SARS-CoVid-2 Pandemisi ile mücadelede, Avrupa’nın lider ülkelerinde görülen hezimet, bu sene Avrupa Günü'nün sönük kutlanmasına yol açtı. Geçen hafta, 250 bine yaklaşan ölümlerin yarısından fazlası İtalya, Fransa, İspanya, İngiltere, Belçika, Almanya ve Hollanda orijinli. Yine de Avrupa, idealleri ve oluşturduğu refah toplumu özelinde insanlık için özel konumuna devam ediyor. Bilindiği gibi, İkinci Dünya Savaşı, Avrupa’da büyük bir yıkım yaratmıştı. Bu savaşta, Corona salgını için atıfta bulunulan 1918 İspanyol Gribi'nde olduğu gibi 40 milyona yakın insan öldü. O yıllarda en önemli sanayi hammaddesi çelik ve kömürdü. Gelecekteki olası savaşların da bu iki hammaddenin girdi oluşturduğu endüstrinin paylaşımlarından çıkacağı öngörüleri seslendirilmekte idi. 1949’da Monnet, önemli bir kömür ve çelik havzası olan Ruhr bölgesi için Almanya ve Fransa arasında tehlikeli bir gerginliğin tırmanmakta olduğunu gördü. Bu, akıllara hemen Dünya Savaşlarının olası sinyallerini çağrıştırdı. Bu gerekçeyle Monnet, Robert Schuman ve Adenauer, birlikte, Avrupa’da kalıcı bir barış için 9 Mayıs 1950’de bir önergeyi kamuoyuna deklare ettiler. Uzak görüşlü devlet adamlarının bu önergesi, o zamanların başat ülkeleri olan Almanya, Fransa, İtalya ve Benelüks Ülkeleri (Belçika, Hollanda, Lüksemburg) arasında bir barış antlaşması haline geldi (Avrupa 
Çelik ve Kömür Topluluğu, Paris, 1951).
1957 yılına kadar Gümrük Birliği prosedürüne ek olarak Avrupa Nükleer Enerji Topluluğu, 1961 Yılında Brüksel Antlaşması ile Avrupa Çelik ve Kömür Topluluğu'na eklendi ve Avrupa Ekonomik Topluluğu vücut buldu. İngiltere, İrlanda ve Danimarka 1973 yılında Topluluğa katıldı ve ilk kez 1979 yılında tüm üye ülkelerde Avrupa Parlamentosu seçimleri gerçekleştirildi. Schengen antlaşması 1985'te yürürlüğe girdi. 'Euro’ ortak para birimine ise 2002 yılında geçildi. 1992 yılında uluslar üstü yasal düzenlemeler Maastrich antlaşması ile gündeme geldi. 1993 yılına gelindiğinde, aday ülkeler için Kopenhag Kriterleri tanımlandı. Bu kriterler, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı referansında demokrasi ve liberal ekonomi gerekliliğini belirtiyordu. Bunu, Avrupa Anayasası'nın 2004 yılında Roma’da hazırlanması takip etti. Ancak bu taslak Anayasa bazı üye ülkelerin halk oylamasında reddedilince, 2007 yılında Lizbon antlaşması ile revize edildi.
Nihayetinde, Avrupa Birliği düşüncesi kurumsal olarak çok yol aldı ancak günümüze baktığımızda, Avrupa Birliği için işler iyi gitmiyor. IMF(Uluslararası Para Fonu) kaynaklı verilerde, tüm dünyanın GSMH'nin 76 trilyon dolarlık bölümünün 16 trilyon 200 milyar dolarını Avrupa Birliği oluşturuyor. Tabii ki en büyük katkı Almanya’dan:3.1 Trilyon dolar ile… Bunu da İngiltere 2 trilyon 850 milyar dolar ile takip ediyor diyemiyoruz, çünkü BREXİT ile farklı bir süreç başladı, 2020 yılından itibaren! Avrupa, Pandemi ve Brexit nedeni ile yaklaşık %30’luk bir küçülme ile karşı karşıya. 510 milyonluk AB nüfusundan yaklaşık 70 milyon İngilizin ayrılmasının elbette ekonomi dışında siyasi ve kültürel olumsuz etkileri de olacaktır. Ayrıca dünyada varolan dinamiklerin değişmesi, 2008 krizinin hala atlatılamaması, Trump’lı ABD, Putin’li Rusya ve Çin arasındaki güç mücadeleleri, başta göçler ve açlık olmak üzere bir çok küresel sorunun giderek büyümesi yetmezmiş 
gibi Pandeminin en olumsuz etkisini ABD ile birlikte Avrupa’da hissedilmesi, birliğin iç sorunlarına odaklanmasını ve çözüm sürecini bir hayli geciktirecek gibi.
Son Tahlilde, dünyanın nominal GSYİH'nin (gayrı safi yurt içi hasıla) %30’unu oluşturan bir dev söz konusu. Tabii AB denince sadece ekonomik boyut değil demokrasi dahil tüm insani değerler ve hukukun üstünlüğü standartları da hesaba katılmak zorunda. İnsanlık için en önemli aşamalardan birisi olan Avrupa Birliği, deneyim ve birikimleri ile Brexit gibi iç, Pandemi gibi dış sorunları çözümleyerek, Avrupa ideallerini ileriye taşıyacaktır.