kirli atıklarıyla doldurmayacaksın, dünyanın çöpünü ‘hammadde’ diye ülkemize getirip dönüştüremediklerini doğaya attırmayacak, o atıkları toprağa suya karıştırmayacaksın ve kömürden elektrik üretmeyeceksin. İklim krizini uzaklarda, kutuplarda eriyen buzullarda aramayacaksın. İklim krizi, Kazdağları’nda, Cerattepe’de, Efemçukuru’nda, Marmara Denizi’nde, Çukurova’da, Seyfe’de, Fatsa’da, Manavgat’ta, Kuzey Ormanları’nda, Salda’da, Bozkurt’ta, Elbistan’da, Van Gölü’nde. İklim krizi, ektiğin tarlada, yediğin domateste, içtiğin suda, yüzdüğün denizde, ıslandığın yağmurda, oynadığın kar topunda, aldığın nefeste. Rantı önceleyen yağmacı ve talancı politikalardan vazgeçmeden koyulan her hedef illüzyon, yapılan her şura kakofoni.”