Mükemmel ol (Be Perfect).

Transaksiyonel Analiz yaklaşımının temel konu başlıklarından birisi olan “Sürücüler” (Drivers) anlatır erken çocukluk döneminde bakım verenlerimizden modellediğimiz yaşam felsefesini. 5 ana sürücü adeta arabamızın koltuğunda oturmuş yolculuğumuzda bize sürüş keyfi yaşatmak ile cehenneme çevirmek arasındaki ince çizgide yaşamımıza yön verir. “Mükemmel ol” bu sürücü sloganlarından birisidir ve son zamanlarda rehberlik desteği sunduğum yöneticilerin birçoğunda kendisini hatırlatıyor. “Mükemmel ol” sürücüsüne sahip bir kişinin uzmanlık geliştirmek gibi önemli bir hasleti olmakla birlikte bazı durumlarda bir konunun “biriciği” olma sorunsalı o kişinin ayağına pranga misali bağlanabilir hale geliyor. Özellikle yaratıcılık ve üretkenlik gibi bir alana yönelme zarureti duyduğu bir yaşamsal süreçten geçiyorsa.

***

Mükemmel ol” sürücüsüne sahip kişinin ayrıntılar ve hep daha iyisine ulaşma hedefi yaratıcılığın kendini merkeze koyma ve süreçte öğrenme tarafıyla müthiş çelişir. Yaratıcılık üretim ile gelişen bir döngüdür. Bir sanatçı olun ya da bir şirket genel müdürü, benim için fark etmez… Zirve olarak kabul ettiğiniz nokta sizin için her ne ise; oraya ulaşana kadar birçok deneme, yanılma ve sonra tekrar deneyip tekrar yanılma dediğimiz, aynı zamanda birçok taklidi içinde barındıran bir yolculuktan geçmektir yaratıcılık. Oysa “mükemmel ol” sürücüsü hatalara kolay kolay prim vermez ve büyüten ve geliştiren ileri beslemelere dahi hayli köşeli, eleştirel bir tutum ile eğilir. Hal böyle iken üretim yoksa yaratıcılık kanalı da tıkanmış demektir bana göre. Oysa zirvedeki eserine yada hedefine ulan kişilerin hayatlarını incelediğiniz göreceğiniz yegane şey bir çok vasat (?) denemedir. Zirve bütün o vasat kabul edilen deneyimlerin bir sonucudur; ancak bir “mükemmel ol” sürücüsünün bunu kabulü kolay olmaz.

Son dönemde birlikte yol aldığımız danışanlarımda izlerine rastladığım özgün olmak uğruna üretim yapmama sorunsalı tamda böyle bir noktada başlıyor sanırım. Daha iyisini yapana kadar eldeki deneyimler hep yarım bırakılıyor ya da gelişimin bir parçası olarak kabul edilmeyip çalışmalar çöpe gidiyor.

Kendimde ve naçizane yıllar içindeki deneyimlerimde özgün olma kaygısı üzerine edindiğim birkaç köşe başı not varsa sanırım en önemlisi özgünlüğün bir yanılsama olduğu. Yaşam özgün bir deneyim değil. Yaşam döngüsel ve tekrarları bünyesinde barındıran bilge bir rehber. Özgün olma arayışı modern insana özgü ve daha çok endüstri devrimi ile başlayıp, çağımızda her saniye daha da pompalanan yapısal/algısal bir sorun. Oysa doğa, yani parçası olduğumuzu unuttuğumuz doğa döngüler ve tekrarlar ile büyüyen yegane hakikat. Doğa da özgün olma kaygısı yok çünkü doğada rekabet yok. Doğada hedef yok. Bu kavramlar insan hayatına girdiğinden bu yana, insana huzur yok.

***

İşte “mükemmel ol” sürücüsüne sahip bir kişinin hatırlaması gereken en güçlü gerçeklik bu noktada gizli bana sorarsanız. Hedeflerin ve “bilginin” çok ötesinde, kimi zaman aynı rutin ile tekrar ederek öğreten, geliştiren ve bilgeliğe doğru kürek çeken süreç. Bu süreçteki üretim erginlenmenin yapı taşlarını bir armağan gibi barındırıyor. Ve günün sonunda bir zirve eseri, zirve noktasındaki muazzam tatmin varsa işte o döngünün içinden geçen yanılmalarla gerçekleşiyor. Bu nedenle ben özgün olma kaygısı taşıyan bir “mükemmel ol” sürücüsü ile karşılaştığımda önce kendime sonra da kendisine yeni bir sloganın varlığını hatırlatıyorum: “Yeterince iyi de yeterince iyi”.