Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu. 

Bahçeli'nin açıklamasından öne çıkan satır başları:

Rusya sözünde durmamış 2014'ten itibaren işgal planlarının aşama aşama tatbik etmiştir. Putin'in tutumu devletlerarası ilişkilerde geçerli kuralların a'dan z'ye ihlalinden başka bir manaya gelmemiş, gelmeyecektir. BM üyesi bir devletin toprakları çok tehlikeli biçimde saldırıya uğramıştır. Bu saldırı bütün vahametiyle sürmektedir. Aynı BM, yasadışı harekat karşısında cılız kınama mesajlarından başka hiçbir şey yapamamıştır. 

Putin'e tepki

Putin çelişki içinde bocalıyor. Putin yalancı şahitlik yaparak işgali haklı çıkarma çabasında. Kültürel yakınlıktan bir ülkenin işgal bahanesi çıkartılıyorsa, o zaman 3 kıta bizi anlatacak ve coğrafyalar durmaksızın bizi çağıracaktır. Donbas'ı Ukrayna'dan koparma hamleleri bölücülüktür. Esasen Ukrayna arada kalmış, güç blokları çemberinde sıkışmıştır. Putin'in nükleer silah tehditleri, askeri konvoyların sürekli gösterimi, meskun mahal çatışmaları, yollara dökülen insanların dramı aslında güç konsolidesini hedefleyen, ülkelerin vahşi hesaplaşma özetidir. 

Ukrayna madem NATO üyesi yapılmayacaktı, bunca yıl neden boş bahanelerle avutulmuştur. Ukrayna'yı savaş ortamına hapseden, diğer yanda Batılı ülkeler değil midir? Ahbazya ile Güney Osetya'yı Rusya'ya kaptırmak bir akılsızlığın mı yoksa bir pazarlığın mı eseri olduğu hala tartışmaya açıktır. ABD ile AB ülkeleri küresel sahnenin ön tarafından yaptırım açıklarken arka tarafında Rusya ile mutabakat zemini aramadıklarını hiç kimse iddia edemeyecek, bize de yutturamayacaktır. Rusya'nın saldırganlığına yaptırımlar engel olamamıştır. Yeni dünya düzeni diye hikayesi yazılan çok bilinmeyenli karmaşık denklemin ABD ile Rusya arasında yeşeren bir al ver sürecinin mahsulü olduğunu görmek lazımdır. 

Süreli ve bölgesel çatışmaları dönemi irtifa kaybederken sürekli iç savaşlar döneminin kapısı açılmaktadır. Ankara'dan dünyaya göz attığımızda tarihi tecrübelerimizin ışıklarını, bu karanlık oyun sahnesinde tuttuğumuzda gördüğümüz gerçekler korkunç risk ve tehditlerin vahim boyutlara dayandığıdır. 

5 maddelik Rusya - Ukrayna önerileri

Rusya'nın BM Konseyi'ndeki kınama kararın veto hakkına sahip olması, başlı başına çarpıklıktır. Dünyanın kaderi, 5 devletin keyfine emanet edilemez. MHP olarak Rusya-Ukrayna arasındaki silahlı çatışmaların ivme kaybetmesi maksadıysa paylaşmak istediğimiz görüş ve düşüncelerimiz maddeler halinde şöyledir:

1- Ukrayna'nın egemenlik hakkına mutlak suretle saygı duyulmalı.

2- Rusya ve Ukrayna arasında ateşkes tesis edilmeli.

3- Rusya ön şartsız işgalden vazgeçmeli.

4- NATO doğuya genişleme stratejisini gözden geçirmeli.

5- Krizin çözülmesi için tek seçenek diplomasi ve diyalogdur.

Sayın Cumhurbaşkanımızın çok yönlü ilişkileri kullanarak aktif arabuluculuk girişimi, samimi gayretleri bize göre kalıcı çözümün anahtarıdır. 

AB'ye tepki

Konu Türk ve Müslüman oldu mu üç maymunu oynayanların sınırlarda ayrımcılık yapması su katılmamış ırkçılıktır. Ukrayna ülkesinin AB üyesi yapılması çağrısına AB Komisyon Başkanı'nın Ukrayna bizden biri sözleri hastalıklı bir yaklaşımdır. Yani bu zamana kadar Türkiye'nin AB'ye alınmaması, size benzemediğimizden dolayı mıdır? 

