Takip etmişsinizdir, geçen haftaların uluslararası gündemi bir hayli yoğundu. ABD Başkanı Joe Biden’ın ilk yurtdışı gezisi de aşağıda bahsedeceğimiz zirveler dolayısı ile gerçekleşti. G7 (Group of Seven), yedi ülke arasındaki bir birlik. 1975 yılında kuruldu. Üyeler, Almanya, ABD, Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya ve Kanada. Ayrıca Avrupa Birliği de G7 içinde temsil edilmekte. Yaklaşık 260 trilyon dolarlık bir bütçeyi temsil ediyorlar ve bu halleri ile de küresel zenginliğin yüzde 64'ünü oluşturmaktalar.

Zirveye İngiltere’nin Cornwall şehrine bağlı küçük sahil kasabası St. Ives’deki Carbis Bay Hotel ev sahipliği yaptı. Cornwall'daki yerli halk ve turistlerin günlük yaşamı bu zirve dolayısı ile oldukça etkilendi ama futbola meraklı şehir sakinleri zirve yerine Avrupa Futbol Şampiyonası'nın açılış maçı olan Türkiye-İtalya karşılaşmasına odaklandığı görüldü! Keşke skor da bizim lehimize olsaydı ama Galler ve İsveç maçlarında da umduğumuz golleri bulamadık.

Doğrusu G7’nin, 1996 yılındaki zirvenin  yüksek borçlu fakir ülkelere (İngilizce: heavily indebted poor countries - HIPC)  olan özel girişimi ile 1997 yılında Çernobil'de bulunan reaktörün erimesini engelleme çabaları ve 2007-2008 küresel mali krizleri için insiyatifleri bir tarafa bırakılırsa, çok önemli çalışmalara imza attığı söylenemez. Bu senede zirvede ana  gündem, "hepimizi gelecekteki salgınlardan koruyabilecek daha güçlü bir küresel sağlık sistemi" mottosunda Kovid'e karşı mücadele olarak tespit edildi. Tabii her uluslararası toplantının olmazsa olmazı iklim değişikliği ve uluslarası ticaret konuları da ele alındı. Zaten zirve öncesinde, G7 maliye bakanları çok uluslu şirketlerin daha fazla vergi ödemesi konusunda anlaşma imzalamışlardı.

Ana gündemin Kovid-19 olması boşuna değil, doğrusu 100 nanometrelik SARS-CoV-2 Virüsü, dünyanın en gelişmiş 7 ülkesinin mükemmel olduğu sanılan sağlık hizmetlerini tarumar etti. Halihazırda bu ülkelerdeki pandemi orijinli ölümler 1 milyonu aştı ve 55 milyon insan da enfekte vaziyette. Bu sayılar küresel rakamların yaklaşık yüzde 30’u. Bu sene zirveye çağrılan Hindistan, Güney Kore ve Avustralya dışında doğal üye Avrupa Birliği'ni de kapsama alırsak, küresel salgının maliyetinin yüzde 90’ına maruz kalanlar kulübü oldu bu seneki zirve. Dramatik bir durum doğrusu! Genel olarak tüm bu gelişmelere öfkeli halk, salgın şartlarında protesto imkanı bulamasa da bazı çevreci aktivistlerin Plymouth'tan Carbis Körfezi'ne yürüyüş yaptıkları görüldü. Protestocuları burada andıktan sonra bu cümle ironik olacak ama artık ister ekonomi isterse savunma paktı zirveleri olsun hepsinin en önemli vurgusu hep kuvvetlenen demokrasi istemi!

***

G7’yi Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) Zirvesi takip etti. Kuzey Amerika ve Avrupa'dan 30 üye ülkenin bulunduğu NATO, 4 Nisan 1949'da Kuzey Atlantik Antlaşması olarak kuruldu. NATO Zirvesi öncesi Genel Sekreter Stoltenberg’e en önemli sorunun ne olduğu sorulduğunda, "Şu anda karşı karşıya olduğumuz en büyük sorun, her geçen gün daha öngörülemez bir dünyada yaşamamız” diye yanıtlamıştı, herhalde aklından. Dünyanın en  büyük ekonomilerinden birisi olup yine dünyanın en büyük nüfusuna sahip olmasına rağmen ne G7 ne de NATO üyesi olmayan ama SARS-CoV-2 pandemisi gibi küresel sorunu kucaklarına koyan Çin’i düşünüyordu! Çünkü sözlerine şöyle devam etmiş: “Çin, yakında dünyanın en büyük ekonomisi olacak ancak Çin bizimle aynı değerleri paylaşmıyor. Çin'in Hong Kong'daki demokratik protestocuları nasıl engellediğini, Uygur Türklerine nasıl davrandığını, komşularını nasıl zorladığını ve Tayvan'ı nasıl tehdit ettiğini görüyoruz.”

Bir başka görülen şey şu ki 'düşmanlara' ihtiyaç var ve bu şimdilik, G7 için Çin, NATO için Rusya!

Son noktada her iki zirvenin sonuç bildirisi tatmin edici olmaktan uzaktı doğrusu! G7 Zirve sonuç bildirisinde, fakir ülkeler için 1 milyar doz Kovid-19 aşısının hibe edileceği ya da karbon emisyonlarının 2030 yılına kadar yarıya indirilmesinin hedeflenmesi gibi umut vadedici cümleler gördük. Gelecekte refahın korunabilmesi amacıyla, daha serbest, daha adil ve yeniden şekillendirilmiş bir ticaret sisteminin gerektiği vurgusu da önemli idi. NATO Zirvesi sonuç bildirisinde de Çin ve Rusya'yla ilişkilerin yanı sıra, siber-güvenlik ve Afganistan'daki NATO birliklerinin durumu geniş yer aldı. Ülkemiz için de bir teşekkür vardı: “Müttefikimiz Türkiye'ye milyonlarca Suriyeliye ev sahipliği yaptığı için takdirlerimizi yineliyoruz!” Kuşkusuz, bunun için takdirden daha fazlasına ihtiyacımız var!

Eski Doğu Bloğu'nun askeri tehdidi yerine gözle görülmeyen 100 mikronluk SARS-CoV-2 virüsüne tüm kalelerini kaybeden NATO ve makroekonomik küresel travmanın beterini  Kovid-19 pandemisi ile zenginliğinin çeyreğini eriterek yaşayan G7’nin artık yeniden yapılanmasının zamanı geldi de geçti gibi görünüyor! Bundan sonra, küresel varoluş savaşı, gözle görülen militer ya da siyasi güçlere karşı olmayacak, o zaman tüm kurumların da radikal dönüşüme uğraması gerekecek!