Covid 19 Pandemisi ile 192 ülke, insanlık tarihinde ilham alınacak bir çaba ile kahramanca mücadele ediyor. Her gün açıklanan vaka ve ölüm sayıları içinde binlerce insan, ölüm kalım savaşı içinde ve tüm önlemlere rağmen, virüs yayılmaya devam ederek dünya için ciddiyetini koruyor. Pandemide, aynı zaman kesiti içinde, dünyanın bir çok ülkesinde aşırı yaygın bir şekilde insanlarda ortaya çıkan bulaşıcı hastalık sözkonusu. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), en son 2009 yılında domuz gribi ile ilgili böyle bir karar almıştı. WHO’nun bu konuda referansları, genel olarak yeni bir virüsün tanımlanması, bunun insanlara kolayca geçebiliyor olması ve/veya insandan insana kolay ve sürekli bulaşabilmesini kapsar. WHO, pandemi ilanı ile, ülkelerin kamu sağlığını korumaları için sağlık, ekonomik ve sosyal önlemleri almaları, yeterli kaynaklar yaratıp, tıbbi acil süreçlere yönelik eylem planları uygulamaları ile vatandaşlarını risklerden korumalarını ister. Ayrıca her bir vakanın test ya da ilk muayene aşamasından itibaren tespit ve izolasyonunun yapılarak tedavi edilmesinin garanti altına alınmasını gözetir. Nihayetinde amaç, dünya vatandaşlarının korunmasıdır. Koronavirüs salgını gibi kesin bir tedavinin ve aşının olmadığı durumlarında, pandemi ile mücadelede, önleyici tedbirlerin en sıkı şekilde uygulanmasından başka çareniz yoktur.

Akla, sıklıkla 1918’de yaşanılan İspanyol Gribi Salgını geliyor. Birinci Dünya Savaşı devam ederken, önce Avrupa’ya sonra da dünya yayılan İspanyol Gribi ile dünya iki yıl uğraşmıştı ve üç büyük dalgada 50 milyon insanın ölümü ile sonuçlandı. Elbette, 102 yıl önceki sağlık altyapısı ile kıyaslanmayacak imkanlara ve kamu sağlığı açısından organizasyonlara sahip olsak da, İspanyol Gribi'nden yine de alınacak dersler sözkonusu. Dönemin datalarına göz gezdirildiğinde, 1918 martında ortaya çıkan salgın için ilk aylarda gerekli önlemler alınmamış, ağustos ayında ciddi tedbirler gündeme gelmiş ve nihayetinde aynı yılın aralık ayında da bir kontrol sözkonusu olabilmiş. Ancak, kati başarı algısı yüzünden, hastalık çok sayıda ölüme yol açmasına rağmen, sıkı karantina, hijyen ve izleme önlemleri azaltılınca, salgın 1920 yılının ilk aylarına da kadar devam etmiş. Bu süreç, Covid 19 pandemi süreci için okuyucularımıza bir fikir verebilir diye düşünüyorum.

Sağlık ekonomisindeki dengeleri, bu salgının radikal bir şekilde değiştireceğine yönelik kimsenin bir şüphesi yok. Eskiden bu denge arz, talep, optimal fiyat ve finansiasyon çemberi içinde kamu sübvansiyonunun maksimum etkili olduğu bir dinamizm içinde şekilleniyordu. Arzı fiyat, yatırım, teknoloji ve kapasite kullanımı belirlerken talep ana unsurları sağlık hizmeti tatmin parametreleri olarak şekilleniyor ve gelişmiş refah toplumlarda ileri teknolojik tıbbi tedavi apareyleri ön planda iken az gelişmiş ülkelerde de koruyucu hekimlik öne çıkıyordu. Post Corona yıllarında koruyucu hekimlik herhalde parlayan bir yıldız olacak.

Pre Corona zamanlarında,ülkelerin total bütçeleri içinde sağlık harcama oranları (GSYİH) kıta Avrupası'nda %10’ların altında seyrediyordu! OECD verilerine göre sağlık hizmeti alan kişilerin kendilerinin yaptığı harcamalar ise total meblağın %10’u ile %40’ı arasında değişmekte idi. Bu oranların, ulusal ölçekte uygulanan sağlık politikalarının liberal, Bismakien ya da karma olmasına göre değiştiği de ortada. Küresel sağlık harcamaları her yıl ortalama %5 arttığı ve yıl itibari ile 13 trilyon doları bulan küresel sağlık sektörü için, corona salgınının ilk sonuçları bu bütçenin katlanması ve kamu sağlığı ile koruyucu sağlık altyapılarının artması şeklinde olacağı aşikar.

Genel olarak, sağlıksektörünün hizmet dönüşümünün de uzaktan erişimli ve MEMBS denilen mikroelektromekanobiyolojik sistemlere entegre nanoteknolojik digital platform ve yapay zeka tanımlı olacağını düşündüğümüzde, bunların üzerine eklenecek hastalık genlerinin yok edileceği genetik ve rekombinant mühendisliği ile, CoVid19 pandemisinin en büyük radikal değişikliği sağlık sektöründe yapacağını söyleyebiliriz.