Ülkelerin  rejimlerinini belirlirleyen en önemli unsur o ülkenin vatandaşlarıdır.Darma dağınık bir yapıya sahip olan İtalya'yı 1800 lü yıllarda bugünkü yapısına kavuşmasının temelinde Garibaldi'nin "Patriot" olarak nitelendirdiği vatandaş olma olgusu yatar. 1789 Fransız burjuva devrimini yapanlar da vatandaşlık bilincine ulaşan "HALK GÜCÜ" olmuştur. İngiltere, Almanya, İskandinav ülkeleri bu süreci geçirmişler bugünkü konumlarına gelmişlerdir.
İnsanlar yaşantıları boyunca çeşitli sorunlarla karşılaşır.Bunları aşmak için kendi belirleyeceği ve denetleyebileği merkezi ve yerel yönetimlerini iyi seçmesi gerekir.
Ülke yönetimlerini var edenler o ülkenin " nüfus kağıdını" taşıyan kişiler yani "VATANDAŞLARIDIR". Vatandaş olmak zor iştir. Nüfus kağıdını dünyanın dört bir yanından gelen kişiler alabilir. Bu bir nüfus kağıdı taşıma olayı değil bir bilinçlenme olayıdır.Onurunu,aileni,vatanını,adalet anlayışını,insan haklarını, özgürlüğünüçevre bilincini maddi çıkarlar karşısında satmamak, ilke ve fikirlerine sahip çıkmaktır. Bu amaçlara erişmek için direnmek ve hakkını aramaktır.Bunları başarırsan tabuları yıkar, bu gücü algıladığın zaman her alanda ülkenin kaderini değiştirirsin. Artık "vatandaş"sındır. Vatandaş, siyasi partilerde, STK'larda demokratik platformlarda kendini ifade etmek fırsatını bulamazsa, demokratik gücünü sokağa taşır, sesini duyurur, hakkını arar.
Siyasi görüşü ne olursa olsun bu ilke ve görüşleri benimsiyorsa, oy gücünü kullanır gereğini yapar.
Vatandaşın, iktidar mücadelesi yapan siyasi partilerin sorunlarına çözüm bulma ve başarılı olma yolunun bu ilkeler de birleşen örgütlü ve bilinçli oylardan geçtiğini görmesi gerekir.Vatandaşlık budur.