Zamanı durdurabilir misiniz?

Giden zamanı geri getirebilir misiniz?

Tabiki, hayır!

Ama politikacı iseniz, bu mümkün! 

Albert Einstein'e sormuşlar: "Atomun parçalanmasından enerji elde edecek kadar akıllı olan insanoğlu, nasıl oluyor da bunun insanlığı yok etmekte kullanılmasını önleyemeyecek kadar aptal oluyor?"

Einstein hemen şu cevabı vermiş: "Demek ki politika, fizikten daha güç öğreniliyor!"

* * *

Evet, zaman su gibi akıyor; kum saati çalışıyor. Ve iktidarın ortakları ile tekmili birden, tam 48 saat sonra yapılacak yerel seçimler için, hükümetin de maddi ve manevi desteği ile muhalefetin belediye başkan adaylarına karşı tam "saha pres" yapması vatandaşın gözünden hiç kaçmıyor. Güya, nefes aldırmamaya çalışıyorlarmış!

Zaten Cumhurbaşkanı yerine partili Cumhurbaşkanlığı modeli işliyor. Başabakanlık da tedavülden kalkmış vaziyette; son Başbakan Binali Yıldırım, Meclis Başkanı olmuş. Ama talimatla İstanbul'da Ekrem İmamoğlu'na karşı "Ya herrü ya merrü" yani "sonucu ne olursa olsun" diyerek soyundurulmuş vaziyette!..

Ya Ankara'da Millet İttifakı'nın güçlü adayı Mansur Yavaş'a karşı, Özhaseki' nin "seçimi kazansa bile kayyum atanacak!" şeklinde mezarlıkta ıslık çalarak dolaşmasına ne demeli? 

İzmir'e, Denizli'den "ithal aday" olarak getirilen Nihat Zeybekci'nin, "erken öten horoz" misali 1 Nisan sabahı Kordon'da "zeybek oynayacağım!" demesi, İzmirlilerin demokrasiye inancını, daha da arttırmış vaziyette... 

Ne kayyum rüzgarları, ne seçmen iptalleri, ne trene bakanlar! gibi baktıranlar, ne de camilere siyaseti sokup şehit cenazelerinin bile kullanılması halkın gözünden kaçmıyor! 

Bunun içindir ki, halk işte bu korku seneryolarına karşı, aksine sokaklara çıkıp öbek öbek sandıklara akmaya hazırlanıyor. Yeter ki, "seçim sabote edilmesin" diyor muhalefet. Tüm gönüllüler sandıkları sıkı takibe alacak, oyların sayılmasını bekleyecek; ardından da Ankara'da, İstanbul'da ve İzmir'de bakalım gerçekten "yalancıların mumu yatsıya kadar yanacak mı?" bekleyip göreceğiz!

* * * 

Ha sahi! Bizim İzmir basınının ağabey ve ablalarından oluşan 50'ye yakın duayen gazeteciler grubu olarak geçtiğimiz hafta sonunu, işte yukarıdaki maksatlı söylentilerden uzak kalmak için İzmir'in Urla ilçesindeki meşhur Kumdenizi plajlarındaki Urit Kafeterya'da, can çekişen medyaya umut ve cansuyu olmak üzere bir araya geldik. Sevgili Mümin Sertbaş'ın tabiri caizse "çoban ateşi"ni yakması ile 50'ye yakın arkadaş, kum saatini tersine çevirip, siyasi kirlilikten uzak kalmaya çalıştık...

* * *

Ne mi yaptık? Her birimizin belleğinde kalan seçim fıkralarını anlattık. İşte benim 1980'lerde Deniz kitaplarından arşivime aldığım şu politik fıkrayı da sizlerle paylaşıp yazıma noktayı koyacağım. Sonra da, mukaddes oyumu kullanıp seçim sonuçlarını bekleyeceğim.

Efendim, iki kardeş yolda karşılaşmış. Biri ötekine, “Haberi duydun mu?” diyerek şu soruyu sordu. “İçişleri Bakanlığı'nda bu gece büyük bir hırsızlık olmuş!”

“Yok canım! Önemli vesikalar mı çalınmış?”

“Önemli de laf mı! Çalınan, gelecek seçimlerin sonuçları imiş!”