Özgürlük, eşitlik ve kardeşlik (liberte, egalite, fraternite) düşüncelerini, devletin kurucu felsefesi olarak ortaya koyan Fransa, bugünlerde kendilerine sarı yelekli (Gilets Jaunes) denilen kitlelerin gösterileri ile dünya gündeminde. İnsanlığın kültür, siyasi ve uygarlık tarihinin unutulmaz kenti olan Paris, geçim sıkıntısı içinde bocalayan düşük gelirli insanların hak arayışları için sahne haline gelmiş durumda. Esasında şaşılacak bir şey yok çünkü Rönesans’tan 1789 devrimine ve dünya savaşlarına kadar Paris, en önemli politik çalkantılarda dünyanın en önemli merkezlerinden birisi olmuş bir kent.
Fransa’da, yol kenarında yaya ve bisikletlilerin sarı yelek taşımaları zorunluluğu nedeni ile bu adla anılan protestocuların taleplerinden birisi de sosyal güvenlik sisteminde reform.
Trilyon dolarları aşan gayrı safi milli hasılası, 65 milyon nüfusu, yüzde 0.3’lerdeki nüfus artışı ve 80’ler civarındaki yaşam süresine sahip Fransızların işgücündeki çalışan sayısı 28 milyon. Yarıdan fazlası asgari ücretli ve günümüzde bu rakam 1200 Euro.
Fransızlar en sık kalp damar sistemi hastalıkları ile kanser nedenli ölüyorlar ve sağlık sistemleri tatmin edici olmaktan uzak. Esasında ikinci Dünya Savaşı sonrası devreye giren sosyal sigorta sistemi, 1974 yılındaki genel sağlık sistemi ve 2006 yılında uygulamaya geçen aile hekimliği ile sıklıkla revize oldu.
Sosyal sigorta sistemi genel olarak tüm çalışanları ücretli,tarım ve serbest kategorisinde değerlendirmekte, sağlık sigortası ile de tüm nüfusu hastalık ve tedavi şemsiyesi içine almakta.
Hastalık sigortası doktor ücretleri, tetkikler ve ameliyat dahil temel masrafları karşılamakta.
Fransa’da bulunan 40 tıp fakültesinden 6’sı Paris’te ve 1000 Fransız vatandaşına 3.4 doktor, 6.9
hemşire düşüyor. Sağlık çalışanı 1.6 milyon civarında. Fikir vermesi için ülkemizde 84 Tıp Fakültesi var, bin kişiye 1.7 doktor ve 2.4 hemşire istatistiğine sahip. Yine ülkemizde 550 bin sağlık personeli var.
Fransa ortalamalarına ulaşmamız için önümüzde en az 10 yıl daha var...
Yine Fransa’ya dönersek, uzun yaşam süreleri, kronik hastalıkların tedavisi için olağandışı faturalar, pahalı ilaçlarla devamlılığı sağlanan görece iyi sağlık sisteminde asıl problem, gerekli finansmanın sağlanılamaması nedeni ile ortaya çıkan sağlık sigorta bütçe açığı.
Bunun çözümü için de Macron iktidarı sağlık sigorta primlerin arttırılması ya da bunu kompanse edecek örneğin akaryakıt gibi dolaylı vergilerde artış kısır döngüsüne girdiğinde, asgari ücretliler başta olmak üzere tüm orta ve alt gelir grubu soluğu sokakta alıyor. Zamlar geri alınsa bile, Macron, kaliteli sağlık/sigorta sistemi için gerekli harcamalar ile bunların finansmanı arasındaki dengeyi kurmakta zorluk çekecek ya da zenginlerin daha fazla vergi vermesini sağlayacak yeni arayışlara imza atacak.
Sonuç olarak, Fransa gibi neoliberal politika uygulayıcısı ülkelerde 2008 krizi ile, küresel bir
finans çöküşünü deneyimledik. 2019 arifesinde, Macron tarafından küçümsenen ve devletleri için de kendilerini terk edilmiş hisseden, zor geçindiği için ek işler yapmak zorunda kalan ve nihayetinde de giderek eriyen Fransız orta gelir tabakası, sarı yelekliler gösterileri ile zamların geri alınması gibi palyatif kazanımlara mı sahip olacaklar yoksa 1789 Fransız Devrimi'nde olduğu gibi global sonuçları olan bir post kapitalist sosyolojik olgulara mı göreceğiz?