HDP Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş'ın 2009'da katıldığı bir ağaç dikme etkinliği üzerine üzerine Beştaş hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca "terör örgütü adına suç işleme" ve "terör örgütü propagandası yapma" suçlarından kamu davası açılmıştı.

Davanın iddianamesinde, "söz konusu etkinliğin terör örgütün kuruluş tarihinin ve kurulduğu mekanın örgüt tabanı ve sempatizanları tarafından benimsenmesi, tanınması amacıyla örgüt çağrısı doğrultusunda gerçekleştirildiği" ifade edildi.

Yargılamayı yapan Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi, Beştaş hakkında "terör örgütü üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme" suçundan ceza verilmesine yer olmadığına, "terör örgütü propagandası yapma" suçundan ise kovuşturmanın ertelenmesine karar verdi. Bu hüküm üzerine Beştaş, 3 yıl denetim altına alındı.

Mahkemenin kararına karşı yaptığı itirazları reddedilen Beştaş, kovuşturmanın ertelenmesi kararı nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürerek, AYM'ye bireysel başvuru yaptı.

Başvuruyu inceleyen Yüksek Mahkeme, ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine hükmetti.

KARARIN GEREKÇESİNDEN

AYM'nin kararında, Beştaş'ın, "ağaç dikme eyleminin gerçekleştirildiği evin terör örgütünün kuruluş ilanının yapıldığı ev olduğu ve ziyaret tarihinin söz konusu terör örgütünün kurulduğu tarihe denk geldiğini bilmediği yönündeki savunmasına, terör örgütünün kuruluş yıl dönümü sebebiyle yapılması amaçlanan kutlamalara yönelik önceki çağrı ve mesajlar ile başvuranın siyasi kişiliğinin dikkate alınarak itibar edilmediği" kaydedildi.

Beştaş'ın yapılan yargılama sonucu herhangi bir ceza almadığı ve 3 yıl süresince denetim altına alındığı anımsatılan kararda, "Söz konusu davanın varlığı nedeniyle başvurucu üzerinde bir caydırıcı etki oluştuğu kabul edilebilirse de kovuşturmanın ertelenmesi kurumunun nitelikleri dikkate alındığında etkileri itibarıyla infazı mümkün hapis cezası ya da para cezasına kıyasla daha hafif bir önlem olduğu söylenebilecektir" değerlendirmesi yapıldı.

AYM'nin, ihlal başvurusunu reddettiği belirtilen kararda, "Tüm bu değerlendirmeler kapsamında başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin zorunlu bir ihtiyacı karşıladığı ve toplumun terör eylemlerine karşı kendisini koruma hakkı karşısında müdahalenin orantılı olduğu sonucuna ulaşılmıştır" görüşü yer aldı.