Muhalefeti hedef aldı

Türkiye, Ukrayna krizinde milli bir duruş sergilemiştir. Ne var ki zillet ittifakı bundan bile rahatsız olmuştur. Çatışmaları neredeyse hükümete fatura edecek kadar gafil hale düşmüşlerdir. Hükümete kara çalanlar İstanbul'a kar yağdığında iki mahalle arasındaki ulaşımı sağlayamadıklarını ne çabuk unutmuşlardır. Rusya'nın operasyonu esnasında CHP Genel Başkanı ile İP Genel Başkanı S-400 aleyhine açıklamalar yapmışlardır. Zillet ittifakının ana ortakları majestelerinin muhalefeti olarak sivrilmiştir. Demokrasinin güvencesi NATO değil milletin tertemiz iradesidir.

Montrö Sözleşmesi

CHP Genel Başkanının tam da Ukrayna krizi esnasında Rusya'yı kötülemeye başlaması ilkesel bir duruş değil, akıntıya kapılan sinyalci ve teslimiyetçi bir iradenin ağır tezadülür. Ön sıralarda CHP olmak üzere Ukrayna'da çatışmaların yaygınlaştığı sırada Montrö'yü kasıtlı olarak yanlış yorumlayanlar, kanal istanbul'un çöktüğünü yazıp çizenler, Türkiye'nin elini zayıflatmanın hesabını yapan çevreler olarak dikkat çekmiştir. Montrö, Boğazlar bölgesinden geçişi düzenlemektedir. Sözleşme, boğazlar bölgesinden geçişi ticaret ve savaş gemileri açısından dört ayrı ihtimali ön görerek belirlemektedir. Bunlar Türkiye'nin tarafsız olduğu savaş hali, Türkiye'nin taraf olduğu savaş hali, Türkiye'nin kendisini çok yakın bir savaş tehdidi altında gördüğü şartlar ile barış halidir. Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin 19.maddesinin birinci fıkrasında Türkiye'nin tarafsız olduğu durumda tarafsız olan savaş gemilerinin barış zamanı için belirlenen esaslara göre boğazlar bölgesinden geçip Karadeniz'e çıkabildikleri tespit edilmiştir. Savaşan ülkelerin gemilerinin boğazlar bölgesinden geçişi ise yasaklanmıştır.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi hususunda Türkiye'nin duruşu sağlam, tutumu dengeli ve berraktır. Zillet İttifakı'nın Montrö hatırlatması siyasi tuzaktır. Ahlaksız, mesnetsiz ve ahlaken çarpık eleştiriler sorumlu muhalefet anlayışıyla da çelişmektedir.

Ukrayna'da son seçimin galibi ve mağlubu (muhalefeti) birlikte çelik yelek giyerek ülkesini savunurken Zillet ittifakı neredeyse ülkesini sırtından hançerleyecektir.

Tarihi Bilkent Mutabakatı'nı hedef aldı

28 Şubat postmodern darbesinin yıl dönümünde Ankara Bilkent Otel'de uzun bir masanın etrafında dizilen güdümlü 6 parti güçlendirilmiş parlamenter sistem adıyla 48 sayfalık bomboş bir metni kamuoyuna açıklamışlardır. Yarının Türkiye'si için adım attıklarını söyleseler de metinde Türkiye yoktur. Türk milleti yoktur. İnanç yoktur.

Güçlendirilmiş parlamenter sistem teklifi güçsüzleştirilmiş Türkiye'nin taslak beyannamesidir ve bizim nazarımızda buruşturulup atılacak bir kağıt parçasından farksızdır. 48 sayfalık metnin içeriği tam takır kuru bakırdır. Hiçbir somut ve yeni bir öneri de yoktur. Bu metni tarihi yapan tek şey 28 Şubat zihniyetine uygun olarak güçlendirilmiş istikrarsızlık bildirisi olmasıdır.

Açıklanan metin nitelik olarak bir anayasa önerisi değil yeni bir 28 Şubat bildirisi olarak tarihe geçecektir. Bütüne bakıldığında bir uzlaşma değil bir uzlaşamama metni olduğu çok açıktır. 6 partinin ortak çalışmasında ne yeni bir anayasa ne de bir yol haritası vardır. Bu durum aslında Zillet İttifakı'nın hiçbir konuda uzlaşamadığını işaret etmektedir. Uzlaşılan tek nokta milletin ortak iradesiyle kabul edilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi karşıtlığıdır.

Devletin güçsüzleştirilmesi amaçlanmaktadır. 1961 anayasası döneminde olduğu gibi OHAL şartlarında devletin mücadele gücünün zayıflatılacağı görülmektedir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle ortaya konulan güçlü devlet modeli tersine çevrilerek, parlamenter sistemde gensoru yöntemiyle düşürülebilen hükümetler hedeflenmektedir.