TBMM’de konuyla ilgili açıklama yapan CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, merkezî yönetim bütçesinden yerel yönetimler için yapılan metro ve raylı sistemlerin devri sonrasında bu bedellerin belediye paylarından mahsup edilerek tahsiline ilişkin usul ve esasların Cumhurbaşkanı tarafından düzenlenmesini içeren teklifin partili Cumhurbaşkanı kontrolünde, muhalefet belediyelerine kontrol ve baskı aracı olarak kullanılabileceğini açıkladı. Beko, konuşmasında şunları dile getirdi: “Belediyeler arasında ayrımcılık ve kayırmacılık uygulamalarının olduğu bu dönemde, üstelik 2019 mahallî seçimlerine bu kadar kısa bir süre kala böylesi bir yetkinin Cumhurbaşkanına verilmesi anayasal açıdan bazı sakıncalar içermektedir. Bu düzenlemeyle, partili olan Cumhurbaşkanına herhangi bir kritere tabi olmaksızın belediyeler açısından kesinti tutarlarını belirleme yetkisi verilmektedir. Düzenlemede, Cumhurbaşkanı tarafından karar verilecek kesinti oranının hangi kriterler ölçüt alınarak tespit edileceği ortaya konulmamıştır. Bu durum, Cumhurbaşkanının mensubu olduğu partinin yönettiği belediyeler ile diğer partilerin yönettiği belediyeler arasında ayrımcı bir durum ortaya koymuştur. O nedenle bu düzenleme, Anayasa'nın eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağını düzenleyen madde 10'a aykırı uygulamalara da neden olabilecektir. Muhalefet partilerinin bu kapsamdaki belediyelerin seçimleri kazanması durumunda gelir paylarının yüksek tutulması suretiyle çalıştırılmamasına ve başarısız yapılmasına neden olabilecek bu düzenlemeyi kabul etmek kesinlikle mümkün değildir. Bu, belediyeleri vesayet altına almak demektir. Diğer partilere mensup belediyeleri kontrol ve baskı aracı olarak kullanabilecek bir düzenlemedir.”

İZBAN işçilerinin grev hakkı gasbedilmiştir!

Cumhurbaşkanı’nın tek adamlık uygulamalarını İzmir’deki İZBAN greviyle ilgili süreçte de kullandığını ve işçilerin grev hakkının gasbedilmesinin kabul edilemez olduğunu ifade eden CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, “En başından bu yana takip ettiğim süreçte, işçilerin çok da afaki taleplerinin olmadığını biliyorduk. İZBAN'da çalışan işçi kardeşlerimin yarısının yoksulluk yarısının da açlık sınırında çalıştığını bir kez daha sizlere ifade etmiştim. Ankara'da İzmir milletvekilleriyle bir değerlendirme yaptık. Ulaştırma Bakanıyla görüşüp İzmir'in on ilçesinden geçen en büyük toplu taşım aracı olan İZBAN'ın günde 500 bine yakın yolcu taşıdığını, eğer grev başlarsa ulaşımın sekteye uğrayacağını buradan sizlerle paylaşmıştım. İşçi kardeşlerimin sosyal ve sendikal hakları derhâl verilmeli diye kendisine de söylemiştim. ‘Hemen toplu iş sözleşmesiyle sorunu çözelim’ demişti ancak sonrasında Sayın Bakandan bir daha ses seda çıkmadı. Bu sorunun asıl sorumlusu Ulaştırma Bakanlığıdır, AKP iktidarıdır. Yeni teklifler gündeme geldi, biz de bu konuyla ilgili pek çok çalışma yaptık ancak mesele bir türlü çözülmedi. Aksi bir durum yansıtılmaya çalışıldıysa... İşçi kardeşlerimin sosyal ve sendikal haklarını kazanması tabii ki en büyük isteğimiz, bundan kimsenin şüphesi olmasın. Bu süreçte yapılması gereken, 25'inci gününde işçilerin grev hakkını gasbetmek değil, İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Ulaştırma Bakanlığı bir araya gelip iş barışını da sağlayarak, işçilerin, ekonomik, demokratik, siyasi, sosyal haklarını vererek bu toplu iş sözleşmesini yapmalarını sağlamaktı. Ama maalesef işçi arkadaşlarımızın 25'inci gününde grev hakları gasbedildi. Bu konuyla ilgili, bu yapılan grev hakkının gasbedilmesini buradan bir kez daha kınıyorum” açıklamalarını yaptı.